Barış Terkoğlu yazdı: Cemaat ve tarikatlar için harekete geçildi

Terkoğlu, "Memlekette iyi şeyler de oluyor" başlıklı dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Barış Terkoğlu yazdı: Cemaat ve tarikatlar için harekete geçildi




Barış Terkoğlu yazdı: Cemaat ve tarikatlar için harekete geçildi

Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, "Memlekette iyi şeyler de oluyor" başlıklı dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, "Memlekette iyi şeyler de oluyor" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Terkoğlu bugünkü yazısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, 15 Temmuz'da yaptığı “Din kisvesi altında bu milleti sömürenlere prim vermeyeceğiz” açıklamaya dikkat çekti.

Diyanet'in geçen günlerde 56 sayfalık “Din İstismarıyla Mücadele: Sahih Dini Bilginin Önemi” başlıklı yeni bir rapor yayımladığını açıklayan Terkoğlu, cemaatlerin eleştirildiğini anlattı.

Terkoğlu'nun yazısında o rapora değindiği kısımlar şöyle:

Diyanet, geçen günlerde yeni bir rapor hazırladı. 56 sayfalık rapor, “Din İstismarıyla Mücadele: Sahih Dini Bilginin Önemi” başlığını taşıyor. Merak edileni başından söyleyeyim. Dini Yayınlar Genel Müdürlüğü’nün koordinasyonunda, Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün çalışmasıyla hazırlanan raporda, herhangi bir tarikat ve cemaat adı zikredilmiyor. Ancak isim verilmeden eleştiriliyor.

Raporda, “din istismarı”nın başladığı nokta şöyle tarif edilmiş: “Ne zaman ki insan dine hizmet etmeyi bırakıp onu kendi hizmetinde kullanmaya başlamışsa, orada istismar vardır.”

Diyanet’in raporunda “istismarcı gruplar” açıkça karşıya alınıyor: “Sadece Kuran’ı değil, hadis rivayetlerini, ashab-ı kiramın ve tarihi şahsiyetlerin hayatlarından örnekleri, İslami değer ve kavramları istismar eden fırsatçılar dün olduğu gibi bugün de karşımızdadır ve bu kimseler kendilerini ıslah hareketinin birer temsilcisiymiş gibi sunmaktadır.”

Tevbe Suresi’nin 107.-110. ayetlerine atıfta bulunularak peygamberin Mescid-i Dirar’ı yıktırma gerekçesinin anlatıldığı raporda, son dönemde kimi cemaat ve tarikatların, kendi adlarıyla anılan kutsal mekânlarını inşa etmesine, şöyle eleştiride bulunuluyor: “Mescide gitmeyerek ona paralel ibadet ve buluşma mekânları üretmenin ne kadar eski bir münafık taktiği olduğu dikkat çekicidir.”

TESLİMİYET VARSA LİYAKAT YOK

Kimi tarikat ve cemaat liderlerinin, rüyalara da başvurarak verdiği mesajlar isim vermeden eleştirilirken, buna karşı uyanık olma çağrısında bulunuluyor: “Dini istismar eden yapıların liderleri, kendilerini Yüce Allah’la ve Hz. Peygamber (s.a.s.) ile doğrudan görüşen ve aldığı talimatları müntesiplerine aktaran bir konumda görmektedir. Böylece kendisini Allah tarafından seçilen yüce bir kişi olarak takdim etmekte, bağlılarından tam bir teslimiyet beklemektedir. (…).”

Rapor, kendi cemaat ve tarikatını her şeyin önüne koyan grupları açıkça şu ifadelerle hedef alıyor: “Dini istismar eden yapıların özellikleri arasında, grup mensubiyetini öne çıkarmak ve diğer Müslümanları dışlayarak ötekileştirmek vardır. (…)  İstismarcı gruplar, elde ettikleri güç ve imkânları Müslümanların ortak yararı yerine sadece kendi mensuplarının çıkarları için kullanmaktadır. Grup aidiyetini her şeyin üzerinde görmenin tabii bir sonucu olan bu anlayış, Allah’ın emrettiği ‘emanetin ehline verilmesi’ ilkesini tamamen ortadan kaldırmakta, ‘Bizim kötümüz ötekinin iyisinden yeğdir’ zihniyetini yerleştirmektedir.”

CEMAATE MİSYON YÜKLEMEYİN

Cemaat içi evliliklerin özendirilmesinin de eleştirildiği rapor bu kadarla kalmamış. Cumhurbaşkanı’nın daha önce açtığı “dinin güncellenmesi” tartışmasına destek verilirken kimi hocaların kendi yorumlarını mutlaklaştırarak dogma haline dönüştürmesi de eleştirilmiş: “Dinin sabiteleri, vazgeçilmez ve tartışılmaz ilkeleri bellidir. Bunlar dışında kalan ve zamanın akışıyla yeni değerlendirmelere açık olan değişkenler konusunda ilim insanları elbette düşünecek ve değerlendirmede bulunacaktır. (…) Dinin sadece bir mezhebe veya belli bir kişinin görüşlerine indirgenmesi ve diğer sahih anlayışların yok sayılması taassuptan başka bir şey değildir.”

Kimi tarikat ve cemaat liderlerinin, farklı kesimleri kâfirlikle suçlamasının zararlarının anlatıldığı raporda, cemaat ve tarikatların kendi liderlerine yüklediği misyonlar da reddediliyor: “Olağanüstü özelliklerle donatılmış bir şahsiyetin ahir zamanda ortaya çıkıp yeryüzünü adaletle dolduracağı, istismara son derece açık bir söylemdir. Öte yandan bu misyonu bir grup veya cemaate yüklemenin de herhangi bir geçerli delili yoktur.”

"ÇARKIN BOZULMASINI İSTEMEYEN GAFİLLER"

Rapor, tarikat ve cemaatlerdeki lidere teslim olma, biat etme kültürünü de hedefine koyuyor: “Bazı dini grup liderlerinin masum olduğu, hata ya da günah işlemekten uzak olduğu iddia edilmektedir. Bu durum müntesiplerin sorgusuz sualsiz bağlanmasını ve emirleri yerine getirmesini sağlamak için üretilen oyundan başka bir şey değildir. Zira bu oyun başarıya ulaştığında artık müntesipler için liderin fikri, dinin görüşüdür. Onun sözü, mutlak doğrudur. Masum bir liderin dokunulmaz ve eleştirilemez olduğuna inanılır.”

Meleklerle, cinlerle hatta ölülerle sözde temas eden, rüyalardan ya da kalbe doğmalardan anlamlar çıkaran ve örneğine cemaat tarikatlarda sıkça rastladığımız hocaların din istismarcısı ilan edildiği rapor, kimi hocaların kendi mensuplarını cennete götürme vaadini de sert bir şekilde eleştiriyor: “Kendi mensuplarının azaptan kurtulacağını, liderlerinin rehberliğinde ahirette hesaplarının kolayca görüleceğini, aksattıkları ibadetlerin liderleri tarafından tamamlanacağını, cennete girip ebedi kurtuluşa nail olacaklarını iddia edenler din istismarcısıdır. Gruptan ayrılmak isteyenleri şefkat tokadı ve benzeri yollarla tehdit edenler, sömürü çarkının bozulmasını istemeyen gafillerdir.”

"CEMAATLER DENETLENEBİLİR OLMALI"

Raporda, tarikat ve cemaatler için bir öneride de bulunuluyor: “Bunların daima şeffaf, denetlenebilir ve hesap verebilir olmaları gerektiğini dikkate alalım”.

Yurttaşlara aklı kullanma, sorgulama, eleştirme, taassuba karşı çıkma, merhamet, fikir özgürlüğü ve hoşgörü çağrısı yapan rapor, son dönemde devlet içinde yapılanma örneklerine de şöyle göndermede bulunmuş: “Hiçbir aidiyeti, liyakatin ve ehliyetin önüne geçirerek kendimiz ya da yakınlarımız lehine tercih sebebi yapmayalım.”

cumhuriyet