Bahar Kalkanı harekâtından yansıyan tablo

ÜÇ GÜNDE İKİ TUGAY KAYBETMEK

Bahar Kalkanı harekâtından yansıyan tablo




Sedat Ergin

Sedat Ergin

[email protected]

Bahar Kalkanı harekâtından yansıyan tablo

Geçtiğimiz perşembe günü İdlib’in güneyindeki Balyun’da 33 Türk askerinin Rus ve Suriye uçaklarının beş saate yayılan bir dizi saldırısına hedef olup şehit olmasının yarattığı büyük kırılmanın ilk önemli sonucu Türk Silahlı Kuvvetleri’nin o gece yarısından itibaren Esad rejimi ordusuna vermeye başladığı ağır karşılık olmuştur.

Sahada tahakkuk ettirilen tahribatın hacmine bakıldığında şu değerlendirmeyi yapmak herhalde hata olmaz. Esad rejimi, onuncu yılına girmekte olan Suriye’deki savaşın seyri içinde en büyük ölçekteki toplu kayıplarından birini, üstelik üç gün gibi kısa bir süre zarfında yaşamıştır.

Rejim ordusu, geçen dokuz yıldır sahada düzenli bir ordu sisteminden uzak, sıkça kendi aralarında da kavga eden silahlı muhalefet örgütleriyle çatışmaktaydı. Rejim, bu çerçevede muhalif grupların çoknamlulu roketatarlar, tanksavar ve sınırlı miktarda uçaksavar sistemlerinin öne çıktığı bir silah gücüne karşılık vermek durumundaydı. Oysa geçen hafta sonu başlayan Barış Kalkanı harekâtında, Esad ordusu ilk kez düzenli bir ordunun taarruzuyla karşılaşmıştır. Üstelik, bu kez F-16 savaş uçakları ve silahlı insansız hava araçlarının (SİHA) da devreye girdiği çok katmanlı bir savaş alanı söz konusudur.

Karadan ateşlenen sistemlerin etkisinin yanı sıra TSK’nın hava üstünlüğünün İdlib’deki askeri denklemi iyice tersyüz ettiği söylenebilir. F-16’lar, 80 kilometre menzilli AMRAAM havadan havaya güdümlü füzeleriyle Suriye uçaklarını İdlib üzerinde düşürebilmiştir. Görülmüştürki, F-16’lar, istihbarat yeteneğiyle birleştiği takdirde, coğrafi yakınlık sonucu Suriye hava sahasına girmeden sınıra yakın noktalardan pekâlâ etkili olabilmektedir.

SİHA’ların rejimin hava savunma sistemleri ve zırhlı savaş araçları üzerinde nokta atışlarıyla verdiği hasar Suriye ordusu açısından telafisi kısa ve orta vadede mümkün olmayan boyutlarda olmuştur. Keza 40 kilometre menzilli fırtına obüsleri de yine coğrafi yakınlık nedeniyle Suriye topraklarında belli bir derinlik içindeki pek çok hedefi vurulabilmiştir.


ÜÇ GÜNDE İKİ TUGAY KAYBETMEK

Burada önemli olan nokta, askeri uzmanlara göre Esad rejiminin -yaklaşık- iki tugayın kullanacağı ölçekte askeri araç, mühimmat ve altyapısının imha edilmiş olmasıdır. Zaten kısıtlı imkânlarla savaşmak durumunda olan Esad ordusu açısından üç gün içinde birden iki tugay ölçeğinde askeri kapasiteden yoksun hale gelmek neresinden bakılırsa bakılsın devasa bir kayıptır.

Konu iki tugayın ötesindedir. TSK’nın hedef seçimleri incelendiğinde verilen hasarın İdlib’le sınırlı kalmadığına, Suriye’nin kuzeybatısında çok geniş bir coğrafi alana yayıldığına dikkat çekmeliyiz. EDAM isimli düşünce-araştırma kuruluşunun Güvenlik ve Savunma Çalışmaları Direktörü Dr. Can Kasapoğlu ile aynı programdan Emre Kürşat Kaya’nın birlikte yaptıkları açık kaynak analizine göre, TSK’nın topçu unsurları ve SİHA’ları hedef olarak 8 alanda yoğunlaşmıştır. Analizde bu alanlar şöyle sıralanıyor:

1) Rejim ve PKK uzantısı SDF güçlerinin bulunduğu Tel Rifat, 2) Halep’in kuzeyinde Nubul ve Zehra’da İran yanlısı grupların üslendikleri noktalar, 3) Halep’teki Neyrap askeri havaalanı, 4) Yine Halep’in güneyinde Safirah’daki askeri fabrikalar, 5) M-5 otoyolu üzerinde çok sayıda çoknamlulu roketatar ve karadan havaya füze sistemleri, 6) Menbiç’in batısında rejim tarafından kontrol edilen Arimah kasabası, 7) Hama’daki askeri üs, 8) İdlib’in güneyinde tepelik alanlardaki askeri mevkiler.

Ayrıca, TSK’nın harekâtının son aylarda sahada elde ettiği alan kazanımlarıyla operasyonel bir tempo yakalamış olan Esad ordusunun morali üzerinde sarsıcı bir etki yaratmış olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır.
 

İRAN’IN KAYIPLARI

Bu arada, TSK’nın sahada rejimin saflarında savaşmakta olan muhtelif İran yanlısı grupları,  bu çerçevede Lübnan merkezli Hizbullah militanlarını da hedef alması Suriye savaşının değişen bir başka veçhesidir. Bu gelişmenin Türkiye’nin İran ile ilişkilerinde belli bir hassasiyete neden olması muhtemeldir.

Anadolu Ajansı, geçen cumartesi günü TSK’nın İdlib’deki  harekâtında İran destekli 21 militanın öldürüldüğünü bildirmişti. İran’ın Kum kentindeki Şii dini medreselerin denetimindeki Hawzahnews sitesinin haberini aktaran AA, Zeynebiyyun Tugayları’na bağlı 18 ve Fatımiyyun Tugayları’na bağlı 3 militanın harekâtta öldürüldüğünü, bu kişiler için Kum kentindeki Fatıma-i Masume Türbesi’nde cenaze töreni düzenleneceğini duyurmuştu.
 

SİHA’LAR İDLİB’DE NASIL UÇABİLDİ

Harekât sırasında SİHA’ların İdlib hava sahasında sahip olduğu operasyonel hareket serbestisinin perde arkası da önemli bir tartışmanın konusudur. Bunun nedeni Rusya’nın İdlib üzerindeki hava sahasının kontrolünü elinde tutmasıyla ilgilidir. Rusya, yakın zamana kadar İdlib’e yalnızca Astana Mutabakatı uyarınca tesis edilen TSK gözlem noktalarının görevlerini tamamlayıcı çerçevede insansız hava araçlarının (İHA) girmesine izin vermekteydi. Ancak İdlib hava sahasını TSK’nın SİHA ve F-16’larına kapalı tutmaktaydı. Türkiye’nin İdlib hava sahasının bu araçlara açılması yolundaki talepleri yakın zamana kadar Rusya tarafından karşılıksız bırakılmıştı.

Harekâtta F-16’lar İdlib hava sahasına yine girememiş, hedeflerini Türk hava sahası içinden vurmuştur. Buna karşılık SİHA’lar İdlib hava sahasında uçabilmiş ve gözlendiği kadarıyla Rusya’nın engelleyici bir tutumu söz konusu olmamıştır.

Burada Türkiye’nin SİHA’lar konusundaki kuvvetli ısrarı ve Balyun’da yaşanan elim hadisenin Türk kamuoyunda ve resmi makamlarında yol açtığı infial karşısında, Rus tarafının katı tutumunu esnetme ve bir süre edilgen bir tutuma geçme ihtiyacını duyduğu tahmin edilebilir.

Son bir noktaya daha dikkat çekelim. Suriye’nin batısındaki çatışma artık nitelik değiştirerek, tarafları rejim ile silahlı muhalefet olan bir iç savaş halinden çıkıp Türkiye ile rejim arasındaki bir savaşa dönüşmektedir.

Ve yazıyı bir soruyla bitirelim: Rusya-Esad ikilisi, aktardığımız sonuçları doğuracağını hesaplayabilse geçen perşembe günü Balyun’daki saldırıyı düzenlemeyi yine de göze alır mıydı?

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/bahar-kalkani-harekatindan-yansiyan-tablo-41460531

SEDAT ERGİN / HÜRRİYET