AYM Başkanı Zühtü Arslan: Esas olan, özgürlüklerin korunmasıdır
"ESAS OLAN ÖZGÜRLÜKLERİN KORUNMASIDIR"
AYM Başkanı Zühtü Arslan: Esas olan, özgürlüklerin korunmasıdır
AYM Başkanı Zühtü Arslan, Hak ve Özgürlüklerin Korunmasında Anayasanın Yorumlanması etkinliğinde konuştu. Arslan, "Hak eksenli yaklaşıma göre, esas olan, özgürlüklerin korunmasıdır, yorumun özgürlükler lehine yapılmasıdır. AYM özellikle bireysel başvurunun kabulünden sonra, 2012 yılından sonra ideoloji eksenli yaklaşımdan, yönünü hak eksenli yaklaşıma doğru çevirmiştir" dedi.
Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, anayasa ve yasaların yorumlanmasında, ideoloji ve hak eksenli yaklaşımların bulunduğunu ifade ederek, Anayasa Mahkemesinin, özellikle 2012'den sonra yönünü "hak eksenli" yaklaşıma çevirdiğini söyledi.
Anayasa Mahkemesi 10. Yaz Okulu Programı kapsamında, Yüksek Mahkemenin konferans salonunda, "Temel Hak ve Özgürlüklerin Korunması Bağlamında Anayasanın Yorumlanması" konulu etkinlik düzenlendi. Etkinliğin açılışında konuşan Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan, temel hakların korunmasında yorumun önemine işaret ederek, Anayasa Mahkemelerinin, temel hak ve özgürlükleri korurken yaptıkları işin de denetledikleri normları, işlemleri yorumlamak ve uygulamak olduğunu söyledi.
"YARGISAL PARADİGMALAR ÖNEM TAŞIYOR"
Anayasa ve yasaların yorumlanmasının, temel hak ve özgürlüklerin korunması bakımından son derece belirleyici olduğunu belirten Arslan, "Hemen her mahkeme, yorum yöntemlerinden birini, birkaçını, bazen hepsini kullanarak kararlar veriyor. Fakat kanaatimce, bu yorum yöntemlerinden ziyade, yorumun içinde gerçekleştiği yargısal paradigmalar önem taşıyor." dedi.
"ESAS OLAN ÖZGÜRLÜKLERİN KORUNMASIDIR"
Bu konudaki iki temel paradigmayı, "ideoloji eksenli" ve "hak eksenli" yaklaşım olarak niteleyen Arslan, şöyle devam etti:
"Hak eksenli yaklaşıma göre, esas olan, özgürlüklerin korunmasıdır, yorumun özgürlükler lehine yapılmasıdır. Bir çatışma söz konusu olduğunda, temel birtakım prensiplerle somut hatlar ve özgürlükler çatıştığında, eğer yorumu özgürlükler lehine yapıyorsanız hak eksenli yaklaşımı benimsiyorsunuz demektir. Türk Anayasa Mahkemesi, özellikle bireysel başvurunun kabulünden sonra, 2012 yılından sonra ideoloji eksenli yaklaşımdan, yönünü hak eksenli yaklaşıma doğru çevirmiştir, hem norm denetiminde hem de bireysel başvuruda hak eksenli yaklaşımı benimseyen, onu yansıtan kararlar vermeye başlamıştır."
AYM İPTALİNİ HATIRLATTI
Türkiye'de belli bir dönemde, "başörtüsü yasağı" olarak bilinen temel hak ve özgürlüklerle ilgili çok önemli bir meselenin yaşandığını söyleyen Arslan, başörtüsü taktıkları için öğrencilerin üniversiteden uzaklaştırılabildiklerini hatırlattı. Bu yaklaşım nedeniyle öğrencilerin eğitim imkanlarının ellerinden alındığını belirten Arslan, bunu ortadan kaldırmaya yönelik yapılan düzenlemelerin daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından "laiklik ilkesiyle bağdaşmayacağı" gerekçesiyle geri çevrildiğini söyledi.
Zühtü Arslan, o dönem Yüksek Mahkemenin, çok daha ileri bir adım atarak, başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasına yönelik, TBMM'den büyük bir çoğunlukla geçirilen anayasa değişikliğini de denetlediğini ve iptal ettiğini anlattı. Arslan, "Gerekçe aynı, 'Laikliğe aykırı bir anayasa değişikliği söz konusu olamaz, üniversitelerde başörtüsünü serbest bırakmaya yönelik bir anayasa değişikliği de herhangi bir kanun gibi anayasanın laiklik ilkesine aykırıdır.' dedi ve iptal etti." şeklinde konuştu.
İdeoloji eksenli yaklaşımla yapılan yorumlar sonucunda, Türkiye'de uzun süre üniversitelerde başörtülü eğitim görme imkanının ortadan kaldırıldığını söyleyen Arslan, toplumsal, siyasal şartların değişmesiyle bu yasağın gevşediğini aktardı.
"HERKESE HAKKINI VERMEK ADALETİN GEREĞİDİR"
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, başörtüsü nedeniyle duruşmaya alınmadığı için bireysel başvuruda bulunan ve Anayasa Mahkemesinin 2014'te "ihlal" verdiği Tuğba Arslan kararına da hatırlattı. Anayasa Mahkemesinin, çatışan haklar konusunda bir çok kriteri göz önünde bulundurarak karar aldığını belirten Arslan, şöyle devam etti:
"Burada da bize düşen adaleti sağlamak. Çünkü adalet, asırlar önce Mevlana'nın dediği gibi 'Her şeyi yerli yerine koymaktır.' Adalet, ağaca su vermektir, adaletsizlik dikene su vermektir. Yani aynı suyu ağaca verdiğinizde adalet gerçekleşir, dikene verdiğinizde adaletsizlik gerçekleşir. O yüzden herkese hakkını vermek, teslim etmek anayasa yargısının ve anayasal adaletin gereğidir. Mahkemelerimiz de bunu yapmaya çalışıyor."
KARAR