Bakü Fatihi Nuri (Killigil) Paşa'nın girişimciliğine ne oldu? (1)

H. Caner Akkurt Independent Türkçe için yazdı

Bakü Fatihi Nuri (Killigil) Paşa'nın girişimciliğine ne oldu? (1)


Bakü Fatihi Nuri (Killigil) Paşa'nın girişimciliğine ne oldu? (1)

H. Caner Akkurt Independent Türkçe için yazdı

Kur'an'a, Sancağa ve silaha yemin olsun ki, bundan sonra dilim kilitli, kalbim mühürlüdür. Son nefesime dek davanın emrinde olacağıma, bu yolda şehid düşmek adına gözümü kırpmayacağıma, şayet yakalanırsam etlerim kemiklerimden ayrılıncaya dek işkenceye maruz kalsam dahi Teşkilat-ı Mahsusa'nın sırlarını ifşa etmeyeceğime, taşıdığım silah, baş eğdiğim Sancak ve inandığım Kur'an adına şerefim ve namusum üzerine yemin ederim.


Nuri Paşa'nın hayatını anlatan roman çalışmam bu yemin metniyle başlıyor. Yazımı hâlihazırda devam ettiğinden Bakü Fatihi, efsane komutan Nuri Paşa'nın askerî mücadelesi ve kahramanlıklarına burada teferruatıyla değinmeyeceğim. 

Evet, Nuri Paşa, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Genel Merkez üyeliğinde yer almasa da hem cemiyetin hem de Teşkilat-ı Mahsusa'nın önemli şahsiyetlerinden biriydi.

2 Mart, Nuri Paşa'nın şehadetinin 72'nci yıl dönümüydü. Resmî nüfus kayıtlarında; 5 Mayıs1890 tarihinde İstanbul-Beşiktaş'ta doğmuş ve ismi "Mustafa Nuri" olarak görülmektedir.

Fakat 1887'de babası Hacı Ahmet Bey'in Bayındırlık teşkilatındaki görevi nedeniyle Manastır'a tayin edilmesi ve ağabeyi Enver'in 1889'da Manastır Askerî Rüştiyesi'nde, ardından da Manastır Askerî idadisi'nde okuduğu düşünüldüğünde Manastır'da doğmuş olma ihtimali daha yüksektir.

Enver Paşa'nın kardeşi olan Nuri Paşa'nın ataları Gagavuz Türklerindendir. Yılmaz Öztuna da Nuri Paşa'nın atalarının Kırımlı Gagavuz veya Karaim Türklerinden olduğunu yazmaktadır. Ancak amcası Halil (Kut) Paşa'nın hatıralarından Nuri Paşa'nın atalarının Gagavuz Türklerinden olduğu anlaşılmaktadır. 

Halil Paşa, hatıralarında, amcasından nakille atalarının Kırım'dan geldiğini ve büyük dedesinin dokuma satışı ile uğraşan bir tüccar olduğunu ve Kırım Hanlığı'ndan bir kızla evlendiğinden bahsetmektedir.

Bu evlilikten kısa bir süre sonra Ruslar, 1783'te Kırım'ı işgal etmişler ve bunun üzerine büyük dedelerinden Abdullah Bey, hanımıyla birlikte Romence'de Chilia (Kilya) adıyla anılan, bugün Ukrayna sınırları içinde bulunan tarihî şehir Kili'ye göç eder (Soyadları buradan gelmektedir. Nuri Paşa, Soyadı Kanunu çıkınca "Killigil" soyadını almıştır.)

Rusların, 1806'da bu kez de Romanya'yı işgali gerçekleşmiş ve sonrasında dedelerinden Kahraman Ağa, ailesiyle Karadeniz'in Türkiye kıyısında yer alan Abana'ya hicret etmek zorunda kalmıştır.  
 

(Soldan sağa) Enver Paşa, babası Ahmet Bey, kardeşi Nuri Bey.jpg
(Soldan sağa) Enver Paşa, babası Ahmet Bey, kardeşi Nuri Bey

 

Nuri Paşa, 1903'te Kuleli Askerî Lisesine başlar ve 1909' da Harp Okulu'ndan mezun olduktan sonra 3. Ordu Karargâhına tayin edilir.

Amcası Halil Paşa'nın (Kut) emrinde görev yaptığı bu dönemde Trablusgarp Savaşı başlar. Ağabeyi Enver Paşa ile Mısır yolu üzerinden Trablusgarp'a gider.

Teğmen rütbesi ile önce Enver Paşa'nın emrinde Derne, Bingazi ve Tobruk bölgesinde; daha sonra amcası Halil Paşa (Kut) emrinde Homs ve Mısrata bölgesinde yerli kuvvetlerle birlikte İtalyanlara karşı savaşır. 


Osmanlı-İtalyan Savaşı ya da Trablusgarp Savaşı başlar başlamaz birçok genç Osmanlı subayı ve diğer askerî personel gönüllü olarak Trablusgarp'a gitmiştir.

Bunlardan bazıları şunlardır: Binbaşı Enver Bey, Binbaşı Fethi Bey (Okyar), Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) Mustafa Kemal Bey (Atatürk), Cevat Abbas, Fuat (Bulca),  Süleyman Askerî (Sonradan Teşkilat-ı Mahsusa Başkanı), Doktor Refik (Saydam), Manastırlı Nuri, Kuşbaşızade Eşref, Binbaşı Halil Bey (Kut), Teğmen Nuri Bey (Killigil).

Bu genç vatanseverlerin, İtalyanlara karşı başlattıkları gönüllü mücadele ile ilgili Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa'nın çok gizli kaydıyla Neşet Paşa'ya gönderdiği mektubun son satırlarında şu ifadeler yer almaktadır:

İşte bu menfi şartlar içinde o bir avuç kahraman evladımız, biz devrini tamamlama yolundakiler için teselli ve şeref mesnedidir. Gazaları Mübarek olsun…


Trablusgarp bölgesinde İtalyanlara karşı çetin muharebeler devam ederken Balkan Savaşlarının patlak vermesi Osmanlının İtalya'yla barış yapmasını zaruri kılar.

Nuri Paşa (Killigil), 15 Ekim 1912'de Uşi Antlaşması'nın imzalanmasından sonra İstanbul'a döner. Bu sırada Balkan Harbi devam etmekte ve Bulgarlarla İkinci Çatalca muharebeleri yapılmaktadır.

Nuri Bey'in tayin olduğu birlik Çatalca savunma hattında görev aldığından, Nuri Bey de bu muharebelere iştirak eder. 06 Kasım 1913 tarihinde yüzbaşı rütbesine yükseltilerek, Roma Askeri Ateşe Muavinliğine gönderilir.  

15 Haziran 1914 tarihinde Viyana Sefareti Askeri Ateşe Muavinliğine tayin edilir. Bu göreve gelmesinden kısa bir süre sonra 15 Ağustos 1914 tarihinde Harbiye Nezareti Makam Yaverliğine tayin edilir ve İstanbul'a döner.


Nuri Bey, Birinci Dünya Harbi'nin çıkmasıyla birlikte Enver Paşa tarafından, yerli halkı teşkilatlandırarak İtalyan ve İngilizlere karşı savaşmak üzere, bölgedeki tecrübesi dikkate alınarak, Trablusgarp'a tekrar gönderilir.

Şubat 1915 tarihinde Trablusgarp'a gelir. Ocak 1918 yılına kadar Trablusgarp'ta İngilizlere ve İtalyanlara karşı savaşır.

Önce Sollum'dan Mısır'a doğru, Kanal Harekâtına destek olmak amacıyla İngilizlere taarruz eder, fakat başarı kazanamaz.

Bilahare yerli kuvvetlerle İtalyanlara karşı savaşır. Birçok yerde başarılar elde edilmesine rağmen İtalyanlar Trablusgarp'tan atılamaz.

Trablusgarp Savaşındaki başarılarından ötürü 24 Aralık 1916 tarihinde Binbaşı, 03 Mart 1918 tarihinde ise Yarbay rütbesine terfi ettirilir.       


30 Mart 1918 tarihinde Sovyetler Birliği ordusu ve Ermeni Devrimci Federasyonu birlikleri, Bakü'ye saldırdı.

Azerbaycan'da karşılık olarak savaş ilan etti. Bu süreçte çok sayıda sivil Azerbaycan Türkü öldürüldü.

Aynı zamanda İngilizler de Azerbaycan topraklarında söz sahibi olmak istiyorlardı ve Ermeniler'e destek vererek müttefik oldular. 

Enver Paşa, Azerbaycan ve Dağıstan'ın Osmanlı'dan yardım talep etmesi üzerine bölgedeki Türk ve Müslüman halklarını, Ermeni çetelerinin ve Bolşevik birliklerinin zulmünden kurtarmak için Kafkasya'ya acilen kapsamlı bir harekât planladı.

Harekâtı gerçekleştirmek için amcası Halil Paşa'yı (Kut), Şark Orduları Grup Komutanlığı'na getirir.

Kardeşi Nuri Paşa'yı Ocak 1918'de Kafkasya meselesini görüşmek üzere Trablusgarp'tan İstanbul'a geri çağırdı ve Kafkas İslam Ordusu adı altında teşkil edeceği birliğin başına komutan olarak atadı.

Asıl rütbesi yarbay olduğu için padişah fermanıyla Fahri Ferik (Fahri Paşa) rütbesi ile Kafkaslarda padişah adına askerî ve siyasi faaliyetlerde bulunma yetkisi verildi.

Ayrıca, Yaverân-ı Hazret-i Şehrîyârilik payesi verilerek padişahın yaveri yapıldı. 


Nuri Paşa, 25 Mayıs 1918'de Gence'ye gelmiş ve karargâhını kurarak taktik ve strateji çalışmalarına başlamıştır.

Nuri Paşa'nın Gence'ye gelişinden bir gün sonra Mavera-yi Kafkas Cumhuriyeti Meclisi toplanarak kendisini feshetti. 28 Mayıs'ta bağımsız Azerbaycan Halk Cumhuriyeti kuruldu.

Büyük işgal planı, Azerbaycan Milli Meclisi güçlerinin başa çıkamayacağı kadar büyük bir güç barındırıyordu. Azerbaycan Milli Şurası, acilen toplanarak, 4 Haziran 1918'de Batum'da Osmanlı Devleti ile yapmış olduğu askeri ve siyasi sözleşmenin 4'üncü maddesine dayanarak Osmanlı hükumetinden askeri yardım talebinde bulundu.

İngilizler, Bakü'yü hâlâ terk etmedikleri bir dönemde, Mehmet Emin Resulzade, Azerbaycan Meclis'inde yaptığı konuşmada şöyle demiştir:

Evet, Türkleri biz davet ettik. Onlar bizi halas (kurtarmak) için geldiler. Bu halaskârlara (kurtarıcılara) payitahtımızın ta göbeğinde abideler dikmek vazifemizdir.
 

Nuri (Killigil) Paşa.jpg
Nuri (Killigil) Paşa

                                                   

TİKA tarafından Gence’de restore edilerek müzeye dönüştürülen, Nuri Paşa’nın kaldığı ve karargâh olarak kullandığı ev..jpg
TİKA tarafından Gence'de restore edilerek müzeye dönüştürülen, Nuri Paşa'nın kaldığı ve karargâh olarak kullandığı ev

 

Kafkas İslam Ordusu.jpg
Kafkas İslam Ordusu

 

Nuri paşa, Osmanlı'dan gelen düzenli birlikleri ve yerli halktan oluşan milis kuvvetlerini silahlandırarak hızlıca Kafkas İslam Ordusu'nun teşkilatlanmasını sağladı.

Bakü'ye doğru taarruza geçildi ve yapılan muharebelerde sırasıyla Gökçay, Salyan, Aksu, Kürdemir ve Şamahi kurtarılmıştır.

Kafkas İslam Ordusunun Bakü'ye taarruzu karşısında Ruslar telaşa kapılarak Brest-Litovsk Antlaşmasının ihlal edildiği gerekçesiyle Almanların, Osmanlı Ordusuna müdahale etmesini istediler.

Alman Genelkurmayı Enver Paşa'ya taarruz harekâtını durdurması için baskı uygulamaya başladı.

Hatta öyle ki, Almanlar, Odesa'dan getirdikleri ve Tiflis'te topladıkları tugay seviyesindeki kuvveti, Albay von der Goltz komutasında Osmanlı Ordusuyla birlikte Bakü'ye girmesi için girişimde bulundular.

Enver Paşa, gerekirse Alman tugayına karşı güç kullanarak buna engel olmayı planlarken bir taraftan da harekâtın hızlanarak bir an önce zafere ulaşılması için çaba sarf ediyordu.

5 Ağustos 1918'de Bakü'ye yapılan taarruzda başarılı olunamadı. 14 Eylül'de tekrar taarruz başlatılarak şehir, 15 Eylül'de Nuri Paşa'nın komutasındaki Kafkas İslam Ordusu, Azerbaycan Milli Meclisi ve Musavat Partisi güçlerince, Bolşevik-Taşnak-Bakü Sovyet güçleri ve İngiliz ordusu işgalinden kurtarılarak tarihi bir zafere imza atıldı. 

Nuri Paşa'nın Bakü'de sevdalandığı Azerî kızından da biraz bahsedelim. Paşa, Bakü'nün kurtuluşunda maddi yardımlarını esirgemeyen Hacı Zeynelabidin Tagiyev ile güçlü bir dostluk kurdu.

Birçok kez Tagiyev'in Merdekan semtindeki evinde misafir oldu. Geliş gidişlerinde tanıştığı kızı Süreyya Hanım'a gönlünü kaptırdı.

Tagiyev'e kızıyla evlenmek istediğini söyledi ancak kızını Bakü'den başka bir yere göndermek istemediğini söyleyerek Nuri Paşa'nın bu talebini geri çevirdi.

Nuri Paşa'nın babası Hacı Ahmet Paşa da Bakü'ye gelerek evlilikle ilgili girişimde bulundu ancak başarılı olamadı.

Nuri Paşa'nın, Tagiyevlerin evine ziyarete gelişinin birinin hatırasını Süreyya Hanım kendi ağzından anlatmıştır. Nuri Paşa'nın çok güzel şiirler okuduğunu ve dinlerken çok duygulandığını dile getirmiştir. 

Nuru Paşa evimizde ziyafette olanda bir nece Türk şiiri okudu. Okuduğu bir nağmeni ele o dakikada yâdda sakladım. Özü de okuduğunda kederlendi:

Mavi Tuna Akmam diyor. Sahilimden çıkmam diyor. Adı güzel Gazi Osman Plevne'den çıkmam diyor…

Adım Süreyya'ya uygun bir şiir de okumuştu. Özü de sevinesine, güleryüzle o da aklımdadır:

Çok kadîm zamanlarda
Bizim ana Turan'da 
Lahudud Türkistan'da
O mukaddes toprağda
Bir peri kızı varmış
İsmi Süreyya imiş
Sevgiler ulduzuymuş
İğidler gıblesiymiş…


Nuri Paşa,1920 Haziranına kadar Dağıstan'da, Karabağ'da Bolşeviklere karşı mücadele vermiş kahraman bir komutandır.

Daha sonra bir süvari alayı ve bir topçu bataryası ile Anadolu'ya geçmiş Kâzım Karabekir Paşa'nın Kolordusuna katılmıştır.

Kars ve Erzurum'da askerî teçhizat ve malzemelerin bakım ve tamiri için silah atölyeleri kurdu. Ağabeyi Enver Paşa'ya konuyla ilgili 1 Nisan 1921'de yazdığı mektupta şöyle diyordu: 

Aziz Ağabeyim, Erzurum'da İş Ocağı namıyla metruk makineleri tamir ettirerek büyük bir imalâthane tesis ettirmekteyim.

Sarıkamış'ın kurtarılması için yapılan harekâta iştirak ettiği unutulmamalıdır. 

 

(Devam edecek…)

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

The Independentturkish