Avrupa ülkeleri sokak hayvanlarıyla ilgili nasıl bir yol izliyor?

Ülkeden ülkeye değişen uygulamalar

Avrupa ülkeleri sokak hayvanlarıyla ilgili nasıl bir yol izliyor?




Avrupa ülkeleri sokak hayvanlarıyla ilgili nasıl bir yol izliyor?

Türkiye’de hükümetin sokak hayvanları konusunda Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişikliğe hazırlanması tartışmalara neden oldu.

Hazırlanmakta olan yasa teklifinde, sokak köpeklerinin toplanıp barınaklara götürülmesi ve belirli bir süre için sahiplenilmemeleri durumunda “uyutulmalarının” öngörüldüğü öne sürülüyor.

Önümüzdeki günlerde Meclis'e gelmesi beklenen teklife, muhalefet partileri ve hayvan hakları savunucuları tepki gösteriyor.

Konu geçen yaz gündeme geldiğinde bazı haberlerde, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) Avrupa’daki uygulamalar üzerinde çalıştığı iddia edilmişti.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da o dönem, “Gelişmiş ülkelerde, Avrupa’da bu sorun nasıl çözüme kavuşturulduysa biz de aynı uygulamaları hayata geçireceğiz” demişti.

Son günlerdeki tartışmalarda da kamuoyunda “Avrupa'daki uygulamalara” sık sık referans veriliyor.

Peki Avrupa ülkeleri sokak hayvanlarıyla ilgili nasıl düzenlemelere sahip?

Ülkeden ülkeye değişen uygulamalar

Avrupa ülkelerinin sokak hayvanı nüfusunu kontrol altına alma çabalarının uzun bir geçmişi bulunuyor.

Bu tarihe bakıldığında, geçtiğimiz yüzyıllarda, bazı ülkelerde ve çeşitli dönemlerde toplu öldürmeler dahil farklı yöntemlere başvurulduğu görülüyor.

Günümüzde de Avrupa ülkelerinde, sokak hayvanları konusunun çözümüyle ilgili genel bir düzenleme bulunmuyor.

Avrupa Birliği’nin (AB) hayvan haklarıyla ilgili çeşitli düzenlemelerinin olmasıyla birlikte, sahipsiz sokak hayvanları konusunun nasıl çözüleceğine dair bir düzenlemesi yok.

AB Hayvanları Koruma Konvansiyonu’nun 12. maddesinde, sokak köpeklerinin sayısının azaltılması için üye ülkelere gerekli önlemleri alma yetkisi verilmiş durumda.

Bu maddede üye ülkelerin tedbirlerini, "önlenebilir acı, ıstırap veya sıkıntıya neden olmayacak şekilde" uygulamalarının gerektiği belirtiliyor.

Avrupa ülkeleri bu konuda farklı yöntemler uyguluyor.

Farklı ülkeler; caydırıcı sert cezalar, barınak kapasitelerinin artırılması, kısırlaştırma, çip takma, belli bir aşamada "uyutma", hayvan sahiplerinin eğitimi gibi farklı yöntemler kullanabiliyor.

Bazı ülkelerde sokak hayvanlarıyla ilgili düzenlemeler konusunda tartışmalar ve yer yer hayvan hakları savunucularının eleştirileri de devam ediyor.

Avrupa’daki birçok ülkede genel olarak sokak hayvanları toplanıp barınaklara götürülüyor ve varsa sahiplerinin bulunmasına yoksa da sahiplendirilmelerine çalışılıyor.

Bazı ülkeler bu aşamalardan sonra hayvanları "uyutabiliyor".

Bu durum, ülkeden ülkeye değişiyor.

Örneğin İsveç’te barınaklara götürülen sokak hayvanlarına ömürlerinin sonuna kadar bakılabiliyor.

Ancak İngiltere’de ise bu hayvanlar belli bir aşamadan sonra "uyutulabiliyor."

Bu kategorideki ülkelerde bu hayvanların barınaklarda ne kadar tutulacağı ülkeden ülkeye değişebiliyor.

Kimilerinde haftalar kimilerinde ise aylarca tutulabiliyorlar.

Almanya ve Belçika gibi kimi ülkelerde ise bu durumda "uyutma" ancak hayvanın sağlık sorunları olması durumunda gerçekleştiriliyor.

Yunanistan’da ise 3 ay boyunca sokak hayvanın sahiplerinin bulunması yoksa da sahiplendirilmemesi durumunda kısırlaştırılan ve aşısı yapılan hayvanlar, bulundukları yere bırakılıyor.

Sokak hayvanlarına çip takılması kıtada çok yaygın bir uygulama.

Her yıl yüz binlerce hayvanın sokağa bırakıldığı Avrupa’da, bazı ülkeler sert cezalarla caydırma yolunu da kullanmaya çalışıyor.

Örneğin Fransa’da beslediği hayvanı sokağa bırakanlar 45 bin Euro’ya kadar para cezası ve 3 yıla kadar hapisle cezalandırılabiliyor.

Hayvanlara kötü muamele konusunda da birçok ülkede yüksek para ve hapis cezaları bulunuyor.

Aralarında Almanya’nın da bulunduğu bazı ülkeler köpek sahipliği için vergi uygulaması getirmiş durumda.

Almanya’da bu vergilerin bir bölümü, barınakların finansmanı için kullanılıyor.

Bazı ülkelerde hayvan sahiplerinin eğitimine de önem veriliyor.

Sorumluluk ağırlıklı olarak belediyelerde, STK’lar önemli rol oynuyor

Avrupa’nın birçok ülkesinde bu alandaki sorumluluk yerel yönetimlerde.

Bazı ülkelerde polis de süreçte yer alıyor, bazılarında ise rol oynamıyor.

Bunun yanında birçok ülkede sivil toplum örgütleri bu alanda önemli görevler üstleniyor.

Bazı örgütler, özellikle barınaklara götürülen hayvanların sahiplenilmesi için de yoğun çalışma yürütüyor.

Hatta İsviçre gibi bazı ülkelerde bazı barınaklar sivil toplum kuruluşları tarafından yönetiliyor.

İngiltere örneği nedir?

Teklif hazırlanırken İngiltere'deki uygulamaların da incelendiği iddiaları medyaya yansıdı.

AKP Grup Başkanvekili Bahadır Yenişehirlioğlu geçen günlerde yaptığı açıklamada düzenlemeyle ilgili nihai taslak üzerinde karar kılınmadığını söyledi.

Yenişehirlioğlu, “İlla İngiltere modeli olacak diye bir modelden söz etmiyoruz. Dünyanın her tarafındaki örnekleri inceliyoruz. Ülkeler bunu nasıl çözmüş, bir fikir geliştirmeye çalışıyoruz” diye konuştu.

İngiltere’de köpeklere çip takılması yasal bir zorunluluk.

Köpeklerin sahipleri adres değişikliği gibi bilgilerinin değişmesi durumunda da bunu bildirmek zorunda.

Köpeklerine mikroçip taktırmayan veya bilgilerini güncellemeyen kişiler, 500 Sterlin’e kadar para cezasıyla karşılaşabiliyor ve haklarında dava açılabiliyor.

Ülkede sahipsiz sokak hayvanlarından yerel yönetimler sorumlu.

Sahipsiz bir hayvana rastlayanlardan eğer sahibini biliyorsa ona haber vermesi, bilmiyorsa bunu ilgili birimlere bildirmesi gerekiyor.

Sokakta bulunan köpekler barınaklara getiriliyor ve çip bilgilerinden de yararlanılarak sahipleri bulunmaya çalışılıyor.

Yerel yönetimler bir hafta boyunca köpeğin sahiplerini bulmak için çaba sarf ediyor.

Bu olmazsa köpekler sahiplendirilmeye çalışılıyor. Bu süreçte yerel yönetimler sivil toplum örgütleriyle eş güdümlü hareket ediyor.

Yeni sahip bulunamaması durumundaysa köpekler “uyutuluyor”.

‘Başarı hikayesi’ olarak gösterilen Hollanda’daki düzenlemeler nasıl?

Hollanda ise Avrupa sokaklarında sahipsiz köpek sorununu çözmüş bir ülke olarak gösteriliyor.

Ülkenin tarihinde bakıldığında özellikle 19. yüzyılda kuduz salgınlarına karşı toplu öldürmelerin olduğu görülüyor.

Günümüzdeki düzenlemelere bakıldığında ise hükümetin kısırlaştırmaya yoğunlaşan bir program izlediği görülüyor.

Bu program, “Topla, Kısırlaştır, Aşıla ve Aldığın Yere Bırak” adını taşıyor.

Bu programın ülkede kısa vadeli değil, uzun bir zaman dilimine yayılarak uygulandığı görülüyor.

Bu kapsamda sokak hayvanlarına kısırlaştırmadan aşılamaya çeşitli veterinerlik hizmetleri veriliyor.

Uluslararası çapta bazı hayvan hakları savunucusu örgütlerin de tek etik ve başarı getiren yol olduğunu savunduğu bu yöntemde, sokak hayvanlarının sadece yaşadıkları bölgede tutularak ve kısırlaştırılarak sokaktaki varlıklarının yok olması hedefleniyor.

Programın sonucu olarak artık ülke sokaklarında sokak köpeği bulunmuyor.

Bulunanlar da götürüldükleri barınaklar üzerinden sahiplendiriliyor. Hatta bu hayvanları sahiplenmek isteyenlerin belli bir süre sıra beklemeleri gerekiyor.

Bunun dışında birçok belediye, insanları sahipsiz hayvanları sahiplendirmeye özendirmek için hayvan satın almalarında vergiler yüksek oranlarda artırmış durumda.

Bu da hayvan barındırmak isteyenleri satın almaktan ziyade sahiplenmeye yönlendiriyor.

Ayrıca Hollanda polisi bünyesinde, sadece hayvanlara karşı işlenen suçları takip eden bir birim bulunuyor.

Bu birimde birkaç yüz kişilik bir polis grubu görev yapıyor.

Bu konuda şikâyette bulunmak isteyenler 144 numaralı telefondan Hayvan Polisi’ni arayabiliyor.

Hayvanlara yönelik suçları işleyenler yasalarda yüksek para cezaları ve üç yıla kadar hapis cezasıyla karşı karşıya kalabiliyor.

Hayvan hakları konusunun önemli bulunduğu Hollanda’da, senato ve parlamentoda da temsil edilen De Partij voor de Dieren (Hayvan için Parti) adlı bir siyasi parti dahi bulunuyor.

BBC TÜRKÇE