Barışmak, savaşmaktan zordur hele…!

Türkiye savaşmaktan ziyade artık barışmak peşinde koşmanın yollarını arıyor.

Barışmak, savaşmaktan zordur hele…!


Gerçekten de, barış yapmak savaşmaktan zordur hele Orta Doğu'da…!

Hiç tarihin engin sayfalarına dalmadan, sadece son Suriye olayını ele alsak bile bu sözün ne kadar geçerli ve tehlikeli olduğu görülüyor.

Aslında, ünlü "Yanlış hesap Bağdat'tan döner" sözü de çağırışımlar yapıyor. Zira yanlış hesap, bu sefer Bağdat'a gitmeden Afrin'de, Azez'de İdlip'te kendini çoktandır hissettiriyor.

Yani, Türkiye'nin alelacele Uluslararası cephede "bayrak" açması,  "hesapsız- kitapsız" hamlesinde; karşısında, öncelikle Suriye'yi, sonra PKK'yı, PYD'yi, IŞİD'i ve bunlardan türetilen irili ufaklı terör örgütlerinin yanı sıra ABD'yi, Rusya'yı ve hatta İran'ı görmesi içinden çıkılmaz bir durum yaratmış bulunuyor.

 

Neredeyse, Türkiye savaşmaktan ziyade artık barışmak peşinde koşmanın yollarını arıyor.

Türkiye hem diplomatik, hem askeri gücünü kısacası jeopolitik konumunu kullanıyor görüntüsünü veriyor.

Ne var ki, zirvenin rahatsızlığının yanı sıra özellikle Dışişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı arasındaki anlaşmazlıkta kendini gösteriyor.

Unutulmamalıdır ki, Suriye'nin siyasal işbirliği, toprak bütünlüğü ve istikrarı vurgusu farklı tonlarda sinyaller saçıyor.

Bir başka gözle bakıldığında; ABD'nin rotasında "Suriye'yi bölmek" yer alırken Türkiye'nin rotasının ise "Bölünmemiş Suriye" olmakla beraber bunu tam olarak sağlamaya gücü pek bulunmuyor.

Zaten, "Rusya ve İran ile birlikte davranarak" sorun ancak dengede tutulabiliyor.

 

Önemli olan, Türkiye'nin "yanlış yolda" olduğunu yavaş yavaş anlaması ve bunu açık bir şekilde deklare etmesi ile özetleniyor.

Çünkü, durumun hassaslığı ve Türkiye'nin kritik dönem geçirmesi, sorunun daha da süründürülmemesi icap ediyor.

Nitekim, emekli büyükelçi Onur Öymen'in de belirttiği gibi; "Orta Doğu'da farklı stratejiler çarpıştığı için birisinin sözüne bakarak genelleme yapmak doğru değil.

Dikkat edilmesi gereken nokta şu, siz Orta Doğu'da ülkelerin bağımsızlığını, egemenliğini kabul ediyor musunuz, yoksa bunu ortadan kaldırarak başka bir rejim mi kurmak istiyorsunuz. Baştan yapılan hataların bedelleri işte bunlar"

Bu arada, ABD'nin tavrının da çelişkilerle dolu olduğunu kaydeden Öymen "ABD bir tarafta PYD'ye yardım ediyor, Diğer taraftan Türkiye ile ortak devriye arttırıyor.

Rusya bir taraftan Türkiye'nin yanında yer alıyor bir yandan da, PYD'ye Moskova'da büro açıyor. Açık olan büroları kapatmıyor. Bu çelişkileri görmeden sanki her şey normalmiş gibi görmek çok zor" şeklinde uyarısını yapıyor.

Afganistan'dan Sudan'ın ötelerine kadar kargaşaların çıkmasına neden olan ABD'nin, 11 Eylül 2001 ikiz kulelere saldırısının intikamını kendince almaya kalkıştığı bir ortamı yaşayan Orta Doğu'da barışın sağlanması zor görünüyor.

Suriye kargaşası şu veya bu şekilde bitirilse bile İsrail'in konumu halen sıcaklığını muhafaza ediyor.

Üstelik, doğu Akdeniz'de petrol bulunma ihtimali olayı daha da genişletiyor.

Dikkat edilirse, ABD kökenli stratejinin arkasında İsrail'in güvenliği için, düşman Arap ülkelerinin arasında dost bir Kürt Devleti kurulması hedefi de yatıyordu.

Söz İsrail'den açılmışken; 5 ay içinde ikinci defa seçime gitmek mecburiyetinde kalan İsrail'de, Filistin topraklarına İhlak sözü veren Başbakan Natenyahu'nun bozguna uğraması, yeni bir çağırışımın işaretlerini gözler önüne seriyor.

Bir yandan, yokluk ve güvensizlik içinde yaşayan Filistin halkının topraklarına göz koymak, diğer yandan Suriye'den koparmak istenen yerlerde kurulacak PKK devletçiğini ele geçirmek için şimdiden planlar yapan Natenyahu'nun seçimi kazanmaması, belki de yeni ufukların açılmasının ilk kilometre taşlarının intibaını uyandırıyor.

Öte yandan, ABD'nin başarısız stratejilerde ısrarı artık pek olanaklı görünmüyor.

Yani, bütün liderlerin siyasi dengeleri bozulmuş, durumları darmadağın olmuş bir gelecek vaad ediyor.

Zira, Orta Doğu'da barış yapmak, savaş yapmaktan daha zorluklar çıkarıyor.

Kaynak Yeniçağ: Barışmak, savaşmaktan zordur hele…! - Kenan AKIN