Basın Kartı’nı meslek örgütleri mi versin?

Basın Kartı’nı meslek örgütleri verse ne değişecek?

Basın Kartı’nı meslek örgütleri mi versin?


Basın Kartı’nı meslek örgütleri mi versin?

Türkiye’de basın meslek örgütleri mi var?

Ben Türkiye’de  basın meslek örgütü görmüyorum.

Gören varsa söylesin.

Türkiye’de gazeteci meslek örgütleri olsaydı, gazeteciler yargılanırken yanlarında olurlardı.

Tetikçi  gazeteciler ülkede terör estirirken, susmazlardı. Gazeteciler, tetikçi gazeteciler eliyle medya darağacında idam edilirken, engel olurlardı.

Tutuklu gazetecileri  cezaevlerinde ziyaret eder, hukuki destek sağlarlardı.

Böyle bir şey gören var mı?

Ben görmedim, görmüyorum.

Bir dönem İGC ve TGF Başkanı Atilla Sertel ve ekibi, Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan’ı  cezaevinde  devamlı  ziyaret etmiş,  ziyaretleri haberleştirerek,  masumiyet karinesinin ihlal edilmesinin önüne geçmişti. 

Şimdi böyle bir şey var mı?

Bazı gazete ve gazeteciler yine gazetecileri iftira yağmuruna tutuyor, karalıyor kimsenin kılı kıpırdamıyor.

Soruşturmaların gizliliği, yine gazeteciler tarafından ihlal ediliyor. Adliye bu süreci görmüyor, basın meslek örgütleri de görmüyor. 

Hatta o kadar görmüyorlar ki, ölü numarası yapıyorlar.

Böyle bir kurum Basın Kartı verse ne  fark eder ki?

Olacak olan, Basın Kartları yandaş bir yapılanmanın kontrolüne geçecek.

Ne değişecek?

Basın kartı almak için ne gerekli?

İlk başta yandaş olmak gerekli.  Bunu neye dayanarak söylüyorum? Sistem değişmeden önce de aynıydı.

Atilla Sertel İGC ve TGF Başkanı iken bir haber nedeniyle beni adliyede yargılatmıştı. O olay Türkiye tarihinde bir ilktir. Bir İGC ve TGF Başkanı iki gazeteciyi yaptığı eleştirel haber nedeniyle adliyede yargılattı. 

Benim suçum Atilla Sertel ile aynı düşüncede olmamaktı. Haberi bir başkası yapmış ben de ondan almıştım.

Atilla Sertel kusura bakmasın. Levent Kırca misali tam yerine denk geldi yazdım. Özel bir nedeni yok. Alınmışsa özür dilerim.

Şimdi olsa yayınlamazdım. Gençlik işte. Haber popüler diye yayınlamıştım. 

Sanıyorum Atilla Sertel de şimdi farklı düşünüyordur.

Gazeteci meslek örgütleri sağlam temeller üzerine oturtulmalı. Bir kişinin bürokratik teamülleri yerine getirmiş olması, Basın  Kartı için yeterli olmamalı.

Basın Kartı’nın ilk ve en temel şartı, yaptığı  haberler, Basın Meslek İlkelerine uygun  haberler olmalı. Kişi gerçekten gazeteci ise, eser ortaya koyuyorsa, Basın Kartı  alabilmeli. 

Basın Meslek Örgütleri gazeteleri ve gazetecileri takip etmeli. Denetlemeli, ödüllendirmeli, ikaz etmeli. Meslek ilkelerine uymayan gazete ve gazetecilere bir yaptırımı olmalı.

Adamlar gazeteciyim diye ortaya çıkıyor,  yalan ve iftiraları haber diye tüm dünyaya yutturuyor.

Gazetecilik adam karalama ve alternatif idam metodu haline geliyor.

Basın meslek örgütleri itiraz etmiyor.

Böyle bir sistemde, Basın Kartı’nı meslek örgütleri verse ne değişecek, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı verse ne değişecek?

Basın Meslek Örgütleri'ne kendilerini iyi hissettirecek ekstra güç mü lazım?

Basın Kartı almak isteyen muhabirler, gazeteciler önlerinde eğilsin, zoraki de olsa saygı göstersinler.

Böyle bir beklenti mi var?

Herkes şapkasını önüne koyup düşünmeli. 

Türkiye'de gazetecilerin meslek örgütleri görevlerini  hakkıyla yapsaydı, gazeteciler bu gün bu şartlarda olmazdı.

Benim gazetecim iyidir. Benim gazetecime  Sarı Basın Kartı verilsin derseniz, şekil  günümüzde olduğu gibi, gazetecilik mesleği, tüm itibarını ve  saygınlığını kaybeder.

 

YUSUF İNAN / ŞEHİTLER ÖLMEZ

www.sehitlerolmez.com

Twitter@Yusufinan2023

İnstagramyusufinan2023

E-Mail: [email protected]