AVRUPA'NIN İKİNCİ DİKTATÖRÜNÜN SONU MU GELİYOR: MİNSK DEVRİMİ
“KIRIM GİBİ BELARUS’U DA TOPRAKLARINA KATMAK İSTEYEN RUSYA İLE BATI ARASINDAKİ TANSİYONUN YANSIMASI”
Minsk Grubu (Dağlık Karabağ) ve Minsk Anlaşması (Ukrayna) diplomaside sık kullanılan bir terimdir. Belki yakında siyasi literatüre Minsk Devrimi yani Belarus halkının Avrupa’nın İkinci Diktatörüne karşı direnişi eklenecektir. Belarus, eski Sovyet döneminde Birliğin Prusya’sı olarak anılmaktaydı. Komünist ekonomik sistemin en iyi çalıştığı ve militarizmin en üst olduğu yerlerden biriydi. 1994 yılından beri Doğu Avrupa’da küçük bir ülke fakat jeostratejik olarak önemli konumda bulunan Belarus’u yöneten Aleksandr Lukaşenko politik alanda acemi olan rakibi karşısında zor günler geçirmekte.
Belarus’ta yaşanan son olaylar aslında 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ile başlayan Avrupa politikasının yeniden düzenlemesi sürecinin son aşamasıdır. Batı basınında Avrupa’nın son diktatörü olarak anılan 65 yaşındaki Lukaşenko, Sovyetler zamanında kolektif çiftlikler olan kolhoz yöneticisi görevini sürdürmekteydi. Aslında Lukaşenko’ya Avrupa’nın son diktatörü demek yerine “ikinci diktatörü” demek daha yerinde olacaktır. (Avrupa’nın Birinci diktatörü tanımını okuyucuların hayal gücüne bırakıyorum. Fakat Rusya’nın bir kısmının Avrupa’da olduğunu düşünürsek en azından Kalingrad’ın bu sorunun cevabı daha açıktır).
1994 yılından beri tüm seçimleri kazanan Lukaşenko’nun 9 Agustos Pazar günü yapılan son seçimlerde Belarus Seçim Komisyonu’na göre yüzde 80.23 oy almış ve rakibi, Sviatlana Tsikhanouskaya ise yüzde 9.9’da kalmıştı. Belarus sokaklarında Lukaşenko için kullanılan takma ad: Saşa yüzde 3. Bilindiği gibi Aleksandr ilk ismidir. Birçok Rus kısaca “Saşa” takma adını kullanır. Yüzde 3 ise Belarus liderinin halk arasındaki gerçek desteğidir. Belarus vatandaşlarının Minsk sokaklarında renkli devrim yapmalarının altında Amerika’daki Portland’da başlayan gösterilerden tutun da 2014 Maidan Devrimi’nin hatta Beyrut sokaklarının ateşinin etkisi olduğu unutulmamalıdır. Sosyal medyada bunları gören Belarus gençleri ve orta sınıfın çevik kuvvet polislerine rağmen barışçıl gösteriler yapmasının kıvılcımını ise 9 Agustos Pazar seçimleri atmıştır. Lukaşenko’yu Baba (Batka) olarak gören Belarus halkı uzun süre düzen içinde yaşamıştır. Fakat bunun sonucu ekonomik eşitsizlik, gelir adaletsizliği ve diktatöryel rejim altında yaşamak olmuştur. Minsk sokaklarındaki devrim ateşininin ikinci etkeni Youtube blogger olan Syarhei Tsikhanouski’nin Lukashenko’ya karşı seçimlerde 7 Mayıs’ta aday olduğunu açıklamasıdır. Burada Ukrayna Başkanı Volodimir Zelenskiy ile olan benzerliğe dikkat çekmek isterim. TV yıldızı olan Zelenskıy’e karşılık Youtube fenomeni olan Tsikhanouski’nin 140 bin olan abone sayısı bir anda iki katına çıkmıştır. Daha önce muhaliflerini tutuklayan Lukaşenko aynı taktiği uygulamış fakat eşinin yerine aday olan Sviatlana Tsikhanouskaya ve kadın faktörünü unutmuştur. 37 yaşındaki kadın liderin önerisi çok basitti. Seçimi kazanması halinde tüm politik mahkumları bırakacak ve altı ay sonra gerçek bir serbest ve adil seçim yapmak.
1994 seçimleri Belarus tarihinin en adil ve serbest seçimi olarak kayıtlara geçmiştir. Komünist Parti lideri Vyaçeslav Kebic’e karşı aday olan Lukaşenko oyların yüzde 80’ini alarak yolsuzluk karşıtı politikacı olarak seçimleri kazanmıştı. İktidara gelince üç ana başlıkta politika üretmiştir: Eski Sovyet ekonomik sistemini çok az pazar ekonomisi unsurları katarak yeniden uygulamak, yavaş yavaş muhaliflerine karşı politik baskıyı arttırmak ve Rusya ile yakın ilişkiler kurmak. İktidara gelince tüm özelleştirmeleri durduran Lukasehnko kırk tane büyük sanayi işletmesine finansa istikrar sağladı: Minsk Traktör Fabrikası, Minsk Kamyon Fabrikası, Mozyr ve Naftan petrol rafineleri ve Belaruskali gübre fabrikası. Özel sektörün payı toplam ekonomi içinde sadece yüzde 20-30 arasındaydı. Bu eskimiş ekonominin bu kadar uzun süre yaşamasının nedeni Rusya’nın Belarus’tan eski Sovyet malları almaya devam etmesidir. Rusya’da bir elektronik eşya mağazasına girdiğinizde ya Belarus ya İtalyan fırını ile karşılaşırsınız. Daha ucuz ve fonksiyonel fakat görünüşü kötü olan Belarus fırını ile mağazadan ayrılabilirsiniz. Rusya aynı zamanda Belarus’a serbest piyasa fiyatları altında petrol ve doğal gazı uzun süre sağlamıştır.
Koronavirüs (Covid-19) pandemisinin Belarus’ta kötü yönetimi yanında kötüleşen ekonominin birçok Belarus’un sabrını taşırması halkın sokaklara dökülmesine ve gösteriler yapmasına neden oldu. Mavi yakalılar ve orta sınıf Belarusluların değişim istekleri renkli devrimlere benzer görüntülerin Belarus’ta yaşanmasına neden oldu. Lukaşenko altıncı kere koltuğu korumak için girdiği bu seçimlerde daha önceki uygulama Kitabı’nın aynısı uygulamak istedi. Fakat gerek Belarus içinde güç dengelerinin değişmesi gerek en yakın müttefiki olan Rusya ile ilişkilerinin bozulması Belarus’ta daha önce görülmesi mümkün gözükmeyen sokak gösterilerinin yaşanmasına yol açtı.
Uzun yıllar Putin’in uydusu olan Lukashenko rejimini reform yapmaya itmek amacıyla 2016 yılından itibaren Avrupa Birliği, Belarus’a karşı uygulanan yaptırım baskısını azaltmaya başladı. Bunun üzerine Belarus yönetimi insan haklarına ve uluslararası seçim standartlarına uyma konusunda adımlar attı. 2011 yılında Belarus’ta enflasyonun yüzde 119’a ulaşması ile Minsk yönetimi IMF, Dünya Bankası ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ndan fon sağlamaya çalışmış ve Putin Belarus’a uyguladığı tüm yardımları kesmiş ve hemen hemen tüm sübvansiyonlara son vermiştir. Putin’in amacı Belarus ile Rusya’nın gümrük birliği dışında tamamen tek devlet altında birleşmesidir. Rusya’nın bu baskısına karşılık Batı’yı denge unsuru olarak kullanmak isteyen Lukaşenko’ya daha çok özgürlük, demokrasi ve akılcı ekonomi politika uygulamasını Batı yönetimleri talep etmiştir.
“KIRIM GİBİ BELARUS’U DA TOPRAKLARINA KATMAK İSTEYEN RUSYA İLE BATI ARASINDAKİ TANSİYONUN YANSIMASI”
Son günlerde yaşanan sokak gösterileri bir anlamda Belarus’u Kırım gibi topraklarına katmak isteyen Rusya ile demokrasi, özgürlük ve piyasa ekonomisi vadeden Batı arasındaki tansiyonun yansımasıdır. Halkın istekleri ve ihtiyaçlarına artık cevap veremeyen Minsk yönetimi, 26 yıl boyunca iktidarda olan Belarus liderini destekleyen iki liderin otoriter yönetime sahip olması rastlantı değil. Eğitilmiş ucuz işgücü bulunan Belarus’ta büyük yatırımlar yapan Çin’in lideri Şi ile gümrük birliği bulunan ve askeri alanda işbirliği yapan Rusya’nın Belarus’u AB ve NATO’nun yörüngesinden çıkarmak istemelerine şaşırmamak gerekir. Putin son yapılan Anayasa değişikliği ile 2036 yılına kadar iktidarda kalmayı garantiledi. Çin Komünist Partisi ise Çin lideri Xi’nin sonsuza kadar ülkeyi yönetmesi için Anayasa değişikliği sürecini başlattı. Bu iki liderin Belarus diktötörünün yanında yer almasının bir diğer nedeni, Rusya’nın ülkedeki muhalifinin canlanmasını önlemek istemesi ile Çin’in Hong Kong’da başlayan demokratik gösterileri demir yumruk ile ezme isteğini tüm dünyaya gösterirken Belarus’un başarılı olmamasını istememesidir. Rusya ve Belarus daha önce 2014 Maidan Gösterileri’nde olduğu gibi Belarus halkının haklı taleplerini görmezden gelip olayı Batı’nın gizli ellerinin ülkenin içişlerine karıştığı tezini savunmaktadır. Batı ve Amerikan gizli servislerinin Belarus’taki sokak gösterilerinin arkasındaki güç olduğu Rus basını yanında Rusya BM Daimi İkinci Temsilcisi Dmitri Polyanskiy tarafından belirtilmiştir.
Rusya ve Çin’in tüm bu ayak oyunlarına rağmen Belarus halkı bazı tahminlere göre öğretmen ve anne olan kadın aday Sviatlana Tsikhanouskaya’ya yüzde 80’e yakın oy vererek rakibi Lukasenko’nun 4-5 katı destek vermiştir. Her zaman şiddetsizliği savunan, demokrasi ve insan hakları konusunda hiçbir zaman geri adım atmayan ve 2014 Maidan Devrimi’nde Ukrayna halkının yanında yer alan Kırım Tatarlarının Belarus halkının yanında olması gerekir. Şu anda Litvanya’da bulunan Belarus seçimlerinin galibi Sviatlana’nın Litvanya’da bulunan Kırım Tatarları tarafından desteklenmesi yerinde olacaktır. Ayrıca, sosyal medyada Kırım Tatarlarının Belaruslular ile omuz omuza Avrupa’nın ikinci diktatörüne karşı mücadele vermesi zorunludur. Saşa yüzde 3’ün yakında Vlad yüzde 3’e dönüşmesi yakındır. Rus halkı da Belarus ve Ukrain halkı gibi otoriter diktatörlere karşı ayaklanacak ve Rusya’ya demokratik serbest ve adil seçimlerin gelmesini sağlayacaktır. (Putin’in ilk ismi olan Vladimir’in kısaltılmış hali Vlad’dır).
QHA