Avrupa ABD’ye karşı uyanıyor: Ukrayna’ya söz vermeyecektik
BORRELL’İN STRATEJİK AÇIKLAMALARI
Avrupa ABD’ye karşı uyanıyor: Ukrayna’ya söz vermeyecektik
BORRELL’İN STRATEJİK AÇIKLAMALARI
Avrupa Birliği Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, AB’nin Dışişleri Bakanı sayılıyor. Borrell, iki gün önce LCI Televizyonuna verdiği demeçte açıkça “Yapılamayacak işlerde söz vermek yanlıştır. Ukrayna’ya NATO’ya giriş sözü vermek hataydı” dedi. Borrell, “aslında komünizmden çıktığı dönemde Rusya’yı NATO’ya alabilirdik ve almadık. Bu nedenle Rus halkı çok sıkıntılar çekti, Rusya’yı da anlamamız gerekir” dedi. AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi “bu hatalar Rusya’nın Ukrayna istilasını kesinlikle mazur göstermez ancak olayları bütün yönleriyle görmemiz de şart” şeklinde konuştu.
Borrell’in LCİ’ye verdiği röportajın videosuna internette her isteyen ulaşabilecekken bu önemli tepkinin küresel medyanın çoğunda yer almaması düşündürücü. Avrupa’nın diplomasi şefi Borrell, Fransız “Les Echos” gazetesinin Cuma-Cumartesi baskılarına da konuşmuş. Borrell burada da “Avrupa, dünya ile ilişkisi üzerinde yeniden düşünmelidir” diyor. Anlaşılan geçen haftaki yazımda açıkladığım gibi ABD’nin Rusya ile üstü örtülü bir mutabakatla oluşturulan yeni bir Soğuk Savaş kamplaşması sayesinde Avrupa’yı iyice kendi yanına çekme planı tam ters sonuç verip bir bağımsızlık tepkisi oluşturmuş.
SOSYAL ŞOK BEKLENTİSİ
Borrell, gazetecinin Rus gazı ve petrolüne uygulanması istenen ambargo konusunda verdiği cevapta Avrupa’nın enerji bağımsızlığının ancak yavaş yavaş sağlanabileceğini hatırlatıyor. Yakıtta fiyat artışlarının Rus gazına yüzde yüz bağlı olan Macaristan gibi ülkeleri oldukça sarsacağını söylüyor ve yaşananların Euro krizi ve pandemiden sonraki üçüncü şok dalgası olduğuna değiniyor. Borrell enflasyonun çok yükselmesi halinde Avrupa’da toplumsal bir tepki olacağını belirtiyor.
Avrupa ordusu konusuna da değinen Borrell, bu konuda sürecin Euro’da yaşanana benzemeyeceğini, tüm ulusal orduların kaldırılıp yerini Avrupa ordusunun almayacağını ancak işe çok sıkı bir koordinasyonla başlanacağını vurguluyor. Avrupa Dışişleri Yüksek Temsilcisi Avrupa ordusunun NATO’nun yerini almayacağını ancak tamamlayıcı ve destekleyici nitelik taşıyacağını anımsatıyor. Ancak bu konuda verdiği örnek ilginç: Borrell 1990’larda Balkanlarda kriz yaşanırken ABD’nin gelip müdahale etmek zorunda kaldığını, bu durumun değişmesi gerektiğini söylüyor. Aynı şekilde Afrika’da da terörle mücadelede Avrupa ordusunun rol oynamasından söz ediyor. Bu sözlerden anlaşıldığı üzere, açıkça söylenmese de Avrupa ordusu kıta ve çevresinde NATO’nun yerini alacak.
AVRUPA’NIN SAVUNMA BÜTÇESİ BUGÜN BİLE RUSYA’NIN 3 MİSLİ
Borrell, Avrupa Birliği ülkelerinin toplam askeri harcamalarının aslında Rusya’nın savunma bütçesinin üç misline yaklaştığını ve Çin’in askeri bütçesi kadar olduğunu ifade ediyor. Ancak bu harcamalar değişik ülkelere dağıldığından ve çoğu zaman aynı alanlarda fazladan ve gereksiz harcama yapıldığından aritmetik toplam o ölçüde etkili olmamakta diyor. Medyaya dün yansıyan haberlere göre Ukrayna krizinden sonra alelacele bir komisyon kurulmuş ve ilk aşamada yoğun bir eşgüdüm sağlanması amaçlanmış durumda.
Borrell, 1975’te Avrupa Güvenliği için Helsinki Sözleşmelerinin imzalandığı sırada Avrupa ülkelerinin milli gelirlerinin yüzde 4’ünü askeri harcamalara ayırdıklarını, bugün ise bu oranın yüzde 1 buçuğa düştüğünü açıklıyor. AB Dışişleri Yüksek Temsilcisine göre Avrupa’da 50 yılda gerçek bir silahsızlanma yaşanmış. Buradan elde edilen kazançlarla sosyal devlet güçlendirilmiş. Borrell “biz hukuk devletini ön plana çıkararak ve ticari anlaşmaları çoğaltarak, dünyanın demokrasi ve piyasa ekonomisine dayalı bir çeşit evrensel barışa yöneleceğini sandık, ama olmadı” diyor ve devam ediyor: “Ukrayna’daki savaş bunu anlamamızı hızlandıran bir rol oynadı”.
BATI’NIN EKONOMİZM HATASI
Bu noktada Avrupa’nın Anglosakson liberalizminin peşine takılarak yaptığı büyük hatanın itiraf edildiğini görmekteyiz. Serbest piyasa ekonomisi demokrasi ve insan haklarını kendiliğinden getirmiyor. Tam tersine demokrasi ve insan hakları bulunmayan bir ülkede ekonominin tepeden inme liberal kapitalizme geçmesi otokrasinin, tek parti ve dikta rejimlerinin, kısacası “faşizmlerin” temeli oluyor. Dünyada serbest piyasa yoluyla demokrasiyi değil tersine tek parti iktidarını ve askeri rejimleri sağlamlaştırmış Çin, Vietnam ve Latin Amerika ülkeleri gibi çok sayıda örnek var. Demokrasi ve insan haklarını piyasa değil bu evrensel değerler için mücadele eden halklar getiriyor.
Avrupa’nın ABD ve politikalarına karşı uyanışının tek örneği Borrell’in bu açıklamaları değil elbette. Almanya ve diğer Avrupalıların Rusya’ya yönelik petrol ve gaz ambargosu şeklindeki “çılgın teklifleri” reddetmeleri, Ukrayna’nın AB’ye giriş talebine karşı özel bir ayrıcalık yapılmayacağını açıklamaları da çok önemli gelişmeler.
ABD DEVLETİNDE İKİLİK VE TEREDDÜTLER
Gerçi, ABD de önderlik ettiği NATO’nun kendi müttefikleri gözündeki itibarını düşürmek için ellerinden geleni yapıyor. Bunun bir örneği Ukrayna’ya savaş uçağı verilmesi konusu. ABD Dışişleri Bakanı 6 Mart günü yaptığı açıklamada NATO üyesi ülkelere Ukrayna’ya savaş uçağı gönderme konusunda “yeşil ışık yakıldığını” söylüyor (CBS NEWS) ama sonra bu açıklamanın tersi bir tutum alınıyor.
İki gün sonra yaptığı basın toplantısında Pentagon sözcüsü Kirby, Polonya’nın Ukrayna’ya uçak göndermesinin pek yanlış olduğunu, savaşı başka ülkelere yayacağını belirtiyor. Kirby, Polonya’nın uçakları ABD eliyle ulaştırmak için Almanya’daki ABD üssüne göndermesini sert şekilde kınıyor. “Kimsenin uçağı da bizim depomuzda durmasın” diyerek Ukrayna’ya uçak yollama fikri sanki sadece Polonya’ya aitmiş gibi konuşuyor. (Defense.Gov)
Anlaşılan ABD kendi içinde Dışişleri ve Savunma Bakanlıkları arasında bir görüş birliği sağlayamamış olmalı. Bu durumda Başkan Biden Avrupa’dan ve diğer müttefiklerinden nasıl bir destek bekleyebilir? Bu çelişkili tutumlar konusunda Polonya Dışişleri Bakanlığı’nın 8 Mart tarihinde “NATO bize ne dediyse onu yaptık” şeklinde bir açıklama yaparak kendisine yüklenmek istenen “Ukrayna’nın savaşı yayma çabalarına destek suçlamalarına” cevap verdiğini de anımsatayım.
ABD CEZALARI BATI’YI VURUYOR
ABD’nin Rusya’ya karşı ekonomik cezaları adeta bir silah gibi kullanma arzusu elbette Avrupa’nın ABD’ye karşı tavır almasını daha da kolaylaştırıyor. Bu durumda Soğuk Savaşı geri getirme ve tüm Batı üzerinde ABD liderliğini pekiştirme düşüncesi pek gerçekleşemeyecek gibi duruyor. Dahası yükselen enflasyon ve yakıt fiyatları ABD’de büyük bir tepkiye yol açmış durumda. Kasım ayındaki Kongre seçimlerinde Amerikalıların ibreyi Cumhuriyetçilerin lehine döndürerek bütün bu planları alt üst etmesi de bu koşullarda büyük bir olasılık.
Bu çerçevede, eğer oynanan bir satranç oyunuysa, planları yanlış çıkan, olayların gelişmesi konusunda tahminleri tutmayan Batı medyasında iddia edildiği gibi Rusya değildir. Rusya, zaten tam bir buçuk ay boyunca hemen her gün “Rusya Ukrayna’yı istila edecek, biz de savaşmayıp sadece ekonomik ceza vereceğiz” diyen Biden’ı dinledi. Rusya, Batı’nın yaptığı vaatlerin asla tutulmayacağını bildiği için Ukrayna’yı uluslararası hukuku hiçe sayıp istila edebildi. Yavaş ve çok kayıplı olsa da bu ülkenin üzerinden bir silindir geçiren Rusya bununla da yetinmeyip NATO üyeliğine sıcak baktıkları yönünde açıklamalar yapan İsveç ve Finlandiya’ya karşı tehditler savurdu. Bu durumda Rusya’yı şimdilik de olsa kazançlı durumda görmek tek nesnel saptamadır.
Ancak Rusya’nın amaçlarına kısmen de olsa ulaştıktan sonra ağır ekonomik cezalar nedeniyle durduğu bir ortamda, Avrupa ortak bir ordu ve savunma konsepti konusunda bir irade gösterirse bu savaştan bir olumlu ders çıkarılmış olur. Ülkemiz ise dış politika alanında yıllardır yapılan hataların acısını çekiyor. Çelişkili siyasetleriyle dünyadaki tüm kutuplardan uzaklaşıyor, ekonomik sıkıntıları zirve yapıyor ve gelecek için büyük risklere girmiş oluyor. Satranç oyuncuları arasında bir sıralama yapılsa açık ara en başarısızı kim görülüyor, hele kendini şah zannedip piyon olanlar çok belli.
Kayahan Uygur
Odatv.com