Bahçeli, "Bu kişilerin gizli FETÖ'cü olup olmadıkları mutlaka incelenmelidir''

Rize Güneysulu olan Kıran aynı zamanda Erdoğan'ın hemşehrisi...

Bahçeli, "Bu kişilerin gizli FETÖ'cü olup olmadıkları mutlaka incelenmelidir''


MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Atatürk'e beddua ettiği için partisinin grup toplantısında sert sözlerle yüklendiği hatta "FETÖ'cü" ilan ettiği Ayasofya İmamı Mustafa Demirkıran, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hem Kuran hocası hem de yarım asırlık dostu çıktı. Rize Güneysulu olan Kıran aynı zamanda Erdoğan'ın hemşehrisi...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın torunu ile TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un oğlunun "icazet aldığı" Ayasofya Camisi’ndeki törende, imam Mustafa Demirkıran’ın “Onlardan daha zalim, daha kâfir kim olabilir. Ya Rabbi, o zihniyetin bir daha bu ümmetin başına gelmesini mukadder buyurma” sözleriyle Ayasofya’yı müzeye çeviren Mustafa Kemal Atatürk’e lanet okuması üzerine MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında çok sert tepki göstermişti.


Atatürk düşmanlığı yapmanın ihanet olduğunu belirten Bahçeli, "Bu kişilerin gizli FETÖ'cü olup olmadıkları mutlaka incelenmelidir'' demişti.

Karar Gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, "Reisü’l Kurra’nın hatırlamadığı ayetler..." başlıklı yazısında Ayasofya İmamı Mustafa Demirkıran hakkında dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

İşte Oğur'un o yazısı:
 

Mustafa Demirkan, 1955 Rize Güneysu doğumlu. Yani Cumhurbaşkanı'nın tam olarak hemşehrisi.

Yine Cumhurbaşkanı gibi İstanbul'da büyümüş. Küçük yaşlarda İstanbul'a gelmiş, Fatih İmam Hatip Lisesi'nden mezun olmuş, 1973'den itibaren Çengelköy ve Üsküdar'daki camilerde imamlık yapmış. Bu sırada Mekke'ye gidip Ümmül Kura Üniversitesi'nde Kabe imamlarının hocası Şeyh Kubeysi'nin öğrencisi olmuş. (2017'de şeyh hastalanınca Cumhurbaşkanı onu tedavi için İstanbul'a getirmiş, burada vefat etmişti.)

1986'dan bu yana ise Çengelköy Yıldırım Beyazıt Camii'nin imamı. Camii artık onun camisi olarak biliniyor.

Demirkan, aynı zamanda bir önceki Reîsü'l-kurrâ Abdurrahman Gürses'in de talebesi.
Demirkan'ın Kuran talebelerinden biri de Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Yani hem hemşehrisi hem de hocası.

Cumhurbaşkanı'nın onun bilgisine, fetva ve görüşlerine çok değer verdiği biliniyor. Ankara'da Demirkan hocanın referansının gücü herkesin malumu.
Mustafa Demirkan, aynı zamanda yine Cumhurbaşkanı'nın çok kıymet verdiği hocalardan Şubat ayında vefat eden Emin Saraç'ın da dünürü.
Yani Demirkan, YÖK başkanı Yekta Saraç'ın da kayınpederi. Zaten Saraç'ın cenaze namazını da Demirkan kıldırmıştı.

Yani o gün Ayasofya Camisi'nde resmi görevi nedeniyle, muhtemelen Cumhurbaşkanı'nın da özel davetiyle icazet törenini Reîsü'l-kurrâ vekili olarak yönetmek üzere bulunuyordu.
Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanı da o gün Ayasofya'dalardı.
Çünkü Cumhurbaşkanı'nın torunu, TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un oğlu da hafızlık icazeti alan 107 hafız arasındaydı.

Hatta o gün icazet merasimi nedeniyle Ayasofya'ya Cuma namazı için dışarından cemaat alınmadı.
Mustafa Demirkan, icazet merasiminin sonunda dua ederken şöyle dedi:

"Devletimiz ve hükümetimiz üzerine iç ve dış düşmanlar tarafından kurulmuş olan hile ve mekirlerini kendilerinin üzerine makus eyle ya Rab. Bu ve bu gibi mabetler, mabet olarak inşa edilmiş, hediye edilmiş. Öyle bir zaman geldi ki bu mabet-i şerife içinden ezan-ı Muhammediye, namaz, her şey yasak olarak müze haline çevrildi. Kitab-ı Ezel'inde buyuruyorsun: (Arapça olarak Bakara Suresi'nin 114. ayetini okudu: "Allah'ın mescidlerinde O'nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olması için çalışandan daha zalim kim olabilir? Aslında bunların oralara ancak korka korka girmeleri gerekir. Böyleleri için dünyada rezillik var, âhirette de onlar için büyük azap vardır.") Evet, onlardan daha zalim, daha kafir kim olabilir? Ya Rabbi, o zihniyetin bir daha bu ümmetin başına gelmesini mukadder buyurma ya Rab. Bizlere rahmetinle muamele edip, bizleri sana secde eden, senin emri ilahine tabi olan kullarınla sevk-i idareyi ila yevmil kıyame daim eyle. İkinci bir sefer tekrar bu mabedi ümmet-i Muhammed'e hediye etme şerefine mazhar olan Reis-i Cumhurumuz ve ekibi, ya Rabbi, Aleyhissalatu Vesselam Efendimiz'in hadis-i şeriflerinde beyan buyurduğu o methiyeye onları da nail-i mazhar eyle Ya rab. Ya rabbi memleketimizi ve bilad-i İslamiyeyi sevkü idare eden idarecilerimizi istikamet üzerine daim eyle."

Bu dua nedeniyle Reisüul Kurra vekili Demirkan günlerdir okların hedefinde.
Dün Kılıçdaroğlu ve Akşener parti gruplarında Demirkan'ı ve ona sessiz kaldığını söyledikleri Erdoğan'ı sert biçimde eleştirdiler.

Ama en dikkat çekici tepki MHP Lideri Bahçeli'den geldi.

Bahçeli şöyle dedi:

"Atatürk bizim börkümüzdür, birliğimizdir, simgemizdir, ona laf yoktur. Baş giderse, börk gider. Börk giderse il gider, iffet gider. Allah muhafaza bir daha da geri gelmez. Gazi Mustafa Kemal'e tahammülsüzlük, lafı cimi yok Türkiye Cumhuriyeti'ne tahammülsüzlüktür. Ayasofya Camii açılmışken, Taksim Camii'nin manevi hayatımıza kazandırılması, Müslümanlar ile buluşturulması sağlanmışken nükseden Atatürk alerjisinin esas gerekçesini nasıl okumalıyız? Ortalığı karıştıran, bunu da Müslüman kisvesi altında yapan kişilerin Türkiye'nin huzuru ile oynamaları provokasyondur, bunlar iyi araştırılmalıdır. Gizli FETÖ'cü olup olmadıkları mutlaka incelenmelidir. Tarihi kişiliklerimizi kötülemeye hiç kimse cüret etmemelidir. Özellikle bugünkü AK Parti hükümetini töhmet altında bırakmak, temiz bir mizacın sonucu değildir. Herkes uyanık olmak zorundadır. Atatürk'e dil uzatanlar daha iyi Müslüman olduklarını mı sanıyorlar? Türk milletinin ruhunu okşadıklarını mı düşünüyorlar?"

Herhalde bu konuşmayı duyunca Cumhurbaşkanı epey kızmıştır. Özellikle de değer verdiği, 50 senedir İstanbul camilerinde imamlık yapan hocasının bile "gizli FETÖ'cülükle" suçlandığını öğrenince."

Kaynak: Bilerek hedef aldıysa vahim, bilmeyerek hedef aldıysa daha vahim... Devlet Bahçeli Cumhur İttifakı'nı neden dinamitledi?