Büyükelçilerin açıklamasının bir ‘uyarı fişeği’ niteliğinde olduğunu dile getiren Yinanç “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Kavala’nın haksız yere hapiste tutulduğuna hükmetti ve bu konuda Tükiye’den harekete geçmesini istedi. Türkiye harekete geçmedi. Bu Avrupa Konseyi üyesi olarak Türkiye’nin yapmaması gereken bir durum. Bunun üzerine Avrupa Konseyi, tepkisiz kalamaz” ifadelerini kullandı. 

30 Kasım’da Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin toplanacağını ve Türkiye’ye 6 aylık bir süre tanıyacağını hatırlatan Yinanç, “Bu sürecin sonunda en son başvurulacak şey yani ‘nükleer opsiyon’ denen Türkiye’nin üyeliğinin askıya alınmasıdır. Bu şimdiye kadar alınmış bir karar değil. Bu nükleer düğmeye kadar gideceğini sanmıyorum. Ama yine de batılı büyükelçiler iş bu noktaya varmadan Türkiye’yi uyarmak istediler” dedi. 

Yinanç, “Önümüzdeki süreç Türkiye için çok daha tatsızlaşabilir” diye konuştu. 

Türkiye ve Avrupa Birliği arasında bir diyalog eksikliği de olduğunu söyleyen Yinanç, bu iletişimsizliğin ve mesafenin son Avrupa Birliği Ülkeler raporuna da yansıdığını söyledi. Eskiden bu raporun gazetelere manşet olduğunu hatırlatan Yinanç, “İnsanlar artık bu raporu ilgi göstermiyor. Raporda Tükiye’den aday ülke yerine ‘anahtar ülke’ diye bahsedilmesi de bize AB’nin bakışı açısından mesaj veriyor” dedi. 

Türkiye’nin AB’in dış politikasıyla uyum oranının yüzde 14 olmasını değerlendiren Yinanç, “Avrupa Birliği ve Türkiye arasında dış politika açısından ciddi bir diyalog yok. Ankara’nın AB’nin dış politika kararlarına itirazın da haklılık payı var amaverilen tepki konusunda bir takım orantısızlıklar var” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Osman Kavala için çağrıda bulunan 10 büyükelçiye "Bunları ülkemizde ağırlamak gibi bir lüksümüz olamaz" tepkisi ne anlama geliyor?

t24