Barolarda eyalet sistemi
“Osmanlı sistemi” diye övülmüştü. Halbuki o çağın teknolojisinde, Roma ve Bizans’ta da vardı.
Gerçi iktidar ‘eyalet’ kavramına aşinadır. ‘Çözüm süreci’ denilen konjonktürde HDP tabanından oy almak için bizzat Başbakan Erdoğan’dan eyalet sistemine övgüler dinlemiştik.
“Osmanlı sistemi” diye övülmüştü. Halbuki o çağın teknolojisinde, Roma ve Bizans’ta da vardı.
Her neyse, konumuz tarih değil. ‘Eyalet’ten kasıt, aynı kurum içinde ‘ayrı alanlar’ oluşması…
Avukat sayısı 5000’i geçiyorsa, 2 bin avukat ayrılıp ayrı baro kuracaklar. Hangi avukatın hangi baroya kayıtlı olduğu vekaletnamelerde açıkça görülecek.
İktidara yakın bilinen barolara üyelik, o avukatlara daha bir etkinlik kazandıracak.
Nereden mi biliyorum?
Mahkemelerin çeşitli kararlarını yargıçlardan önce iktidardan duymuyor muyuz?
‘Hakim tayin ettiren avukatlar’ vahameti çok konuşuluyor. Cüneyt Özdemir, Adalet Bakanı Gül’e açıkça sordu bunu, bakan tabii yok dedi.
HSK’nın hangi davalarda yargıç sürgünleri yaptığına bakarak ‘otorite’nin hangi baroyu tercih edeceğini kestirmek zor değil.
İhale Kanunu’ndaki değişikliklere bakarak da öngörebiliriz ki, kamu kurumu avukatlıklarını almak belli baroların üyeleri için kolay, öbürleri için zor olacak.
‘Bizim baro’ çeşitli yollardan güçlendirilebilecek.
Zaten çoklu baro sistemi avukatlık camiasında siyaseten “güçlenmek” için getiriliyor.
Etnik, mezhepsel ve ideolojik bölünmeler de olabilir, kimin umurunda?!
ÜNİTER SİSTEM İÇİNDE
Peki barolarda mevcut “delege” sistemi iyi mi? Hayır.
Mevcutta bazı sorular sorunlar olması, o sorunların çözülmesini gerektirir; çok daha sorunlu çoklu baro sistemini getirmeyi değil.
Seçenek olarak düşünülecek modellerin “üniter baro” ve seçimlerde “nispi temsil” ilkesinin olması gerektiğini düşünüyorum.
“Daha İyi Yargı Derneği”nin bu konudaki çalışması, mutlaka dikkate alınması gereken teklifler içeriyor. (http://www.dahaiyiyargi.org/)
Daha ilk maddede “üniter–tek devlet ilkesine ve bu ilkenin idari yapıda yansımaları” vurgusunu yapıyor.
Çoklu-baro hakkında şu uyarıda bulunuyor:
“Ülkenin üniter – tek devlet (devletin unsurlarında ve organlarında teklik) niteliğine zarar verecek, zamanla ülkemizin bekasına tehditler oluşmasına neden olabilecek niteliktedir.”
Büyük boralarda yeni organlar kurulması, seçimlerin tüm avukatların katılımıyla yapılması gibi öneriler var.
KURUMLAR ZAYIFLIYOR
Diğer ciddi bir sorun da çoklu baro sisteminin, “kurumların güçsüzleşmesi” sürecinin devamı olarak gündeme gelmesidir.
İktidar, 15 Temmuz ihanetinden sonra; demokratik kurumları güçlendirmek ve bu amaçla büyük katılımlı bir anayasa yapmak yerine kendini güçlendirmek için CB sistemini getirdi. Sistemde sadece Cumhurbaşkanı güçlendi…
Meclis, yargı bağımsızlığı, Merkez Bankası, bürokraside uzmanlık zayıfladı.
Bu kadar işlevin altından hem tek kişi kalkamaz, hem bu kadar yetki bir elde toplanınca “denetim ve denge” mümkün olmaz, olmuyor zaten.
Netice ortada: Dünyaca saygın World Ekonomic Forum’un “Rekabet Raporu”nda kurumların güçlülüğü sıralamasında Türkiye 2014 yılında 64. sıradaydı, 2019 raporunda 71. sıraya indi!
Yargı bağımsızlığı 101. sıradan 104. sıraya indi!
2019‘da Türkiye’nin meritokrasi (liyakat) sıralamasında 112. sıraya inmesi de kurumların zayıflamasını yansıtan bir göstergedir.
2010 civarına kadar devam eden başarıda imzası olan hangi yüksek bürokrat bugün yerinde?!
HAYATİ SORUN
İktidar, siyasi gücün ağırlığı altında kurumların zayıflamasıyla ekonominin kötüleşmesi orasındaki bağlantıyı mutlaka görmelidir; bu hayati derece önemli bir sorundur.
Bu gerçeği görmeden hiçbir esaslı sorunuzu çözemeyiz, ancak makyaj veya pansuman yaparız.
Bu vesileyle, Daha İyi Yargı Derneği’nin Başkanı Av. Mehmet Gün’ün “Türkiye’nin Orta Demokrasi Sorunları ve Çözüm Yolu, Yargı, Hesapverirlik, Temsilde Adalet” adlı kitabını tavsiye ederim.
Kurumları güçlendirmek gerekirken yargının savunma ayağını parçalara ayırmak Türkiye’nin hukuk imajını büsbütün bozar.
Vazgeçilsin, ön model dayatılmadan ortak akılla “üniter baro” ilkesi içinde bir model oluşturulsun.
TAHA AKYOL / KARAR