“Biden’dan Beklentimiz Türk Demokrasisi Vurgusu”
“Biden ilişkilerde kurumları daha çok öne çıkaracak”
Amerikan Alman Marshall Fonu (GMF) adlı düşünce kuruluşunun “Türkiye’nin 2021’de Dış Politika Öncelikleri: Ana Muhalefet Partisinden Bir Bakış” başlıklı online panelinde konuşan Çeviköz, Türk-Amerikan ilişkilerinin hiçbir zaman kolay ilişkiler olmadığını, özellikle 2003’ten sonra ilişkilerde pek çok ciddi zorluğun yaşandığını söyledi.
AKP iktidarı döneminde Türk dış politikasının üç önemli unsurunu kaybettiğini savunan Çeviköz, bunları tarafsızlık, öngörülebilirlik ve güvenirlilik olarak sıraladı.
Çeviköz, bunun sonucunda Türkiye’nin uluslararası arenada, müttefikleri arasında ve bölgede daha yalnızlaşmış bir hale geldiği görüşünü dile getirdi. AKP yönetiminin ilk dönemlerinde Arap sokaklarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a büyük desteğin olduğu şeklinde bir algının oluştuğunu hatırlatan Çeviköz, ancak bölgede artık Türkiye’nin önemli bir rol model olarak görülmediğini, hatta yük olarak algılandığını söyledi, “Çünkü tarafsızlığını kaybetti, sorunların çözümünde taraf tutmaya başladı” dedi.
Çeviköz, CHP olaraksa dış politikada bundan farklı bir yaklaşıma sahip olduklarını belirterek, Türkiye’nin bu yalnızlaşmadan kurtulmak için uluslararası topluma yeniden entegre olması gerektiğinin altını çizdi.
AKP’nin çok taraflılığın önemini ihmal ettiğini, Türkiye’nin uluslararası örgütlerde oynayabileceği önemli rollerin bulunduğunu ifade eden Çeviköz, örneğin Türkiye’nin Libya’ya silah ambargosunu içeren BM Güvenlik Konseyi kararına uymamakla eleştirildiğine dikkati çekti.
“Biden ilişkilerde kurumları daha çok öne çıkaracak”
ABD’de resmi olmayan sonuçlara göre seçilmiş başkan ilan edilen Joe Biden’ın yönetiminin Transatlantik ilişkileri geliştirmek için pek çok şeyi değiştireceği tahmininde bulunan Çeviköz, diyalog ve işbirliğine yönelik vurgunun da AKP iktidarında eksik olan bir başka unsur olduğu görüşünü dile getirdi.
Uluslararası kurumlara saygı ve bunun yanında diplomatik nezaketin yine AKP iktidarında ihmal edildiğini belirten Çeviköz, Biden yönetiminde iki ülke arasında kurumsal ilişkilere daha çok vurgu olacağı öngörüsünü dile getirdi. Başkan Donald Trump zamanında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın daha ziyade telefon üzerinden dış politika yürüttüğünü kaydeden Çeviköz, Biden’ın ise kurumsal ilişkileri daha çok öne çıkaracağını, bu sayede Dışişleri Bakanlığı ile Savunma Bakanlığı’nın da ilişkilerde devreye girmesini beklediğini söyledi.
Bunun yanında Biden’ın demokrasi, hukukun üstünlüğü ve temel hak ve özgürlüklere daha fazla vurgu yapacağını da ifade eden Çeviköz, bu konuda Türkiye’deki duruma ilişkin Avrupa Birliği gibi CHP olarak da kaygı duyduklarını söyledi, Türkiye’nin dış politikada giderek daha çatışmacı ve askeri seçeneklere daha çok bel bağlayan bir duruş sergilediğini savundu.
Çeviköz, terörle mücadele yasasının da uluslararası standartlara uygun hale getirilmesi, temel hak ve özgürlüklerin etkili şekilde korunduğu bir mekanizma oluşturulması gerektiğini vurguladı.
Ünal Çeviköz, Türkiye’nin uluslararası topluma temel hak ve özgürlüklere saygı gösteren bir ülke olduğu yönünde güvence vermesi gerektiğini, bu sayede yabancı doğrudan yatırımların Türkiye’ye geri gelmeye başlayacağını, bunun da Türk ekonomisinin toparlanmasına katkı sağlayacağını söyledi.
CHP olarak laik bir dış politikanın yürütülmesine de çok önem verdiklerini belirten Çeviköz, iç ve dış politikanın din temelli olmaması gerektiğini söyledi, Müslüman Kardeşler’e yapılan çok güçlü vurgunun tarafsızlığa gölge düşürdüğü görüşünü dile getirdi. Çeviköz, AKP’nin siyasi İslam’ı Türk dış politikasına soktuğunu, bunun değişmesi gerektiğini belirtti.
“Transatlantik birlik yeniden inşa edilmeli”
Çeviköz, Biden yönetiminde Türkiye’yle ilişkileri düzeltmek için ortada ne gibi fırsatların olduğu şeklindeki bir soruyu yanıtlarken, daha güçlü bir Transatlantik birliğin Trump yönetiminde eksik olduğuna işaret ederek, ABD ve Avrupa arasında güçlü ilişkilerin yeniden tesis edilmesi gerektiğini vurguladı. Çeviköz, bunun NATO'nun Rusya'nın yanı sıra örneğin Çin gibi diğer yükselen güçlerle ilişkileri üzerinde de belirleyici olacağını söyledi.
Çeviköz, bu Transatlantik birliğin oluşması halinde, bunun "Türkiye'yi NATO üyeleri topluluğuna geri getireceğini" belirtti.
“S-400’ün aktif hale getirilmemesi hükümetin gündemine gelecek”
"Bugün NATO üyeleri Türkiye'nin Rusya'yla yakınlaşmasına bakınca, basitçe ve meşru biçimde şu soruyu soruyorlar: Türkiye NATO'dan uzaklaşıyor ve Rusya ve Çin'le stratejik bir ittifak kurma seçeceğine mi yaklaşıyor? Böyle bir şey yok ama bunun böyle olmadığını göstermeliyiz" diyen Çeviköz, konuyu S-400 sorununa getirerek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 2,5 milyar dolar harcandığı ama NATO sistemleriyle uyumlu olmadığı için aktif hale getirilemeyeceği gerekçesiyle S-400'ler için muhtemelen Türkiye'nin tarihindeki "en pahalı hurdalık" olarak değerlendirileceği açıklamasını hatırlattı.
Çeviköz, S-400'lerin aktif hale getirilmemesi seçeneğinin muhtemelen hükümetin gündemine geleceğini, eğer gelmezse de "CHP'nin liderlik edeceği bir sonraki hükümetin gündemine kesinlikle geleceğini" belirten Çeviköz, bu olduğu takdirde Türkiye'nin F-35 uçaklarının ortak üretimi ve satışı programına tekrar dahil edilmesinin beklenmesi gerektiğini söyledi.
Çeviköz, Türkiye’nin NATO'nun stratejik konseptinin yeniden oluşturulması çabalarında da oynayabileceği çok önemli rollerin olduğu değerlendirmesinde bulundu.
“Ateşkes anlaşması barış anlaşmasına dönüştürülmeli”
Dağlık Karabağ’daki gelişmelerle ilgili bir soru üzerine, NATO'nun Dağlık Karabağ ihtilafında oynayabileceği herhangi bir rol olmadığını ifade eden Çeviköz, bölgede son 35 günde yaşananlardan sonra kazananın, Karabağ'da işgal altındaki 7 bölgeyi geri alan Azerbaycan olduğunu kaydetti. Türkiye'nin de Azerbaycan'ın bu "adil" operasyonuna destek verdiğini, 30 yıla yakın süredir Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sinden fazlasının Ermeni işgalinde kalmasının adaletsiz bir durum yarattığını söyleyen Çeviköz, bununla birlikte, ateşkes anlaşmasına rağmen bölgenin statüsünün hala belirsiz olduğuna, ateşkes anlaşmasında Dağlık Karabağ meselesinin çözümüne yönelik görüşmelerin geleceği hakkında hiçbir ibarenin yer almadığına dikkati çekti.
Çeviköz, "Türkiye Dağlık Karabağ meselesini sonuçlandırmada Azerbaycan'ın davasını desteklemeye devam edecek" dedi ve bundan sonra çabaların diplomatik cephede müzakereler üzerinden yürütülmesi gerektiğini vurguladı.
Ateşkes anlaşmasının bundan sonraki süreçte kalıcı bir barış anlaşmasına dönüştürülmesi gerektiğini belirten Çeviköz, bunun Türkiye-Ermenistan ilişkilerine de olumlu etkilerinin olacağını, sınırın yeniden açılmasını gerektireceğini kaydederken, Türkiye'nin bu süreçte yumuşak gücünü ve akıllı gücünü de kullanması halinde, bölgede kalıcı bir barış yolunda ivmenin sağlanması adına da çok önemli katkı sağlanabileceğini söyledi.
"Kapalı Maraş'ın uluslararası hukuka uygun şekilde açılması gerektiğini düşünüyoruz”
Kıbrıs’la ilgili bir soru üzerine de Çeviköz, KKTC’de kapalı kent Maraş’ın kısmi şekilde yeniden açılmasını desteklemediklerini, bunun BM Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı olduğunu söyledi. Çeviköz, "Kapalı Maraş'ın uluslararası hukuka ve Güvenlik Konseyi'nden geçen düzenleme ve kararlara uygun şekilde açılması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
Çeviköz, Kıbrıs’ta iki devletli çözüm seçeneğinin formüllerden biri olduğunu ancak tek çözüm olmadığını belirtirken, adada federatif, konfederatif ya da iki devletli her tür çözüme açık olduklarını ancak bulunacak bir çözümün iki toplumun eşitliğine dayanmasının şart olduğunu vurguladı.
“Biden yönetiminden ilk beklentimiz demokrasiye vurgu”
“Biden’ın Türk-Amerikan ilişkilerini onarmak için Türkiye’ye Trump’ın önermediği neleri önerebileceği” sorusuna Çeviköz, “Demokrasi” yanıtını verdi. Çeviköz, “Biden yönetiminden ilk beklentimizin şu olacağını düşünüyorum: Hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, yargı sisteminin siyasetten arındırılmasına, güçler ayrılığına, demokratik reformlara, medya, ifade, toplanma özgürlüğü gibi tüm temel hak ve özgürlüklere çok güçlü bir vurgu yapması” diye konuştu.
Biden yönetiminin Türkiye’ye bu ilkeleri hayata geçirmek için çağrı yapması gerektiğinin altını çizen Çeviköz, bunun karşılığında da iki ülke arasında ticaret ilişkilerini geliştirme yolunda adımların atılması ihtiyacını vurguladı. Ticaret ilişkilerinin geliştirilmesinde muazzam fırsatların bulunduğunu ifade eden Çeviköz, Trump yönetiminin küresel ticaret ilişkilerinde korumacı bir yaklaşım sergilediğini, Biden yönetiminin ise bu konuda muhtemelen daha açık bir duruş ortaya koyacağını, ABD ve Avrupa arasındaki Transatlantik Serbest Ticaret ve Yatırım Anlaşması’nın (TTIP) yeniden canlandırılabileceğini söyledi. Ancak Çeviköz, bunun için ABD’nin Türkiye’ye demokrasi perspektifinden bakması koşulunun bulunduğunu vurguladı.
“Suriye sorunuyla Kürt sorunu birbiriyle bağlantılı”
Çeviköz, Suriye’yle ilgili bir soruyu yanıtlarken de Suriye sorunun Kürt sorunuyla çok bağlantılı olduğunu, CHP olarak Kürt sorununun çözümü konusunda çok ciddi bir vizyona sahip olduklarını, bunu bir insan hakları meselesi ve Türk halkının kendi içinde tarihi bir uzlaşması olarak gördüklerini söyledi.
Bu sorunun çözümü için 2015'teki diyalog sürecinde bir fırsatın kaçırıldığını belirten Çeviköz, "Türkiye'de hükümetlerin --ya şimdiki ya da gelecekte bir sonraki hükümet -- Kürt sorunuyla kendi içinde, kendi kapasiteleri ve olanaklarıyla başa çıkamaması halinde, korkarım ki çözüm Türkiye'ye dışarıdan empoze edilecek. Bu, onaylamayacağımız bir durum. Bu nedenle Kürt sorununun çözümüne çok büyük önem affediyoruz. Çözümün adresi TBMM olmalı" diye konuştu.
Çeviköz, Türk halkı içerisinde, AKP iktidarının Kürtler'i hep PKK terörüyle ilişkilendirdiği şeklinde giderek artan bir algının olduğu görüşünü dile getirerek, PKK terörüyle Kürt kökenli vatandaşlar arasında kesin bir ayrımın yapılması, Irak ve Suriye'deki Kürtler'le de ilişkilerin geliştirilmesi gerektiğini vurguladı. Çeviköz, "Eğer bu meseleye eşitlik temelinde ve insan hakları perspektifinden bakabilirsek, terör sorununu da çözebiliriz" dedi.
Türkiye'nin 2018'deki Soçi Anlaşması'nda verdiği yükümlülüklere uymaması nedeniyle bu yılın Şubat ayında İdlib'te çok sayıda can kaybı yaşadığını savunan Çeviköz, hükümeti bölgedeki sorunlara "Müslüman Kardeşler yaklaşımıyla" bakmayı bırakması gerektiğini yineledi.
Çeviköz, Suriye'de demokratik dönüşümün sağlanması, Suriye güvenlik güçlerinin ülkelerinde güvenlik ve istikrarı sağlaması halinde Türk askerlerinin de çekilmesi gerektiğini, uluslararası toplumun gözünde orada "işgalci" gibi bir görümünün yaratılmamasının önemli olduğunu belirtti.
VOA