Avukatlar Bölünmeyi ve Genel Kurulların Ertelenmesini Tartışıyor

Ankara Barosu’nda bölünme sancısı yaşanıyor.

Avukatlar Bölünmeyi ve Genel Kurulların Ertelenmesini Tartışıyor


Avukatlar Bölünmeyi ve Genel Kurulların Ertelenmesini Tartışıyor


Corona virüsü salgını nedeniyle İçişleri Bakanlığı genelgesiyle genel kurul toplantı süreçleri engellenen Türkiye Barolar Birliği’nin seçiminde gecikmeye yol açılırken, Ankara Barosu’nda bölünme sancısı yaşanıyor.


Avukatlar açısından sancılı dönem, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı eleştiren açıklamaları nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Ankara Barosu ile Diyarbakır Barosu’nu hedef almasıyla başladı. Erdoğan, baro yapılarının değiştirilmesi gerektiğini açıkladı. Erdoğan’ın talimatıyla TBMM’de AKP-MHP ittifakı, sandalye çoğunluğuyla, muhalefet partilerinin itirazına rağmen Ankara, İstanbul, İzmir gibi barolarda bölünmeye yol açacak ve barolardaki seçim süreçlerini etkileyecek düzenlemeyi yasalaştırdı.

Bunun üzerine CHP, Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla 16 Temmuz’da yürürlüğe giren “7249 sayılı Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu” iptal etmesi için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Ancak Anayasa Mahkemesi, 1 Ekim’de CHP’nin başvurusunu oy çokluğuyla reddettiğini duyurdu. Aynı günlerde AKP ve MHP’nin, Anayasa Mahkemesi’nin kapatılması yönünde açıklamalar yaptığı dikkat çekti.

Türkiye’deki mevcut 80 baro yönetimi de, bu kanunu

Anayasa’nın 135’nci maddesi başta olmak üzere,2, 9, 13, 36. ve 138. maddelerine aykırı ilan etmişti.

Anayasa Mahkemesi ise, 5 binden fazla avukatın bulunduğu illerde 2 bin avukatla yeni baro kurulabilmesini sağlayan ve Türkiye Barolar Birliği’nin genel kurulunda az üyeli barolara daha fazla delege hakkı tanıyarak İstanbul, Ankara, İzmir gibi baroların delege sayısını azaltan düzenlemenin iptali talebini oy çokluğuyla reddetti.

Anayasa Mahkemesi’nin yasayı iptal etmemesiyle birlikte mevcut 80 baronun (Gümüşhane ve Bayburt ortak baroya sahip) yanı sıra illerde iki bin avukat üyesine ulaşıldığı takdirde ikincil, yeni barolar kurulabileceği kesinlik kazandı. İstanbul’da 2.062 üye başvurusuyla İstanbul 2 No’lu Barosu’nun kurulmasının ardından Ankara’da da ikinci baro oluşturma konusunda milliyetçi-muhafazakar kesimler çalışma yürütüyor.

Yeni yasa uyarınca Türkiye Barolar Birliği’nin (TTB) seçimine göndereceği delege sayısı da tırpanlanmış olan Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağken, avukatlık mesleği açısından son duruma ilişkin VOA Türkçe’nin sorularını yanıtladı.

“Kamu avukatlarına baro değiştirme baskısı olduğu iddiaları var”

Sağken, Türkiye’de tüm baro yönetimleri olarak, “çoklu baro” düzenlemesine, baroların kamu tüzel kişiliğine zarar verilerek adeta dernek statüsüne düşürülmesi gerekçesiyle karşı çıktıklarını söyledi.

Ankara Barosu Başkanı Sağken, yasaya “iktidara yakın baro” ve “muhalif baro” ikilemi yaratarak, avukatları siyasallaştıracağı dolayısıyla yargıyı daha fazla siyasallaştıracağı gerekçesiyle karşı çıktıklarını belirterek, bugün avukatlık mesleğinin bağımsızlığını zedeleyecek şekilde endişelerinde ne derece haklı çıktıklarını gördüklerini söyledi.

İçişleri Bakanlığı’nın 2 Ekim günü itibariyle Türkiye genelinde baro genel kurullarını engellemek amacıyla genelge yayımladığını kaydeden Sağken, o güne kadar Ankara’da ikinci baro kuruluşuna avukatlarca ilgi gösterilmediğini söyledi, ama karardan sonra bu tutumun değiştiğini kaydetti: “Bu erteleme kararından hemen sonra Pazartesi günü 5 Ekim itibariyle Ankara'da kamu avukatlarına çok ciddi anlamda büyük mobbing uygulandığı ve kendilerine ‘Ankara 2 No’lu Baro’ya geçiş dilekçesini imzalamazsanız sonuçlarına katlanırsınız’ şeklinde baskı yapıldığı iddiaları ortaya çıktı. Kamu gücünün son derece kötüye kullanıldığı, devlet idaresinin tarafsızlığın tamamen yitirilmesi anlamındaki iddialarla karşı karşıyız. Biz o günden itibaren de bunu kamuoyuna taşıyarak bunun ne kadar büyük bir hata olduğunu anlatmaya gayret ediyoruz” dedi.

Avukatlık mesleğine zarar verici duruma karşı hukuk çerçevesi içinde mücadele edeceklerini söyleyen Sağken, Ankara 2 No’lu Barosu’nun 29 Ekim’de kuruluşunu tamamlama hedefi konusunda “Cumhuriyet’in temel niteliklerine, kuruluş felsefesine uygun olmadığı müddetçe simgesel olarak o tarihte kurulmasının hiçbir anlam ifade etmeyeceği” görüşünde.

“Avukatlık mesleğinin önünü açmak için baro kuruyoruz”

Avukat Ali Aydın Akpınar ise, VOA Türkçe’ye, en az iki bin avukatın imzasıyla 29 Ekim’de Ankara 2 Nolu Baro’yu kuracaklarını açıkladı.

Türkiye'de barolarda hantallaşmış bir yapı olduğunu iddia eden Ankara 2 No’lu Baro Kurucular Kurulu üyesi Avukat Ali Aydın Akpınar ise, “Ben 30 yıllık avukatım, 30 yıl önce mesleğe başladığımda avukatlık mesleğinin sorunları neyse bugün de daha fazlasıyla aynı sorunlar var. Bunun yanı sıra İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya gibi üye sayısı bakımından barolar büyüdükçe yönetilemez hale geliyor. Sadece seçim kazanmayı düşünen insanlar tarafından yönetiliyor. Dolayısıyla diyalog kurarak avukatların sorunlarını çözmek yerine popülist eylemlerde, söylemlerde ve davranışlarda bulunarak yönetimdeki hakimiyetlerini sağlamaya çalışıyor. Bu sebeple avukatlık mesleğinin önü kapanıyor, avukatlar görevlerini, mesleklerini yapamaz hale geliyor, idare ile istişarede yapılamayınca sorunlar daha da büyüyor. Biz rekabet içinde, daha iyi şeyler yapabilmek için, avukatlık mesleğinin önünü açabilmek için, meslektaşlarımızın kanunla verilen görevlerini daha iyi yapabilmeleri için yeni bir Baro kuruyoruz” diye konuştu.

Kamu avukatlarına baskı uygulandığı yolundaki iddiaları “önlerini kesme amaçlı propaganda” olarak yorumlayan Akpınar, 29 Ekim’de kuruluşlarını ilan edebilecek şekilde kanunda belirtilmiş olan iki bin avukat koşulunun da üzerindeki imzayla yeni baroyu kurmayı öngördüklerini ifade etti. “Bu konuda daha önceki direnç kırıldı. Bazı arkadaşlarımızın müşkülpesent davranışları vardı, bunlar da iyice törpüledi. Şu anda ciddi bir şekilde kurucu olmak için başvurumuz var” diyen Akpınar, Ankara 2 No’lu Baro’nun çok yakında kurulacağı düşüncesinde.

Akpınar, yargıda siyasallaşma etkisiyle hakim ve savcılar açısından avukatlara hangi baroya üye olduklarına göre muamele edilebileceği endişesini de reddetti. Hakimlerin vicdanlarıyla Türk milleti adına karar verdiğini söyleyen Akpınar, “Vicdani kanaat olmaksızın bu zamana kadar bazı terör örgütü mensubu hakimlerce yapılandan farklı olarak, diğer hakimlerimizce bu şekilde -- yani avukata göre -- karar verildiğine tanık olmadım. Bundan sonra da öyle şeyler olmayacak. Böyle bir şey olursa da biz bununla mücadele ederiz, bunun karşısında en önce biz oluruz, buna müsaade etmeyiz” dedi.

Barolar meselesi genelgeyle yasal seçimleri ertelemeye örnek olabilir mi?

Ankara Barosu Başkanı Sağken, İçişleri Bakanlığı’nın, genelgesiyle -- kanuni hüküm üzerinde olmaması gereken idari kararıyla -- kanunla belirlenmiş baro seçimi takvimine müdahale edebildiğine dikkat çekti. Siyasi partiler tarafından Corona virüsü salgını koşullarında seçimli kongreler yapılabilirken barolarca seçimli genel kurul süreçleri yapılmasına Aralık ayına kadar yasaklama getirildiğine dikkat çeken Sağken, kanunda belirlenmiş takvim uyarınca 2-3 Ekim’de tüm barolarda genel kurullar yapılacakken İçişleri Bakanlığı’nın genelgesiyle bunun engellendiğini söyledi. Sağken, “Belki bugün kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütleri seçimiyle ilgili olduğu için toplumun çok dikkatiniçekmedi. Ancak bu çok dikkat çekici bir gelişme aslında. Bu, yarın ülkedeki bir genel seçimin aynı şekilde bir idari kararla, bir genelgeyle iptal edilebileceğini gösteriyor” endişesini paylaştı.

“Virüs toplantı mı seçiyor? Akla ve mantığa aykırı bir durum” diye sadece barolarla ilgili genelge yayımlanmasını sorgulayan Sağken, siyasi partiler kongrelerini yürütürken son gün barolara engelleme yapılmasının arkasında salgın dışında bir neden aradıklarını kaydetti. Bu nedenle kararı, Türkiye Barolar Birliği’nin, yapılacak seçimi etkileyebilmek için, yeni barolara kurulma zamanı kazandırma çabası gibi gördüklerini söyledi.

Ankara 2 No’lu Baro Kurucular Kurulu Üyesi Akpınar ise, İçişleri Bakanlığı’nın kararını, ‘avukatlar arasında 60-65 yaş üstü çok sayıda kişinin bulunması nedeniyle salgın tehlikesine karşı alınmış bir önlem’ olarak yorumladı. İzmir ve Muğla’da yürütmeyi durdurma talepleri kabul edilmişken Ankara’da açılan davada bunun kabul edilmediğini hatırlatan Akpınar, 1 Aralık sonrasında Ankara’da da genel kurul yapılabileceğini belirterek, “Bu durum bizimle ilgili değil, bizim dışımızda” ifadesini kullandı. Akpınar, Ankara 2 No’lu Baro’nun kuruluşuyla ilgili iddiasını ise “art niyetli bir propaganda” olarak değerlendirdi.

Ayrıca kendileri için de kuruluş aşaması bittiğinde bir genel kurul süreci olacağını söyleyen Akpınar, “TBB’ye kuruluş dilekçelerimizi teslim edeceğiz. Başvuru dilekçelerimiz inceledikten sonra koşulları sağladığımıza dair yazı bize verildiğinde resmen Ankara 2 No’lu Baro kurulmuş olacak. Böylece biz, yani kurucular kurulu, bir genel kurul düzenleyeceğiz ve bu genel kurul ile Ankara 2 No’lu Baro’nun organları seçilecek. İnşallah alnımızın akıyla kuruluşu tamamlamış olacağız. Seçilecek arkadaşlarımıza yönetimini teslim edeceğiz” dedi.

Türkiye Baralor Birliği’nin seçimi nasıl etkilenecek?

Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağken’e göre, TBB Yönetim Kurulu Başkanı Metin Feyzioğlu’nun geç de olsa yapılacak birlik genel kurulu seçiminde artık görevde kalması mümkün değil.

Sağken, bu yeni yasanın “temsilde adalet” iddiasıyla gündeme taşınmasına rağmen İstanbul, Ankara gibi barolar açısından temsil adaletsizliği yarattığını belirterek, “Türkiye Barolar Birliği’nin genel kurulunda örneğin 100 üyesi olsa da en küçük baro dahi 4 delege ile temsil edilecek. Yaklaşık 19 bin üyesi olan Ankara Barosu ise eskiden 54 delege ile temsil edilirken şimdi 7 delege ile temsil edilecek. Yaklaşık 50.000 üyesi olan İstanbul Barosu sadece 13 delege ile temsil edilecek. Dolayısıyla temsil etmeleri gerekli üyeleri itibariyle baktığınızda barolar açısından tam bir temsil adaletsizliği ortaya çıktı. Buradaki amaç özellikle iktidara karşı söylemi olan, adalete erişim dezavantajlı olan tüm gruplara sahip çıkan barolar tarafından gösterilecek etkinliği ciddi oranda azalmaktır” diye konuştu.

Türkiye’nin hukuk devleti olmaktan çok uzaklaştığını söyleyen Sağken, “En az 10 yıllık kıdeme sahip avukatlar arasından seçilecek delegeler tarafından Türkiye Barolar Birliği'nin yönetimi belirlenirken hukuk, adil yargılanma ilkesi ve insan hakları için mücadele verecek bir yapı belirlenecektir. Bu kaçınılmazdır. Bu saatten sonra ben bu yönetim ve mevcut başkanı tarafından TBB’nin yönetiminde kalınamayacağını düşünüyorum. Yönetimde kalmaları amaçlı hiçbir yöntem işe yaramayacaktır” görüşünü paylaştı.

Avukat Ali Aydın Akpınar ise, Ankara 2 No’lu Baro kurulduğunda 4 delegeyle TBB’de temsil yetkisi elde edeceklerini belirterek, “Yani TBB’nin genel kurulunda öyle çok etkili olacak bir durum olmayacak. Dolayısıyla bu propaganda da art niyetli” değerlendirmesinde bulundu.

VOA