Bakanlarla birlikte bakışlar da değişmeli
ŞİMŞEK’İN DOĞRU POLİTİKALARA GÜCÜ YETMEYEBİLİR
Bakanlarla birlikte bakışlar da değişmeli
Cumhurbaşkanı kabinesini açıkladı, üçüncü Erdoğan dönemi resmen başladı. Gelen ve giden isimlerle ilgili tartışmalara karşılık ekonomiden sağlığa, dış politikadan güvenliğe birçok alanda Türkiye’nin önündeki problemleri doğuran ‘heterodoks’ yaklaşımların terk edilip rasyonel politikalarla yol alınması en acil ihtiyaç olarak öne çıkıyor.
EKONOMİDE KAPSAMLI REVİZYON DIŞ POLİTİKADA RESTORASYON
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis’te yemin ederek yeni dönemi resmen başlattı. Gözler kabineye çevrilirken isimlerden çok mevcut sorunlara karşı nasıl yaklaşılacağı, problemlerin hangi yöntemlerle aşılacağı soruları öne çıktı. Yeni dönemde başta ekonomi olmak üzere birçok alanda revizyon adımları atılacağı belirtildi. Dış politikada mesafeli olunan başkentlerle normalleşme sürecinin hızlandırılacağı değerlendirildi. Muhalefet ise “Madem seçildiniz, artık sorunlara odaklanın” çağrısı yaptı.
‘KUTUPLAŞTIRMA TERK EDİLMELİ DEVLETTE LİYAKAT SAĞLANMALI’
Davutoğlu “Dışlayıcı dili terk edin. Millet kutuplaşmadan yorgun düştü, daha fazla yormayın” dedi. Karamollaoğlu da “Devlet yönetiminde liyakat esas olmalı. Şahsiyetli dış politika izlenmeli” ifadesini kullandı. Kabine duyurulmadan önce ekonomi yönetimi için Mehmet Şimşek’i işaret eden ve sorunlara karşı rasyonel adımlara değinen Prof. Dr. Daron Acemoğlu “Gelebilecek kişiler içinde kalifikasyonu en yüksek olanlardan biri ama saydığım maddeleri uygular mı, uygulamaya gücü yeter mi emin değilim” dedi.
ŞİMŞEK’İN DOĞRU POLİTİKALARA GÜCÜ YETMEYEBİLİR
Kurda yaşanan sınırlı artış sonrasında Merkez Bankası seçim sonrasında barajın kapaklarını yavaş yavaş açıyor. 14 Mayıs öncesinde 19 lira seviyelerinde seyreden kur ikinci turun ardından her gün yeni bir rekora imza attı. Haziran ayına neredeyse 21 lira seviyelerinden başlayan dolar/TL’de sular durulmazken uzmanlar “Kademe kademe çözülüyor. Şimdi yüzde 5 daha sonrasında yüzde 3-4 seviyesinde” dedi.
Maliye Hesap Uzmanları Vakfı tarafından düzenlenen ve moderatörlüğünü finans uzmanı Prof. Dr. Özgür Demirtaş’ın üstlendiği ‘Yakın Gelecekte Dünya ve Türkiye’ panelinin konuklarından Dünyaca ünlü Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) öğretim üyesi, ekonomist Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Türkiye’nin konjonktürünü ve geleceğini yorumladı. Acemoğlu, ekonominin başına geçeceği konuşulan eski Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in “doğru politikaları uygulamaya gücünün yeteceğinden emin olmadığını” söyledi. Acemoğlu, Türkiye’nin geleceğine dair yöneltilen sorulara yönelik şu cevabı verdi:
“Olasılığı yüzde 5’in üstünde olan bir senaryo düşünülürse, Türkiye için en kötü senaryo, gelecek 15 senenin de, bundan önceki 15 sene ve 1990’lardaki gibi devam etmesi olur. Üretkenliğin yüksek olmadığı, demokrasinin kuvvetlenmediği ve hatta 1990’larda olduğu gibi, ekonominin istikrarsız olduğu bir düzenden bahsediyorum. Hâlbuki Türkiye’nin demokrasiyi tesis etme ihtimali yüksek, yatırım alma ihtimali yüksek. Türkiye, önündeki 15 sene içerisinde fırsatları teperse, genç nüfusunu kaybetmiş olacak, teknolojik olarak geri kalmış olacak ve bu oldukça trajik bir durum.” Acemoğlu, Demirtaş’ın ekonomideki değişimin politik olarak mümkün olup olmadığıyla ilgili yönelttiği soruya ilişkin şu ifadeleri kullandı: “Bence şu anda mümkün değil. Mehmet Şimşek, gelebilecek kişiler içinde kalifikasyonu en yüksek olanlardan bir tanesi fakat burada bahsettiğim politikaları uygulayıp uygulamayacağından, hatta uygulamaya gücünün yetip yetmeyeceğinden emin değilim.”
‘TÜRKİYE’NİN KURUMLARI GİTTİKÇE KÖTÜLEŞİYOR’
Daron Acemoğlu, Türkiye’nin konjonktürüyle ilgili yaptığı değerlendirmede kötümser bir tablo çizerek, şunları belirtti: “Türkiye kurumları giderek kötüleşiyor. Kurumsal çöküş, kendi başına olmuyor. Bu çöküş, siyasi hakların çöküşüyle alakalı. Bunların hepsini bir arada görmek lazım. Teknolojinin nereye gittiğine bakmamız lazım. Siyasi, sosyal ve iktisadi kurumlar, teknolojinin gittiği yeri ve teknolojinin ürünlerinin nasıl paylaşıldığını belirler.” Johns Hopkins Üniversitesi uygulamalı ekonomi profesörü Steve Hanke de “Yakın Gelecekte Dünya ve Türkiye” panelinde yaptığı konuşmada: “Türkiye’de enflasyonu 30 günde düşürmek mümkün.”
‘ÜCRETLER ARTTIKÇA ÜRETKENLİK GENİŞ BİR KESİME YAYILIR’
Daron Acemoğlu “Ekonomi biliminin ana fikirlerinden bir tanesi olduğu için ismi bile yok. Şöyle, teknoloji iyileşir, teknoloji iyileştikçe üretkenlik artar, üretkenlik arttıkça işverenler giderler, daha çok iş gücü almaya çalışırlar. Bu da ücretleri arttırıyor. Ücretler arttıkça artan üretkenlik toplumun geniş bir kesimine yayılır. Buna uyan ya da bir inanç, bir teori, buna uyan bazı veriler var ama tarihe baktığınız zaman birçok da buna uymayan teoriler var ve hatta en devrimci diyebileceğimiz teknoloji süreçleri içinde çok daha değişik şeyler görebiliyoruz. İlk başta kesinlikle görmüyoruz. İlk başta, 18’inci yüzyılın ortasından başlayarak ortaya çıkan süreç, özellikle otomasyon, yani yeni makinelerin işçileri işten çıkartıp onların yerine çok daha ucuz bir şekilde üretmeye başlamasıyla gelişen bir dinamikti, özellikle tekstilde. Bunun sonucu olarak ücretlerin artmadığını hatta düştüğünü görüyoruz. Bir tek ücretler değil, aynı Amerika’nın güneyinde olduğu gibi çalışma koşulları çok daha kötüleşti. Örneğin özellikle 19’uncu yüzyılın en başlarında örme makineleri ortaya çıkınca çok daha uzun günler, çok daha zor günler, çok daha disiplin ve baskı altında çalışmaya başladı işçiler. Bazıları çocuk, 5-6 yaşında başlayarak. İlk İngiltere’de başlayan Sanayi Devrimi’nin tüm süreci birçok problemler getirdi işçi sınıfı için.”
‘EKONOMİNİN DURUMU BENCE HİÇ İYİ DEĞİL’
Daha önceki değerlendirmesinde Erdoğan’ın kazanması durumunda “Kolay bir çıkış yolu görmüyorum” diyen Acemoğlu, Türk ekonomisinin ’90’lara geri döndüğünü’ söylemişti. DW Türkçe’nin sorularını cevaplayan Acemoğlu “Ekonomi çok kötü durumda, yıkıcı deprem gerçekten yüzyılda bir görülen bir olaydı ve çok iyi yönetilmedi, depremden belirli bölgelerin çok ağır şekilde etkilenmesinde yolsuzluk çok etkiliydi, bütün bunlara rağmen seçimleri bu kadar kolay kazanabilmiş olması benim için açıkçası sürpriz oldu. Ekonominin durumu bence hiç iyi değil. Ve kimin seçimi kazandığından bağımsız olarak bu zaten problem olacaktı. Yani Erdoğan seçildi ekonomi daha kötü diyebilir miyiz? Belki… Ama muhalefet gelseydi de ekonominin durumu bir anda iyileşmeyecekti ve hatta bence muhalefet de ekonominin bu baskısı altında, çok zor zamanlardan geçecekti. Şu anda Türkiye ekonomisinin hem yapısal sorunları hem de daha orta vadeli sorunları var.”
‘TÜRKİYE 2006’DA NE İHRAÇ EDİYORSA BUGÜN AYNI NOKTADA’
Daron Acemoğlu “Türkiye 2006’da ne ihraç ediyorsa bugün de onu ediyor. Teknolojik bir iyileşme yok. Bunun nedenleri kurumsal ama bunun nedenleri aynı zamanda dijital teknolojilere ayak uyduramaması. Yani burada yapabileceğimiz çok şey var. Bir şekilde, birçok şekilde görmenin yolu var. Doğru da kullansak, yanlış da kullansak bilgisayar, yapay zekaya olan talep çok yükseldi dünyada. Geleceğin bir parçası oldukları kesin. Bunu kullanmayan hızlı büyüyemez, üretkenliği arttıramaz. Eşitsizliği çok büyük bir şekilde arttırır. Mühendislikte aslında acayip düşüş var Türkiye’de. Bilgisayar mühendisliği, hiçbir artış yok. Yani Türkiye, gençlerini doğru yönlendirmiyor bu konuda ve özellikle bu yapay zekanın getireceği gelişmelere nasıl ayak uyduracağımızı bilmiyoruz. Bundan da daha önemlisi, Türkiye kurumları giderek daha kötüleşiyor. Benim pozitif dediğim 5-6 senelik süreçte birçok ekonomik kurum, hükümet etkinliği, denetleme kalitesi, yoksulluğun kontrolü, iş piyasasındaki kurumlarda bir iyileşme görüyorsunuz. Ondan sonra hepsinde bir kurumsal bir çöküş var. Tabii ki bu kurumsal çöküş kendi başına olmuyor. Aynı zamanda siyasi hakların da çöküşüyle alakalı. Bunların hepsini bir arada görmek lazım.”
‘ULUSLARARASI YATIRIMCILAR ÇOK SEÇİCİ’
Daron Acemoğlu DW’ye değerlendirmesinde şöyle konuştu: “Bence yabancı yatırımcılar Erdoğan konusunda nispeten affedici ve iyimserdi. Ayrıca Avrupa ve ABD’deki uluslararası faiz oranları çok düşüktü, bu nedenle Türkiye’deki daha yüksek getirilere gitmek için bir nedenleri vardı. Bu durum değişti, dolayısıyla uluslararası yatırımcılar artık çok daha seçici ve onları Türkiye’ye geri dönmeye ikna etmek daha da zor olacak. Bu imkansız değil, Türk ekonomisinin hala güçlü temelleri var, ülkenin muazzam bir konumu var, çok iyi eğitimli insanları var. Dolayısıyla Türk ekonomisi için parlak bir gelecek var ancak bunun gerçekleşmesi için çok farklı bir politika ortamının yaratılması, çok farklı bir kurumsal ortamın oluşturulması gerekiyor. Şu anda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bunu yapmakla ilgilendiğinden ya da yapsa bile tam anlamıyla inandırıcı olacağından çok da emin değilim.”
ÖNCELİK ZİHNİYET REVİZYONU
Üçüncü Erdoğan dönemi resmen başladı. Cumhurbaşkanı beş yıllık son dönemine başladığı konuşmasında ‘kucaklaşma’ mesajı verdi. Türkiye yeni kabineyi konuşurken kamuoyu bakanların isimlerinden çok uygulayacakları politikalara kilitlendi. Var olan sorunlara odaklanıp, rasyonaliteye dönüş beklentisi oluştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2014 ve 2018’in ardından 2023 seçimlerinde de ipi göğüsledi. Son kez seçilen 12. Cumhurbaşkanı, Meclis’te yemin ederek 5 yıllık son dönemine resmen başladı. TBMM Genel Kurulu, Erdoğan’ın yemin töreni için toplandı. Genel Kurul, Geçici TBMM Başkanı, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli başkanlığında açıldı. Erdoğan, Bahçeli’den mazbatasını aldıktan sonra yemin etti. Erdoğan’ı, AK Parti ve MHP milletvekilleri ile salondaki davetliler uzun süre ayakta alkışladı. İYİ Parti milletvekilleri, Erdoğan’ı ayakta karşıladı; CHP ve Yeşil Sol Parti milletvekilleri ise ayağa kalkmadı.
Erdoğan, şu yemini yaptı: “Cumhurbaşkanı sıfatıyla; devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine ant içerim.” Milletvekilleri ve Genel Kurul Salonu’ndaki davetliler, Erdoğan’ın ant içmesini alkışladı, ardından İstiklal Marşı okundu.
Meclis’ten ayrılan Erdoğan daha sonra Anıtkabir’e gitti. Erdoğan, Anıtkabir’i ziyaretinin ardından devlet ve hükümet başkanları ve uluslararası teşkilatların başkanlarının katılımıyla düzenlenecek. Cumhurbaşkanlığı Göreve Başlama Töreni için Külliye’ye geçti. Cumhurbaşkanı akşam saatlerinde ise yeni kabine üyelerini açıkladı.
Sandık sonrası gözler kabineye çevrilirken isimlerden önce sorunlara yaklaşım ve bakış açısında revize beklentisi öne çıktı. Muhalefet liderleri de Erdoğan’a “Sorunlara odaklanma” çağrısı yaptı. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu “Artık biraz olgunluk gösterin ve dışlayıcı, aşağılayıcı dili terk edin. Millet bu kutuplaşmadan yorgun düştü, daha fazla yormayın. Madem seçimi kazandınız, ülkenin sorunlarına odaklanın” dedi. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da seçim döneminde kullanılan kutuplaştırıcı dili eleştirdi. Karamollaoğlu “Şimdi bir an evvel hukukun üstünlüğü mutlak surette tesis edilmeli. Etkiden ve önyargıdan arındırılmış bir adalet mekanizması tesis edilmeli. Temel hak ve özgürlükler teminat altına alınmalı, düşünce, ifade ve basın özgürlüğü sağlanmalı. Ülkede barış ve huzur ortamını temin edecek bir dil ve üslup kullanılmalı. Türkiye çok ciddi ekonomik sorunlarla karşı karşıya. Bu sorunları aşmak için öncelikle tüketimi ve yanlış yatırımları değil üretimi ve yaygın kalkınmayı esas alan bir ekonomik model benimsenmeli. Yolsuzluk ve israf ivedi bir şekilde engellenmeli” dedi.
Türkiye seçim gündeminden uzaklaşırken başta ekonomi olmak üzere rasyonel politikalara dönüş sinyali verildi. Kabinenin duyurulmasından önce eski bakan Mehmet Şimşek’in adının ekonomi yönetiminde geçmesi bu yöndeki beklentiye dair tartışmaları büyüttü. İsimlerden önce ekonomiden sağlığa, dış politikadan güvenliğe birçok alanda Türkiye’nin var olan sorunlara dönük rasyonel politikaların uygulanması gerektiği belirtildi.
KARAR