Baroların savunma yürüyüşüne polis müdahalesi

“Feyzioğlu bizim için yoktur”

Baroların savunma yürüyüşüne polis müdahalesi


İktidar ile barolar arasında yaşanan gerilim polisin Ankara’da savunma yürüyüşüne müdahalesiyle tırmandı. Oturma eylemi başlatan barolara sivil toplum örgütlerinden de destek geldi.

Hükümetin, baroların seçim sistemi ve yapılanmasıyla ilgili yasal düzenlemeden geri adım atması için Ankara’ya savunma yürüyüşü başlatan baro başkanları kente girişlerinde polis engeliyle karşılaştı.

58 baro başkanı ile çok sayıda avukatın Ankara’nın sembolü olarak gösterilen şehre giriş kapısından yürüyerek geçmesine izin vermeyen polis, önce valilik izninin olmayışını sonra da salgın önlemlerini gerekçe gösterdi.

Yürüyüşte ısrarlı oldukları konusunda polisle uzun uzun müzakere eden baro başkanları yaşanan gerilim ve arbededen sonra şehre girişte durdukları inşaat alanında oturma eylemi başlattı.

Polisin sık sık anonslarla uyardığı, geri çekilmelerini istediği baro başkanları ve avukatların polise “Gün gelecek sizin de hakkınızı biz savunacağız, önümüzden çekilin” çıkışları dikkat çekti.

“Feyzioğlu bizim için yoktur”

Polisle şehre yürüyüş konusunda müzakere yaparken, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun 15 baro başkanı ile birlikte Anıtkabir’i ziyaret ettiğini, İçişleri ve Adalet bakanlarıyla görüşmeler yaptığını öğrenen baro başkanları Feyzioğlu’nun kendilerini temsil etmediğine ilişkin açıklamalar yaptı.

Feyzioğlu’nun “Yürümek doğal haktır” açıklamasını inandırıcı bir destek olarak görmeyen baro başkanları, Türkiye Barolar Birliği’nin Türkiye genelindeki 80 baroyu temsil etmediğini savundular.

Feyzioğlu, hafta sonu yaptığı “Yürümekle neyi amaçlıyorlar. Bu, neyin yürüyüşüdür” açıklamasıyla baroların sert eleştirilerinin hedefi olmuştu. Feyzioğlu’nun tıpkı tüm baro başkanları gibi çoklu baro yapılanmasını eleştirmesi ise “samimi” bulunmamıştı.

İstanbul Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu, Feyzioğlu’nu neden eleştirdiklerini DW Türkçe’ye anlatırken “Feyzioğlu, bizim için artık yoktur. Baroların, savunmanın susturulması için gündeme getirilen yasal düzenleme teklifinin yazıcısı, katibi odur. Feyzioğlu ciddi bir avukatlık sorunudur” diye konuştu. Durakoğlu, Feyzioğlu’nun bütünüyle baroların karşısında olduğunu belirtirken de tüm baroların ne kadar polis engeli olursa olsun eylem yapmaktan vazgeçmeyeceğini söyledi.

"Utanç verici”

Ankara Baro Başkanı Erinç Sağkan, Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya doğru sorunsuz yürüyen baroların Ankara girişinde durdurulmasını “utanç verici” olarak niteledi. Neden durdurulduklarını DW Türkçe’ye anlatan Sağkan, “Hiçbir gerekçe, hiçbir yazılı emir yok. Tamamen kanunsuz bir uygulamayla karşı karşıya kaldık. Polisin bize engel olması, hukuk devleti ilkesinden tamamen çıktığımızı, bir baskı rejimi altında olduğumuzu tüm dünyaya ilan eden görüntüdür. Utanç verici bu görüntüyü, bu kadar baro başkanının başkente sokulmayışını tarih yazacaktır” diye konuştu.

Sağkan, baroların Türkiye Barolar Birliği’ndeki temsil gücünü azaltmak, bir ilde birden fazla baro kurulmasının önünü açmak gibi düzenlemelerle dolu yasa teklifinin avukatlarla, barolarla konuşulmadan meclis gündemine sunulacak olmasına karşı olduklarını, bunun için de savunma yürüyüşü yaptıklarını hatırlattı. Sağkan, “Tek beklentimiz; baroların işlevsizleştirilmesi, susturulması ve sindirilmesi projesi olan bu yasal düzenlemeden vazgeçilmesidir. Bu düzenlemeyi kabul etmemiz mümkün değildir” sözleriyle de baroların eyleminin süreceği mesajı verdi.

“İktidar yandaş baro kurma peşinde”

İnsan Hakları Derneği (İHD), baroların savunma yürüyüşüne destek veren örgütlerin başında geliyor. Dernek Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, bu yürüyüşün halkta mutlaka karşılık bulacağına inanıyor. “Ortada savunmanın ele geçirilmesi gibi bir sorun var. Büyükşehirlerde birden çok baro kurmak demek yandaş baro kurmak demektir” diyen Türkdoğan, bir meslek örgütü olarak baroların insan hakları savunucu olduğunu ve yandaş baroluk yapamayacağını söylüyor.

İHD’nin yanı sıra Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Çağdaş Hukukçular Derneği ve hak savunucuları, iktidarla yaşadıkları polemikte barolardan yana tavır koyuyor. Bir dönem Çağdaş Hukukçular Derneği başkanlığı da yapmış olan avukat Şenal Sarıhan, baroların neden yürüdüğünü anlatırken, Türkiye’de milletvekillerinin de demokrasi için çareyi yürümekte bulduğunu hatırlatıyor.

Sarıhan, “Hem vekillerin hem avukatların sokaklara çıkmış, yürümeye başlamış olması, artık adaletin de, ulusal iradenin de halkın içinden aranmaya başladığının bir işaretidir. Çünkü gerçekten yargı bağımsızlığından söz etmenin mümkün olmadığı bir noktaya geldik” diyor.

Sadece avukatların değil yakında tüm sivil toplum örgütü temsilcilerinin sokağa çıkabileceğini anlatan Sarıhan’ın “Ülkede adalet duygusu kayboldu. Artık konuşabileceğimiz kürsüler ne yazık ki caddeler, yollar, sokaklardır. Ama orası boş alanlar değildir. Orda halk vardır. Halkın kulağına gidecektir bu yakarış, bu isyan. Ve halk bizimle birlikte yürümeye devam edecektir” sözleri dikkat çekiyor.

“Teklife vakıf değiliz”

Ankara girişinde baro başkanları ile polis yürüyüş konusunda uzun müzakereler yürütürken, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün bu hafta meclise gelmesi beklenen yasal düzenleme konusunda “Ortada henüz bizim vakıf olduğumuz bir teklif yok” açıklaması yapması dikkat çekti. Gül, barolarla diyaloga hazır olduklarını duyururken, baro başkanları daha önce bu diyalog için mecliste görüşmeler yürüttüklerini açıkladılar. AKP’li yetkililer ise bu hafta mecliste baro düzenlemesinin görüşülüp görüşülmeyeceği konusunda “Bekliyoruz. Cumhurbaşkanımız Erdoğan ne derse o olacak” demekle yetiniyor.

Hilal Köylü / Ankara

Deutsche Welle Türkçe