Belaruslu muhaliflerin dayak ve işkence isyanı
Polis göstericilere sert müdahalelerde bulunuyor
Belarus’taki Lukaşenko karşıtı gösteriler sert müdahalelerle bastırılmaya çalışılıyor. Gözaltına alınan pek çok göstericiden haber alınamıyor. Serbest bırakılanlar, maruz kaldıkları işkenceyi DW’ye anlattılar.
Polis göstericilere sert müdahalelerde bulunuyor
Belarus'ta, 9 Ağustos'taki devlet başkanlığı seçimlerine hile karıştırıldığı gerekçesiyle düzenlenen protestolarda, sadece ilk gün 7 bin kişi gözaltına alınmıştı.
Resmi makamlar, bu göstericilerin büyük bir bölümünün serbest bırakıldığını, 122 kişinin hala tutuklu bulunduğunu söylese de, bu verileri teyit ettirmek güç. Çünkü çok sayıda kişi hakkında halen haber alınamıyor.
TUT.BY adlı bağımsız haber portalı, 14 Ağustos itibarıyla, bu kişileri bulabilmek için arama çalışmaları başlattı. Yaklaşık 12 kişinin nerede olduğu tespit edilirken, 76 kişinin akıbeti hakkında herhangi bir ipucu bulunamadı.
Serbest bırakılanlar, gözaltına alındıkları sıradı “eşi benzeri olmayan bir şiddete” hedef olduklarını anlatıyor. Belarus makamları, bu iddiaları yalanlayıp, şiddet uygulanmadığını savunsa da, pek çoğu hastanede tedavi görüyor.
"Haber alamıyoruz”
Bunlardan biri de Elena Budejko. DW'ye konuşan Budejko, polis şiddetine hedef olan bir doktor. Minsk'deki bir hastanede anestezi uzmanı olan Budejko, bir günden az bir süre gözaltında tutulduğunu, bu süre zarfında da hayatının en kötü saatlerini yaşadığını anlatıyor.
11 Ağustos günü, pek çok hekim arkadaşı ile birlikte, kırmızı haç işaretleri taşıyan beyaz önlükleri ve içinde ilaç bulunan çantalarıyla gönüllü olarak yola çıktıklarını anlatan Budejko, "Aslında tarafsız kalmak, ihtiyaç halinde, her iki tarafa da yardım etmek istiyorduk” diyor.
Elena Budejko, şehir merkezine doğru ilerlerken silahlı, üniformalı adamların kendilerine yöneldiklerini, kadınlara küçük bir otobüse binme emri verdiklerini, ilaç çantaları taşıyan genç bir erkeği ise onlardan ayırdıklarını anlatıyor.
Pavel adındaki bu genç erkeğin bağırdığını duyduklarını, ona vurduklarını tahmin ettiklerini aktaran Budejko, "O günden beri ondan haber alamıyoruz” diyor.
"Seni hayvan, adın ne?”
Kadın doktorlar Minsk şehir merkezindeki karakola götürülmüş. "Militan muhalifleri desteklemekle” suçlandıklarını söyleyen Budejko, yaşadıklarını şu sözlerle aktarıyor:
"Kafamızı öne eğmemiz, ellerimizi sırtımızda tutmamız, alnımızı da duvara dayamamız istendi… ‘Seni hayvan, yüzünü bana dön! Adın ne senin?' diye bağırdılar.”
Gözaltına alınanların önceden hazırlanmış tutanakları imzalamaya zorlandıklarını, direnenlere vurulduğunu aktaran Budejko, kendisini de bacaklarını kırmakla tehdit ettiklerini söylüyor.
"Zorla marş söyletiliyor”
Kadın hekim, avluda yerde yüzüstü yatan erkekler gördüğünü, bağırma sesleri duyduklarını anımsıyor. Erkeklere Belarus milli marşının söyletildiğini, gardiyanların söyleme şeklini beğenmediklerini dövdüklerini anlatan Belaruslu hekim, "binaya getirilenler, dayaktan tanınmayacak hale gelmişlerdi” diyor.
Bir kadının "bana dokunma” diye bağırdığını, ona verilen "bana karşı ne yapabilirsin ki” yanıtı da duyduğunu anlatan Budejko, çantasındaki bandaj ve alkolü, molotof kokteyli yapmak için bulundurmakla suçlandığını, yaşadığı acıyı unutmadığını ancak buna rağmen ihtiyaç olması halinde yeniden protesto gösterilerinde hekim olarak görev alacağını söylüyor.
Bir hücrede 36 kişi
Muhalefetin devlet başkanlığı adayı Svetlana Tihanovskaya'nın seçim kampanyasında görev almış olan Olga Pavlova da hekim ve gözaltına alınan kadınlardan.
10 Ağustos'taki protestolar sırasında, göstericiler ile özel kuvvetler arasındaki bölgede bulunduğu esnada gözaltına alınan Pavlova, 5 gün boyunca cezaevinde tutulduğunu anlatıyor.
35 kişiyle birlikte, aslında 4 kişi için yapılmış bir hücreye koyulduklarını söyleyen Pavlova, yaşadıklarını şu sözlerle aktarıyor:
"Erkeklere hemen şiddet uygulandı, vuruldu. Yanımızda bir Rus kadın vardı. Rus büyükelçisinin çağrılmasını istedi. Ama o kadını da yandaki hücreye götürerek dövdüler. Ona ‘artık eve gidemeyeceksin' dediler.”
Sonu gelmeyen şiddet
Küçük hücrede hava alamadıklarını, camların açılmasını talep ettiklerini, bunun üzerine, üzerlerine iki kova su döküldüğünü anlatan Olga Pavlova, sadece geceleri açık havaya çıkmalarına izin verildiğini söylüyor.
Gözaltına alındıktan bir gün sonra nüfus bilgilerinin alındığını, bir gün boyunca kendisine fiziksel şiddet uygulandığını aktaran Pavlova, sözlerine şöyle sürdürüyor:
"Bizi duvarlara vurmaları yine hafif bir cezaydı. Erkekleri sürekli, acımasızca dövdüler. Sırayla koridora çıkartıp, öldüresiye dövüp, bir yere götürdüler. Sonra sıra diğerine geldi. Cezaevinin önünde ambulanslar sıraya girmişti.
Hazır tutanakları imzalamayı reddeden herkesin dövüldüğünü söyleyen Olga Pavlova, "Ben imzalamadım, benimle ne yapacaklarını bilemediler. Hatta mahkemeye gelen bir polis bile gördükleri karşısında dehşete düştü. Bize yiyecek bir şeyler getirdi. Çünkü iki gün boyunca hiçbir şey yiyememiştik. Suyu da musluktan içtik” diye anlattı.
Adalet de yok
Pavlova, mahkemeye çıktığında işkence gördüklerini, kendilerine tıbbi yardım, müdahale yapılmadığını söyledi. Ancak hakim, konunun kendi yetki alanına girmediğini söylemekle yetindi.
Üstelik Pavlova'nın dosyasındaki bilgiler de yanlıştı. Burada yer alan doğum tarihi, adres hatta fotoğraf gibi kişisel bilgiler aynı ismi taşıyan bir başka kadına aitti. Ama buna rağmen mahkeme, Olga Pavlova'ya 15 gün hapis cezası verdi. Pavlova 14 Ağustos'ta serbest kalabildi.
Tatyana Nevedomskaya
Deutsche Welle Türkçe