Barış Manço Ahmet Beyin Ceketi
Kul Ahmet erken kalkar, haydi ya nasip derdi
Kimi sırtüstü yatar, kimi boşta gezerken
Kul Ahmet erken kalkar, haydi ya nasip derdi
Kimseler anlamazdı, ya nasip ne demekti
Bizim Kul Ahmet bir gün bir ceket diktirdi, diktirir ya
Kul Ahmet erken kalkar, haydi ya nasip derdi
Kimseler anlamazdı, ya nasip ne demekti
Herkes gömlek giyerken, Ahmet ceket giyerdi
Konu komşuya dert oldu Kul Ahmet'in ceketi
Kimseler anlamazdı, ya nasip ne demekti
Herkes gömlek giyerken, Ahmet ceket giyerdi
Konu komşuya dert oldu, Kul Ahmet'in ceketi
Leylekler lak lak edip, peynir gemisi yüklerken
Kul Ahmet erken yatar, sabaha ya kısmet derdi
Kimseler anlamazdı, ya kısmet ne demekti
Bizim Kul Ahmet ceketini bir de astarla kaplatıverdi, kaplatır ya
Kul Ahmet erken yatar, sabaha ya kısmet derdi
Kimseler anlamazdı, ya kısmet ne demekti
Herkes gömlek giyerken Ahmet ceket giyerdi
Konu komşuya dert oldu Kul Ahmet'in ceketi
Kimseler anlamazdı, ya kısmet ne demekti
Herkes gömlek giyerken Ahmet ceket giyerdi
Konu komşuya dert oldu Kul Ahmet'in ceketi
Ama bir kefen parası bulamadı mahalleli
Kul Ahmet dedi yalan dünya, çıkardı ceketini
Örttü garibin üstüne, kaldırdı cenazeyi
Bizim Kul Ahmet birden bire oluverdi Ahmet Bey
Ceket ise Ahmet Bey'in ceketi
İbreti alem oldu Ahmet Bey'in ceketi
Sonunda herkes anladı ya nasip ya kısmeti
İbreti alem oldu Ahmet Bey'in ceketi
Meğerse tüm keramet ceketteymiş be Ahmet
Barış'a sorar isen sen bu yolda devam et
İbreti alem oldu Ahmet Bey'in ceketi
Meğerse tüm keramet ceketteymiş be Ahmet
Barış'a sorar isen sen bu yolda devam et
İbreti alem oldu Ahmet Bey'in ceketi
Meğerse tüm keramet ceketteymiş be Ahmet
Barış'a sorar isen sen bu yolda devam et
İbreti alem oldu Ahmet Bey'in ceketi
Meğerse tüm keramet ceketteymiş be Ahmet
Barış'a sorar isen sen bu yolda devam et
“Ahmet Bey’in Ceketi”nin Hikayesi
Şarkının hikayesini bir abimiz çok güzel anlatmış, üstüne fazla bir şey söylemek istemedim;
“Her şeyden önce bu bir kefenini sırtında taşıma hikayesidir.
Eskiden dervişler kefenlerini sırtında taşırlarmış ki ölüm, dünyanın geçiciliği aklından hiç çıkmasın, herkes de bu hakikati hatırlasın. Kefeni sırtında taşıma hikayelerinin en ünlüsü de ortaokul tarih derslerinde öğrendiğimiz üzere 50 bin askeriyle 400 bin kişilik orduya saldırmadan önce kefenini sırtlayan Alparslan’dır. Kısacası bu bir “ölüme hazırım” mesajıdır.
Bu geleneğin 20. yüzyıla uyarlanmış hali de sıcak havada bile ceketle gezen, dervişvari yaşam tarzından dolayı kul lakabı takılmış bir kişidir. İnsanların anlam veremediği bu ceketin hikmeti ortada kalan cesedin üstünü kapatmakta kullanılınca cümle alem tarafından anlaşılmakta, ceketin sırta gömlekle takım olsun diye değil kefen vazifesi görmek üzere giyildiğinin farkında varılmaktadır.
Ya kısmet, ya nasip meselesine gelirsek; kısmet ile nasip arasında şu fark vardır: Kısmet belki olacak belki olmayacak olay için, nasip ise kesinlikle gerçekleşecek olan ama kime veya ne zaman denk düşeceği belli olmayan olaylar için kullanılır. O zamana kadar yatmadan önce “sabaha ya kısmet” demesinde ‘Uyuyup da bir daha uyanmamak var.’ hikmeti, her sabah kalktığında “ya nasip” demesinde de hem gün başlayınca rızkını çıkarmak için çalışmaya başlama besmelesi hem de ‘bakalım ölüm bugün kimin kapısını çalacak’ sorusu vardır.”