Beşşar Esad’ın sarayından görüntülerin düşündürdükleri
Beşşar Esad’ın düşüşü ve Şam’daki sarayının halkın eline geçişi, Suriye’de yeni bir dönemin başlangıcını sembolize ediyor. Bu tarihi olayın detayları ve halkın özgürlük arayışı üzerine bir analiz.
Beşşar Esad’ın sarayından görüntülerin düşündürdükleri
Şam’a tepeden bakmak isteyenler için ideal mekan kafelerle donatılmış Kasiyun Dağı tepeleridir. Suriyeliler ile turistlerin daha batıdaki Mezze semtinde yürürken dikkatli olmaları beklenir. Bazı yollar güvenlik çemberine alınmıştır da ondan…
‘Halkın Sarayı’ anlamına gelen ‘Kasr’ul Şaab’ adını taşıyan, halkın ise yanaşmaktan kaçındığı Mezze’deki devasa sarayda yaşardı Beşşar Esad…
Türkiye ile Suriye arasında bahar havasının estiği dönemde bir grup meslektaşla oraya çıkmış, Beşşar Esad’ın ülkemize ve yöneticilerine dönük olumlu düşüncelerini her birimiz ayrı ayrı onun ağzından duyup okurlarımıza iletmiştik.
Dünya, sonunda Şam’ın da muhalif güçlerin eline geçtiğini, militanların Saray’da hayretten açılmış gözlerle dolaştıklarını gösteren fotoğraflar ve videolar eşliğinde öğrendi.
Bu gelişmeyi medyadan görüntülü izlerken, Esad’ın özel misafirleri gazeteciler olarak mihmandarlar eşliğinde kapılarına yaklaşırken alınmış güvenlik tedbirlerinden sıkıldığımız o mekanın, şimdi gerçek anlamda ‘Halkın Sarayı’ haline geldiğini düşündüm.
Gazeteciler, Saray’ı gezerlerken, Esad’ın makamının hemen yanındaki odanın sahibinin 70. yaşını kutlama gecesinden fotoğraflarına da rastlamışlar…
Busayna Şaban’ın…
Yıllar önce çıktığımız ve “Beşşar Esad’lı yeni Suriye farklı olacak” izlenimi ile döndüğümüz gezinin planlayıcısıydı Bn. Şaban… Orada bulunduğumuz süre içerisinde birkaç kez bizlerle bir araya gelmişti.
İki ülke arasındaki ilişkiler bozulunca, Türkiye’ye dönük sert eleştiriler de, yine, rejimin iletişim sorumlusu olan onun ağzından çıkacaktı.
“Acaba Esad’ı Moskova’ya götüren uçakta yer alan dar kadro içerisinde o da var mıydı?” diye düşünmeden edemedim.
Yoksa, kendisinden önceki pek çok başka diktatörün iktidarlarının son günlerinde yaşandığı gibi, Esad da, kaçarken, yalnız kendisini ve ailesi bireylerini mi yanına almaya değer bulmuştur?
Gazeteler, Saray’ın terk edilmiş odalarında değerli pek bir şey kalmadığını yazıyor. İlk gelenler bulduklarını hatıra kabilinden yanlarında götürmüşler…
Yeni döneme geçilirken oluşturulan geçici hükümetin başbakanı Muhammed el-Beşir, yerine getirmeleri gereken ilk görevin kentlerde güvenlik ve istikrar sağlamak olduğunu, halkın adalet eksikliği ve diktatörlükten bıktığını, yeni dönemde normal hayat düzenine geçilmesinin amaçlandığını söylemiş…
Doğru hedefler bunlar…
Kanun hakimiyeti ve istikrar nasıl sağlanacak peki?
“Bunun gereği, elde yeterli kaynak bulunmasıdır. Oysa hazinemiz tam takır. Yolsuzluklarla iflasa sürüklenmiş bir ülke burası. Elimizde hiçbir değeri kalmamış kendi paramız var, yabancı para ise sıfır.”
Muhammed el-Beşir’in sözleri bunlar da.
Hazineyi son kez yine Esad’ın soyduğu, var olan Dolarlar ve Euroları kaçarken yanına aldığı anlaşılıyor.
“Nasıl oldu da kısa süre öncesine kadar gücüyle ülkesi içindeki muhalifler ile dışındaki düşmanları korkutan, üç yıl önce yapılmış seçimde %95.2 oyla sandıktan zaferle çıkmış Beşşar Esad, 2016’da yendiği HTŞ’nin bu yeni saldırıları karşısında tutunamadı ve 12 günlük direniş sonunda ardına bakmadan ülkeyi terk etti?” sorusu günlerdir tartışılıyor.
“En büyük destekçisi Rusya Ukrayna’da savaşıyor, yakın ilişkiler kurduğu İran da İsrail’den çekiniyor, onları yanında bulamayınca adam ne yapsın” gerekçeleri önemli elbette; ancak şunu da unutmamak şart: Romanya’da Çavuşesku’nun, Irak’ta Saddam’ın, Libya’da Kaddafi’nin başına gelenler diktatörleri karar anlarında ciddi biçimde düşündürecek olaylar…
Moskova’da da kendini rahat hissetmeyecektir Beşşar Esad…
ABD başkanı Jimmy Carter, 1977 yılbaşını İran’da, Şah’ın sağlığına kadeh kaldırarak kutlamıştı; “Bölgesinde bir istikrar abidesi ve halkı tarafından çok sevilen bir devlet adamı” sözleriyle Şah’ı överek…
Bir yıl sonraki yılbaşında (1978), kendisini alacak ülke bulamadığı için çaresizlik içindeki Şah, sonunu getirecek halk direnişinin arkasında olduklarını ileri sürerek, ABD, İngiltere ve Sovyetler Birliği’ni suçlamıştı.
Önce Mısır’a kaçtı Şah, orada arzu ettiği kabulü görmeyince Fas’a geçti; evsahibi Kral 2. Hasan’ın gözünün yanında götürdüğü 2 milyar dolarda olduğunu fark edince başka kapıları çalmaya başladı. Bahamalar… Meksika, ABD ve Panama…
Son durak Mısır’da, yüzlerce kez “İran İran’dır” cümlesini tekrarlayarak öldü.
Öldüğünde 60 yaşındaydı Şah.
Kaynak: Fehmi Koru / Karar