Avrupa Parlamentosu, ‘stratejik ortaklık’ öneren Türkiye raporunu kabul etti
Türkiyesiz bir genişleme politikası mı?
Avrupa Parlamentosu, ‘stratejik ortaklık’ öneren Türkiye raporunu kabul etti
PARİS —
AP Türkiye Raportörü Nacho Sanchez-Amor’un, Türkiye ile ‘ tam üyelikten’ çok, ‘stratejik ortaklık’ benzeri bir ‘gerçekçi çerçeve’ çizilmesini öneren yıllık raporu, AP Genel Kurulu’nda dün yapılan görüşmelerin ardından kabul edildi. Bugün Genel Kurul'da yapılan oylamada rapor 18'e karşı 434 oyla onaylandı. Oylamada 152 parlamenter ise çekimser kaldı.
Ukrayna-Rusya savaşının ardından değişen jeopolitik dengeler ışığında genişleme hedefini yeniden gündemine alan Avrupa Birliği, Batı Balkanlar, Ukrayna ve Moldova’ya üyelik yolunu açmak için hazırlanırken; Türkiye ile 2005 yılından bu yana devam eden ve son yıllarda tümüyle askıya alınan ‘tam üyelik müzakerelerinde gelinen çıkmazın aşılması için’ yeni bir çerçeve belirlemeye çalışıyor.
Türkiye raportörü Sanchez-Amor tarafından hazırlanan raporda, Ukrayna savaşı sonrası Türkiye-Rusya ilişkileri, İsveç’in NATO üyeliğine Türkiye vetosu, Türkiye’de hukuk devleti, hak ve özgürlüklerin durumu, demokrasideki kötüye gidişin devam ettiği, yetkilerin cumhurbaşkanında toplanmasının demokraside yarattığı olumsuzluklar, komşuluk ilişkileri bağlamında Ermenistan ve Yunanistan ile ilişkilerde gelinen nokta ve Kıbrıs sorunu konusunda değerlendirme ve eleştiriler yer alıyor.
Türkiye’ye ‘stratejik ortaklık’ çözümü
Raporda, Türkiye’nin 3 Ekim 2005’ten bu yana devam eden, ancak son siyasi gelişmelerle tümüyle dondurulan üyelik müzakerelerinin ciddi bir tıkanıklık içinde olduğu tespit ediliyor. Raporda, üyelik sürecinin mevcut koşullarda ilerleyemeyeceği, Türk hükümeti “radikal bir yön değişikliğine gitmediği sürece yeniden başlayamayacağına” da dikkat çekiliyor.
Tarafları bu çıkmazdan kurtarmak için, AB ve Türkiye ilişkisinin, “gerçekler ışığında yeniden düşünülmesi gerektiği” dile getirilen raporda, “stratejik ortaklığa” ilerleyen bir yol haritasının çizilmesi istendi. Raporda, gerek Türk hükümeti ve AB yönetimi, gerekse üye devletler ve Avrupa kurumlarından daha sıkı ve dinamik ilişkiler geliştirecek bir strateji izlemeleri talep ediliyor. Avrupa Komisyonu’na, her iki tarafın da üzerinde uzlaşacağı bir çerçeve üzerinde çalışması çağrısı yapılıyor.
Türkiye ile vize serbestisinin sağlanması, Gümrük Birliği anlaşmasının ‘dijital ve yeşil’ ekonomik değişimler ışığında yenilenmesi gibi araçlarla ilerlenmesi önerisinde bulunulan raporda, Türkiye’nin “insan hakları ve temel özgürlüklere saygı, hukuk devleti, iyi komşuluk ilişkileri ve Kıbrıs sorunu” gibi halen yerine getirmesi gereken kriterler olduğu hatırlatılıyor.
Raporun görüşmeleri sırasında söz alan Sanchez-Amor, Türkiye’de demokratik kurumların işleyişinin kötüye gittiğini, üyelik sürecinin artık tamamiyle donma noktasına geldiğini, Kıbrıs sorunu ve Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliği konusunda takındığı tavırların da bu olumsuz noktalara eklendiğini dile getirdi.
Geçtiğimiz hafta Ankara’ya giderek temaslarda bulunan AB Komisyonu’nun Genişleme ve Komşuluk İlişkilerinden sorumlu komiseri Oliver Varhelyi de, “Türkiye’nin kilit konumda, ekonomik, stratejik ve jeopolitik açıdan önemli bir ortak olduğunu ve Türkiye ile ilişkilere büyük önem verdiklerini” söyledi. Üyelik müzakerelerinin donma noktasında olduğunu vurgulayan Varhelyi, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, vize kolaylığı, enerji ve dijital teknoloji gibi alanlarda tarafların karşılıklı çaba göstermesi durumunda, ilerlemenin hızlanabileceğini vurguladı.
Varhelyi, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve AİHM kararlarına rağmen halen tutukluluğu devam eden iş insanı Osman Kavala hakkındaki kesinleşen AİHM kararlarının da uygulanması gerektiğini sözlerine ekledi. İlişkilerin gelişmesi için Türkiye’nin de içeride reformlara gitmesinin zorunlu olduğunu, başarılı olabilmek için “her iki tarafın da çaba göstermesi gerektiğini” dile getirdi.
Von der Leyen’den genişleme mesajları
AB Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen, oylama yapılmadan hemen önce Genel Kurul’a hitaben yaptığı “Birliğin Durumu” konuşmasında, AB’nin yeni genişleme politikasının ipuçlarını verirken, Türkiye başlığına değinmeden, Batı Balkanlar, Ukrayna ve Moldova’nın geleceğini AB’de gördüklerini söyledi.
Genişlemeyle ilgili eski tartışmaların aşılması gerektiğini belirten Von der Leyen, “Yeni bir Avrupa çizmeliyiz ve 30 ve üzerinde bir Avrupa’ya ulaşmalıyız. Savunma, güvenlik, jeopolitik ve ekonomik olarak 30 veya üzerinde bir AB olabiliriz. Komisyon, bu alanda bir dizi inceleme, politik genişleme konusunda bir ön çalışma yapacak. Yarına hazırlanmak istiyorsak, bunları bugün tartışmalıyız. Belçika dönem başkanlığı altında bu konu ana gündem maddelerinden birisi olacak. Kıtamızın büyük fotoğrafı görmesi ve kendi kaderini yazmasının zamanı geldi. Avrupa için yeni bir tarih yazmanın zamanı geldi” diye konuştu.
AB Komisyonu Başkanı, Gürcistan'ın AB'ye adaylığı konusunda ise oldukça temkinli davrandı. "AB perspektifinin Gürcistan'daki birçok kişi için ne kadar önemli olduğunu biliyorum" diyen von der Leyen, AB'nin yeni üye ülkeleri kabul edebilmek için hazırlanması gerektiğini söyledi.
Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Charles Michel de Slovenya'da, Balkan ülkelerinin de katıldığı Bled Strateji Forumu’nda 2030 yılına kadar, AB’yi genişlemeye hazırlamaları gerektiğini söylemişti. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da, Ekim ayı sonunda, “Yeni Avrupa, genişleyen çok çemberli Avrupa” temalı bir konuşma yapmaya hazırlanıyor.
AB, Batı Balkan ülkesi Arnavutluk, Karadağ, Kuzey Makedonya, Bosna Hersek ve Sırbistan'ın yanı sıra Türkiye, Ukrayna ve Moldova’yı bekleme odasında tutuyor.
Türkiyesiz bir genişleme politikası mı?
Ankara AB ile “tam üyelik hedefi” olmadan hiçbir pazarlığa oturmak istemiyor. Ancak tam üyelik hedefi korunarak, pozitif bir ajanda etrafında karşılıklı ilerleme olabileceğini savunuyor. Brüksel’de ise, Avrupa Siyasi Topluluğu’nun da AB’ye göre nasıl konumlandırılacağı, AB’nin savunma, güvenlik, genişleme ve komşuluk ilişkilerinin yeni dönemde nasıl gerçekleşeceği konusunda “sürekli bir müzakere ortamı” devam ediyor. Brüksel, Türkiye’de köklü değişimler olmadan üyelik müzakerelerinin başlamasının “olanaksız” olduğunu her fırsatta dile getiriyor.
Peki, AB kurumları ve üye devletler genişlemeden söz ederken, Türkiye’ye Stratejik ortaklık öneren rapor ne anlama geliyor? Bu Türkiye’nin tam üyelik perspektifinden vazgeçmesi anlamına mı geliyor?
AB kulislerini yakından izleyen TÜSİAD AB Temsilcisi Dilek Aydın, “Türkiye kendisine özel olarak önerilecek bir imtiyazlı ortaklığı kabul etmiyor. Türkiye için özel bir modelin önerilmesinin hem AB hem de Türkiye açısından riskleri var. AB Konseyi Grenada’da yapacağı zirvede AB’nin açık stratejik özerkliğini tartışacak. Genişleme konusu da bu bağlamda gündeme gelecek. Burada AB genişleme stratejisi ve Türkiye’nin konumu ne olacak konuşulacaktır. Türkiyesiz bir genişleme politikasında bu denklemi tamamlamak mümkün olmaz. Genişleme süreci nasıl tasarlanacak. ‘Farklılaşmış entegrasyon’ temelinde, genişletilmiş işbirliğinin kurumsallaşmasını içeren ve kademeli bir tam üyelik öncesi entegrasyon için yol haritası çizilebilir mi, bunları göreceğiz” dedi.
Ekim ayında AB liderleri Avrupa Siyasi Topluluğu ve AB liderler zirvesi için dönem Başkanı İspanya’nın Grenada kentinde toplanacak ve bu toplantılarda da AB’nin genişlemesi ve stratejik özerkliği konuları tartışılacak. Bu zirvelerden önce ise, AB Dış ilişkiler Yüksek Komiseri Josep Borrell’in hazırladığı Türkiye raporu, muhtemelen Ekim ayı başında açıklanacak.
Bu süreçte Türkiye ile AB arasındaki trafiğin artabileceğine dikkat çeken Dilek Aydın, “Borrell Raporu’nu da görmek lazım. AB genişleme politikası açısından Macron’un açıklamaları var, farklılaştırılmış entegrasyon önerisi şekilleniyor. Farklılaştırılmış entegrasyon temelinde, ‘genişletilmiş işbirliği’ gibi, aynı zamanda entegrasyon sürecinde kademeli bir tam üyelik öncesi, entegrasyonu daha da genişletecek adımlar atılabilir mi? Bunları görmek önemli. Eğer bu süreçte, tam üyelik perspektifini kaybetmeden, ilişkileri ilerletmek için kısa ve orta vadede yakınlaşma olursa, bu Türkiye ve AB açısından doğru bir gelişme olur. Ama ilişkilerin temelinde zamansız bir değişikliğe giderek, farklı bir rota çizilmeye çalışılırsa, zaman içerisinde aşılması güç sorunlar doğabilir” diye değerlendirdi.
Gümrük Birliği’nin yeşil ve dijital politikaları içerecek şekilde güncellenmesi, Türkiye-AB ilişkilerinin en çok öne çıkan ilerleme zemini. Avrupa iş dünyası konfederasyonu BusinessEurope da son dönemde bu çağrısını AB’nin açık stratejik özerkliği kapsamında yeniden gündeme getirdi.