Beş soruda ekonomide 2021 beklentileri
Kasım ayı başında değişen ekonomi yönetimi, bugüne kadar neler yaptı?
Beş soruda ekonomide 2021 beklentileri
Türkiye ekonomisi 2021 yılına işsizlik, enflasyon, geçim sıkıntısı gibi ağır sorunlarla giriyor. Yatırımcıları Türkiye’ye çekmek için ortaya konan "reform" söyleminin işe yarayıp yaramayacağı ise merak konusu.
Küresel ekonomide İkinci Dünya Savaşı’nın yarattığı tahribat kadar ağır izler bırakan Covid-19 pandemisi, son yıllarda durgunluk yaşayan Türkiye ekonomisi açısından işsizlik, enflasyon, cari açık gibi kronik sorunların büyüdüğü bir yıl oldu. Türkiye ekonomisinde, değişen ekonomi yönetimi ile birlikte atılan adımları ve 2021’de yaşanabilecek gelişmeleri beş soruda derledik:
Kasım ayı başında değişen ekonomi yönetimi, bugüne kadar neler yaptı?
Kasım ayı başında birkaç gün arayla önce Merkez Bankası Başkanlığına eski Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın getirilmesi, ardından 2018’den bu yana ekonominin başında olan Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı görevinden ayrılması, ekonomi yönetiminde yeni bir sürece girildiğinin işareti oldu. Naci Ağbal başkanlığındaki Merkez Bankası’nın son iki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında 675 baz puanlık artışla politika faizini yüzde 17’ye çıkarması, yeni döneme ilişkin olumlu beklentileri artırdı. Yeni ekonomi yönetimi geçen yaklaşık iki ayda faiz artışının yanı sıra swap işlemleri, aktif rasyosu gibi alanlarda attığı adımlarla da yatırımcıları memnun etti. Ancak Albayrak döneminde, dolar kurunu dizginlemek için eritilen Merkez Bankası rezervlerinin eksiye düşmesi, ekonomiye güven anlamında ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. Gerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gerekse ekonomi kurmayları tarafından yapılan “reform” vaatleri ise toplumun tüm kesimlerini kapsamak yerine, yalnızca yatırımcıya dönük düzenlemeler içermesi nedeniyle eleştiriliyor.
Ekonomi yönetiminin 2021 ajandasında neler var?
Türkiye ekonomisi, pandemi önlemlerinin en üst seviyede uygulandığı 2020 ikinci çeyrekte yüzde 9,9’luk daralma yaşadı. 1 Haziran’dan itibaren başlayan normalleşme süreci ve hükümetin ekonomiyi canlandırmak için açtığı kredi muslukları sayesinde üçüncü çeyrekte ekonomi yüzde 6,7’lik büyümeye imza attı. Türkiye bu performansıyla G-20 ülkeleri içinde 3’üncü çeyrekte en hızlı büyüyen ülke olurken, 2020 yılının tamamının yüzde 1’e yakın bir büyüme ile kapanacağı tahmin ediliyor. 2021 yılında ise Yeni Ekonomi Programı’nda (YEP) hedeflenen yüzde 5,8’lik büyümeye ulaşılması zor görünüyor. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Beklenti Anketi’ne göre, 2021 büyümesinin yüzde 3 civarında kalacağı öngörülüyor. OECD ve IMF gibi uluslararası kuruluşlar da Türkiye’nin 2021’de yüzde 3 ila 5 arasında büyüyeceği tahmininde bulunuyor. 2021 yılında ekonomi yönetimin başlıca gündem maddesi uluslararası yatırımcılarda Türkiye ekonomisine ilişkin duyulan güvensizliği giderecek adımlar atmak olacak. Öte yandan pandemi koşulları nedeni ile giderek artan geçim sıkıntısı ve yoksulluk, ekonomi yönetimini zorlayacak bir diğer önemli başlık olacak.
2021’de enflasyon ve işsizlik nasıl bir seyir izleyecek?
Türkiye ekonomisinde pandemi süreci ile birlikte yükselişe geçen hayat pahalılığı ve işsizlik, milyonlarca haneyi geçim sıkıntısına sokmuş durumda. Kronik işsizlik sorunu üstüne eklenen pandemi nedeni ile oluşan iş kaybı, kısa çalışma ödeneği ve işten çıkarma yasağı gibi önlemlerle henüz resmi verilere yansımadı. Son bir yılda yaklaşık 1,4 milyon kişi iş aramaktan umudunu keserken, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan 2020’nin son işgücü istatistiklerine göre işsizlik oranı Eylül döneminde yüzde 12,7 seviyesinde gerçekleşti. Ancak iş aramayı bırakanlar da dahil edildiğinde geniş tanımlı işsizliğin yüzde 30’lar seviyesine çıktığı tahmin ediliyor. 2020 sonunda işsizliğin yüzde 14’ler seviyesine çıkması beklenirken, pandemi önlemlerinin kalkması halinde resmi işsizlik oranının hızla yüzde 17-18 seviyelerine çıkacağı öngörülüyor.
Öte yandan Türkiye en fazla enflasyona sahip 20 ülkeden biri olmaya devam ediyor. Özellikle gıda fiyatlarının oluşturduğu baskı ile 2020 yılı Kasım ayında TÜFE yüzde 2,30 arttı. Kasım ayındaki artışla birlikte yıllık enflasyon yüzde 14,03 düzeyinde gerçekleşti. Yılın son döneminde hızlı bir yükseliş eğilimine giren enflasyonun 2021’nin ilk yarısında yüzde 18’leri görebileceği tahmin ediliyor. 2021 ortasından itibaren başlayabileceği öngörülen faiz indirimleri ile birlikte ise yılsonu enflasyonunun Merkez Bankası tahmini olan yüzde 9,4’e yakın bir seviyeye düşürülmesi hedefleniyor.
Döviz kurları için 2021’de ne tür tahminler yapılıyor?
Türkiye’de ekonomik gidişat ve ekonomi politikalarına olan güveni temsil eden en net gösterge olarak tanımlanabilecek dolar kuru, pandemi sürecinin yarattığı belirsizlik ortamı ve Türkiye’nin kendine özgü yapısal sorunları nedeni ile artmaya devam etti. 2020 başında 5,95 seviyelerinde olan kur, kasım ayı başında 8,50 seviyelerini görerek tarihi rekor kırdı. Türk Lirası’nda (TL) yaşanan bu değer kaybı, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere ekonomi yönetiminin verdiği “reform” vaatleri ve faiz artışlarıyla bir miktar azaldı. Yılın son günlerinde dolar kuru 7,50 seviyesinin, euro kuru ise 9 TL’nin altını gördü. TCMB, 2020 yılı aralık ayı beklenti anketine göre cari yıl sonu döviz kuru (dolar/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 7,89 TL iken, bu anket döneminde 7,77 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 8,41 TL iken, bu anket döneminde 8,37 TL olarak gerçekleşti. 2021’de Türk Lirası’nın kaybettiği değeri yeniden kazanmaya başlaması için hem Merkez Bankası politikalarının beklentileri karşılaması, hem de birikimini döviz ve altın alarak değerlendiren vatandaşın ekonomi yönetimine güven duyması belirleyici olacak.
Avrupa Birliği ile ticari ilişkiler 2021’de nasıl şekillenecek?
Türkiye’nin en büyük ticari partneri olan Avrupa Birliği (AB) ile diplomatik ilişkileri sıkıntılı bir süreçten geçiyor olsa da, ekonomik ilişkiler önemini korumaya devam ediyor. Ticaret Bakanlığı verilerine göre, Türkiye ihracatının yüzde 49’u AB ülkelerine gerçekleştiriliyor. Türkiye AB’nin ithalatından aldığı yüzde 3,6’lık pay ile 6’ıncı sırada yer alırken, AB ülkelerinin toplam ihracatından da yüzde 3,4’lük pay alıyor. Türkiye’nin AB ülkelerinden ithalatı ise toplam ithalatının neredeyse yüzde 40’ına ulaşıyor. 2021 yılında da AB-Türkiye arasındaki ticaretin aynı oranlarda devam etmesi bekleniyor.
Bununla birlikte, Birleşik Krallık ile yapılan Serbest Ticaret Anlaşması (STA) da Türkiye’nin Avrupa’ya ticarette elini güçlendiren bir hamle oldu. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, pandeminin yarattığı dış ticaret sorunlarının çözülmesi gibi konu başlıkları 2021 yılında taraflar arasındaki temasların öncelikli konuları olacak.
Öte yandan 2020'nin son günlerinde açıklanan AB ile Çin arasındaki yatırım anlaşmasının Türkiye ile AB arasındaki ekonomik ilişkileri nasıl etkileyeceği merak konusu. AB yetkilileri 2013'ten beri planlanan anlaşmanın 2022'de yürürlüğe gireceğini belirtirken, söz konusu anlaşma ile Avrupalı yatırımcıların Çin’de üretim yapmasını kolaylaştıracak bir dizi adım atılacak.
Aram Ekin Duran
Deutsche Welle Türkçe