AYM Başkanı’ndan masumiyet karinesi vurgusu
“ADALETTEN AYRILMAK SADECE SİYASAL DÜZENİ YOZLAŞTIRMAZ”
AYM Başkanı’ndan masumiyet karinesi vurgusu
Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, "Kamu otoritelerinin devam eden yargılama sürecinde veya beraat kararından sonra kişilerin suçlu olduklarına dair açıklama yapmaları, masumiyet karinesini ihlal edebilir. Bu nedenle sorumluluk makamında olan yetkililerin, bilhassa yargılama sürecinde özenli bir dil kullanmaları gerekmektedir" dedi.
Özellikle internet ve sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasının, masumiyet karinesinin korunmasını çok daha önemli hale getirdiğini belirten Arslan, AYMnin gerek norm denetiminde gerekse bireysel başvuruda masumiyet karinesinin yorumuna ve uygulanmasına ilişkin önemli kararlar verdiğini söyledi.
Arslan, masumiyet karinesiyle ilgili bireysel başvurularda bu temel hakkın sağladığı güvencenin iki yönüne işaret ettiklerini kaydederek şöyle konuştu:
* Birincisi, suç isnadı altında olan kişinin suçluluğu mahkeme kararıyla sabit oluncaya kadar suçsuz olduğunun kabulü gerekir. Masumiyet karinesinin ikinci yönü ise hüküm sonrasına ilişkindir. Buna göre ceza yargılaması mahkumiyet dışında bir kararla sonuçlandığında kişinin suçlu görülmemesi, özellikle hakkında verilen beraat kararının sorgulanmaması gerekir.
“ADALETTEN AYRILMAK SADECE SİYASAL DÜZENİ YOZLAŞTIRMAZ”
Ceza davası devam ederken veya beraat sonrasında, eş zamanlı olarak yürüyen ya da daha sonra başlayan davalarda bir kişinin suçlu gösterilmesi, beraat kararının sorgulanması veya hakkında şüphe uyandırılmasının, masumiyet karinesini ihlal edeceğini söyleyen AYM Başkanı Arslan şu ifadeleri kullandı:
* Diğer yandan kamu otoritelerinin devam eden yargılama sürecinde veya beraat kararından sonra kişilerin suçlu olduklarına dair açıklama yapmaları masumiyet karinesini ihlal edebilir. Bu nedenle sorumluluk makamında olan yetkililerin bilhassa yargılama sürecinde özenli bir dil kullanmaları gerekmektedir.
* Masumiyet karinesi ve diğer temel hakların etkili bir şekilde korunması, sadece kurallara, kurumlara ve kişilere bağlı değildir. Bir dördüncü ‘K’ daha gerekir. O da kültürdür.
* Temel hakların korunması ‘öteki’nin ontolojik varlığını kabul eden bir kültürün yeşermesi ve yerleşmesine bağlıdır. Zira masumiyet karinesi dahil, temel hakların korunması önemli ölçüde bizim dışımızdakilere bağlıdır. Burada asıl mesele, ötekinin de temel hakların öznesi olduğunu kabul etmektir.
* Kısacası, masumiyet karinesinin etkili şekilde korunabilmesi ötekine saygı kültürünün geliştiği, hukuk ve adaletin hâkim olduğu bir sosyal ve siyasal iklimi gerektirmektedir. Esasen hukuk ve adaletten ayrılmak, sadece toplumsal ve siyasal düzeni yozlaştırmaz, aynı zamanda insanı insan olmaktan uzaklaştırır. (DHA)