Ayasofya ve patrikler!
Kısacası: “Lânet olsun! İstanbul’u fethettiniz; Ayasofya hariç!”
Kamuoyu şöyle düşünür: Patriklerin Ayasofya ile ilgili görüşleri bellidir; cami olmasını istemezler. Onların İstanbul’un fethi karşısındaki konumları neyse, Ayasofya’nın camiliği konusundaki konumları da odur. “İstanbul’un fethi yeterince kötü, Ayasofya bari fethin dışında kalsın!”
Kısacası: “Lânet olsun! İstanbul’u fethettiniz; Ayasofya hariç!”
Moskova patriğini bir yana bırakalım. İstanbul fethedildiğinde, böyle bir patriklik yoktu. “Rum ve Ermeni patrikhaneleri neden var?” sorusunu cevaplayalım. Bu sorunun cevabı verilince görülecektir ki, hakkaniyetin icabı Fatih Sultan Mehmed’in vakıf iradesine saygı gösterilmesidir.
İşte Türkiye Ermenileri Patriği Sahak Maşalyan’ın sözleri: “1500 yıllık sayısız onarım, Fatih Sultan Vakfı’nın emekleri, hepsi bu mabet ibadet yeri olarak korunsun diyeydi. Müze olsun diye değil. Meraklı turistlerin fotoğraf çekmek için oraya buraya koşuşturması yerine diz çökmüş imanlıların saygı ve huşuyla secde kılmasının, mabedin fıtratına daha uygun olduğunu düşünüyorum.”
Maşalyan’ın asıl sözü bu. Bundan sonra söyledikleri mesela, “Hıristiyanlara da bir alan tahsis edilsin orada ibadet etsinler” zevahir kurtarmak içindir. Bunun böyle olmayacağını Patrik Efendi de çok iyi bilir. Bir Müslüman her yerde ibadet edebilir. Ayasofya açılsa, kiliselik döneminden kalma mozayikler de kapatılmasa, bu Müslümanın ibadetini ihlal etmez. Halbuki Hıristiyanın ibadeti kilisededir. Kilise bir kurumdur, cami ise ibadet mekânıdır. Ayasofya’nın bir kısmını kilise yapmak, ona göre ikonlarla, dinî malzemelerle donatmak ve hatta oraya bir rahip tayin etmek mümkün değildir. Dolayısıyla Hıristiyanların ibadeti de mümkün değildir. Bir de hangi Hıristiyanların? Ortodoks mu, katolik mi, protestan mı?
Neden Ermeni Patriği “Ayasofya cami olsun” dedi?
Çünkü Ermeni patrikliğinin varlık sebebi Fatih Sultan Mehmed’dir! İşte Ermeni patrikhanesinin resmî sitesindeki bilgiler: “Fethin ardından, Sultan II. Mehmet Bursa Ermenileri Episkoposu Hovagim’i 1461’de İstanbul’a davet ederek onu Ermeni Patriği ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğu Ortodoks mezhebine bağlı Hıristiyan tebaasının ruhani lideri olarak tanıdı ve kendisini Rum Patriği’nin hak ve yetkilerine eşdeğer hak ve yetkilerle donattı.”
Zamanımızın Ermeni patriğinin böyle bir açıklama yapması bir hak teslimidir. Fatih’in hakkını Fatih’e vermektir. Doğrusu budur.
Peki Rum Patriği ne dedi?
Onun açıklaması ilgi ekici: “Ayasofya’yı cami yaparsanız, Hıristiyanlar sizden soğur!” Hıristiyanlar bize çok mu sıcaktı ki? Hangi Hıristiyanlar soğur? Roma kilisesine bağlı olanlar mı? Yoksa, Fener ve Atina’ya bağlı olanlar mı?
Gelelim asıl meseleye: Rum Patrikhanesi varlığını kime borçlu?
Fatih Sultan Mehmed, fethin üzerinden günler geçmesine rağmen patriğin kendisini ziyarete gelmeyişinin sebebini araştırır, patriklik makamının altı aydır boş olduğu anlaşılır. Ortodoks ruhban zümresinden kendi erkânlarına göre yeni bir patrik seçmelerini ister, bunun üzerine toplanan ruhanî meclis, Roma kilisesiyle birleşmeye karşı olduğu bilinen ve 12 Aralık 1452’deki birleşme âyinine katılmayı reddeden Georgios Skolarios’u “II. Gennadios” ünvanıyla patrik seçer. Fâtih, yeni patriğe ruhanî hâkimiyetin timsali patriklik asası ile tac verir.
Ezcümle, Fatih’in lütufkâr müsaadesi olmasa idi, Rum Patrikhanesi diye bir şey olmazdı. Böyle bir lütufkârlığın kırıntısını bile hiçbir Hıristiyan hükümdar Müslümanlara göstermemiştir. Yani, Türkiye’de Avrupa hoşgörüsü adına racon kesenlerin bize öğretecek bir şeyi yoktur! Bu yüzden zamane Rum Patriği’nin seleflerinin durduğu yerde durup, Fâtih’in hakkını teslim etmesi gerekirdi. Yoksa Bartholemos Efendi tarihi unuttu mu?
Peki Fatih neden böyle yaptı?
Birinci sebep: Alp Arslan’ın, Mazalgirt zaferinden sonraki büyük müsadekârlığını tekrarladı, onun gerçek halefi olduğunu gösterdi. Malûm olduğu üzere, Alp Arslan mağlup Bizans İmparatoru’na çok iyi davrandı, bu topraklarda bir arada yaşama sözleşmesi yaptı. Fakat, Alp Arslan’la Romanos’un anlaşması reddedildi, imparator öldürüldü. Ve işte Anadolu’nun fethinin yolu böylece açıldı. Selçuklu atlıları 5 yılda Marmara kıyılarına ulaştılar ve İznik merkezli devletlerini kurdular.
İkinci sebep: Fatih, güçlü bir inanç grubunun, yani ortodoksların Roma kilisesi tarafından yutulmasının önüne geçmek istedi. Fatih ortodoks Hıristiyanları katoliklere karşı himaye etti. 19. Yüzyıla kadar bu sistem devam etti. Avrupa Ortodokslara çengel attı, Yunan İsyanı, Sırp ayaklanması bu sistemi tersine çevirdi. Avrupa ortodoksları Osmanlıya karşı kullandı.
Tarihin bu anında, Türkiye devletin sürekliliğini sekteye uğratan Lozan sonrası kısıtlamaları ortadan kaldırmak zorunda. Ne dedi Atina patriği? “Türkiye Ayasofya’yı camiye dönüştürmeye cüret edemez.”
Söylediği Sevro-Lozan statüsüne göre doğru: Ayasofya’yı cami olarak sürdürmek cesaretini bile gösteremedik! Türkiye Ayasofya’nın vâkıfı büyük Fatih’in iradesi doğrultusunda bir mekân olmasını sağlıyarak Sevro-Lozan statüsünde ciddi bir gedik açacak.
İnşallah günü gelmiştir!
MEHMET DOĞAN / KARAR