Batı-Rusya geriliminde Pandora'nın Kutusu açılıyor

Türkiye rejiminin geleceği açısından da büyük önem taşıyacak.

Batı-Rusya geriliminde Pandora'nın Kutusu açılıyor




Batı-Rusya geriliminde Pandora'nın Kutusu açılıyor

Yücel Özdemir

Yücel Özdemir

Emperyalist devletler arasında çıkar çatışmasında saflaşmanın Trump sonrası döneminde nasıl şekilleneceği konusunda, önümüzdeki haziranda yapılacak zirve ve buluşmalarda alınacak kararlar belirleyici olacak. “Batı cephesinde” alınacak yeni kararlar yakın dönemde Türkiye rejiminin geleceği açısından da büyük önem taşıyacak.

Pazartesi günü Brüksel’de toplanan AB zirvesinde kimi farklılıklar içermekle birlikte Rusya’ya karşı daha sert bir döneme girilmesi gerektiği konusunda mesajlar verildi. Ancak, somut adımların nasıl olacağı NATO zirvesi sonrasına bırakıldı. Belarus’daki gelişmeler bu nedenle öne çıkarıldı. Atina’dan Vilnius’a (Litvanya) gitmekte olan yolcu uçağının Minsk’te inişe zorlanması, yolcular arasında bulunan muhalif bir gazetecinin indirilerek tutuklanması elbette sıradan bir olay değil. Örneğine az rastlanan bu devlet korsanlığı, Belarus’un elini zayıflatırken, AB’yi birleştirdi. Hızlıca bir dizi karar alındı. Öyle görünüyor ki Belarus üzerinden uzun süredir hasreti çekilen “birlik ruhu” önümüzdeki dönemde Ukrayna ve Rusya konusunda da canlı tutulmaya çalışılacak.

AB’yi doğru dürüst muhatap almayan Donald Trump’ın seçimleri kaybetmesi, yerine Transatlantik ilişkilere daha fazla önem verdiğini söyleyen Joe Biden’ın gelmesi de bunu gerektiriyor. Zira AB’nin ABD’yle uyumlu hareket etmesini sağlama Biden döneminin öncelikleri arasında yer alıyor. Denilebilir ki; ABD’nin ekonomik ve askeri egemenliğini tehdit eden Rusya ve Çin’e karşı müttefikleri çoğaltma Biden’ın dış politikasının esasını oluşturacak. Bu açıdan AB ve NATO, Rusya’nın Doğu Avrupa’daki etkisini kırma bakımından büyük önem taşıyor.

Bu temelde izlenecek politikaları açısından haziranda gerçekleştirilecek G7 zirvesi (11-13 Haziran), NATO zirvesi (14 Haziran), Biden-Putin buluşması (15 Haziran) ve AB zirvesinde (24-25 Haziran) alınacak kararlar, belirlenecek tutumlar önümüzdeki dönem açısından büyük bir önem taşıyacak. Başka bir değişle bu toplantılarıda alınacak kararlar Batı-Rusya geriliminde Pandora’nın Kutusu’nun açılması anlamına gelecek.

Her üç zirvede ağırlıklı olarak Rusya’ya karşı hangi adımların atılacağının konuşulacağı sır değil. Alman basınında buna dair pek çok haber-yorum var. Diploması koridorlarında görüşme turlarının yapıldığı dönemde NATO öncülüğünde Rusya’ya karşı Karadeniz üzerinden “Defender Europa 21” tatbikatının devam etmekte olduğunu da hatırlatalım.

Denilebilir ki; ABD’nin Rusya politikasının Biden’ın ilk kez devlet başkanı sıfatıyla katılacağı NATO zirvesinde diğer ülkeler tarafından da onaylanması bekleniyor. Bu plana karşı çıkabilecek ülkeler arasında yer alan Türkiye’nin de ciddi bir karşı duruş sergilemeyeceği de bugünden söylenebilir. Zira son aylarda Erdoğan’ın vermiş olduğu mesajlar bunun işareti. Hafta içinde 20 kadar ABD tekelinin üst düzey yöneticisinin katıldığı video-konferansta “Başkan Biden’ın 1915 olayları hakkında yaptığı açıklama ilişkilerimize ilave yük getirse de NATO zirvesinde gerçekleştireceğimiz görüşmenin yeni dönemin habercisi olacağına inanıyorum” şeklindeki sözleri tansiyonu düşürüp, yeniden itirazsız şekilde Batı cephesine dahil olmak istediğini gösteriyor.

Bu açıkça son birkaç yıldır Rusya ile girdiği yakın ilişkilere sınır koyacağını ve yeniden güçlü şekilde ABD ve NATO eksenine döneceği anlamına geliyor. Hal böyle olduğunda hem Rusya’nın hem de içerideki Avrasyacıların boş durmayacağı söylenebilir. Avrasyacılara yakın Sedat Peker’in açıklamaları aynı zamanda bunun da bir parçası olabilir. Aynı döneme gelmesi gerçekten ne kadar tesadüf...

Son birkaç haftadır Rus yöneticilerin Türkiye’nin Ukrayna’ya verdiği askeri destek konusundaki uyarılar da bu çerçevede değerlendirilebilir. Ancak, Erdoğan girdiği yoldan geri adım atma niyetinde olmadığını Polonya Cumhurbaşkanı Duda’yı ağırlamakla, İHA-SİHA pazarlığına girmekle gösterdi. Polonya, AB ve NATO ülkeleri arasında Rusya düşmanlığında, tarihsel arka planı da olan nedenlerden ötürü başı çekiyor.

Öyle görünüyor ki hem G7 hem de NATO zirvesinde Rusya’ya karşı alınacak kararlar 15 Haziran’da Biden tarafından İsviçre’nin Cenevre kentindeki buluşmada bizzat Putin’e iletilecek. Bu görüşmeden çıkacak mesajlar yakın dönemde Batı ile Rusya arasındaki gerilimin dozajı konusunda büyük ölçüde fikir verecek.

Daha önce ABD’nin Rusya politikasına ekonomik çıkarlar nedeniyle çekinceler koyan Almanya ve Fransa gibi ülkeler Biden ile birlikte daha iştahlı görünüyor. Rus muhalefetinin önemli temsilcilerinden Aleksey Navalnıy’in önce zehirlenmesi, sonra tutuklanarak hapse atılması Berlin’in Rusya politikasını sertleştirdi. Bu sertleşme eylül ayında yapılacak seçimlerden sonra da devam edecek.

Özetle, Biden’ın başkanlık koltuğuna oturmasıyla birlikte Batılı emperyalist devletler yıpranan ilişkilerini yenileyerek, ortak çıkarlar temelinde Transatlantik ittifakı güçlendirmeye niyetli görünüyor. Daha önce “Batıyla araya mesafe koyan lider” algısı yaratan Erdoğan ise ittifakın parçası olduğunu söylemek için gün sayıyor.

EVRENSEL