“Bilimde, sanayide, futbolda neredeysek eğitimde de oradayız”

Mülteci çocukların eğitimine dikkati çeken Şirin “Sonra bedelini hepimiz öderiz”

“Bilimde, sanayide, futbolda neredeysek eğitimde de oradayız”


New York Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selçuk Şirin, eğitim sistemindeki sorunların, çok bina yaparak ya da her kente üniversite açarak çözülemeyeceğini belirtti. Mülteci çocukların eğitimine dikkati çeken Şirin “Sonra bedelini hepimiz öderiz” dedi

Lale Elmacıoğlu Muhabir @laleelmacioglu E-Mail 

Prof. Dr. Şirin: Babalar sorumluluğunu yerine getirmiyor / Fotoğraf: Pixabay

Türkiye’de en çok eleştirilen alanların başında eğitim geliyor.

Sınav sisteminin sık sık değiştirilmesi başta olmak üzere eğitimdeki pek çok konu tartışılıyor.

Ezbere dayalı eğitim sisteminin değiştirilmesi yönündeki adımlar da zayıf kalıyor.

New York Üniversitesi (NYU) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selçuk Şirin ile eğitim konusunu konuştuk. 

Şirin, ülkedeki eğitim sistemini, atılması gereken adımları, 21. yüzyılda çağı yakalamanın önemini, ebeveynliği ve mülteci çocukların eğitimi konularını değerlendirdi. 

- Türkiye’de eğitim sisteminin başarısız olduğu yönünde eleştiriler var, katılıyor musunuz?

Türkiye’deki eğitim sorunlarını sadece eğitimi konuşarak çözmek mümkün değil. Eğitim sisteminin başarısızlığında öğretmenler, velileri suçlar; veliler de öğretmenleri ya da bakanlığı.

Kompleks sorunlar bunlar, tek bir yere indirgenemez, kapsamlı yaklaşmak lazım. Eğitim diğer alanları da belirleyen bir öneme sahip.

Türkiye’de bilimde, sanayide, futbolda neredeyiz diye baktığınızda, her tarafta neredeysek eğitimde de oradayız! 

- Eğitim alanında atılması gereken ilk adım nedir?

İlk yapılması gereken, kararları verenlerle ilgili. Günübirlik hamlelerden kaçınılmalı.

Sabah erken kalkanın bir anda karar verdiği bir sistem yerine, akılcı, dünya ile rekabet edebilecek reformlar yapmamız lazım.

- Bu reformlar nasıl gerçekleştirilecek?

Beşeri sermayeyle yapılacak. Öncelikle 21. yüzyılda inanılmaz bir rekabet var, eskiden tarım toplumlarında ya verimli topraklarınız ya da hammaddenizin olması gerekliydi.

21. yüzyılda ise sizin rekabet gücünüzü artıran şey, hammaddeniz ya da coğrafyanız değil, beşeri sermaye dediğimiz insan gücünüzdür. Bunun da yolu eğitimden geçiyor.

“Okuduğunuzu anlamazsanız hiçbir dalda başarılı olamazsınız”

- 21. yüzyılda nasıl bir eğitimden bahsediyoruz?

“Steam” adı verilen bilim, teknoloji, mühendislik, sanat ve matematik disiplininin bir araya getirilerek oluşturduğu öğretim modeli şart.

Ancak tüm bunların başında da okuduğunuzu anlamak geliyor.

Okuduğunuzu anlamazsanız, matematik, sanat farketmez, bu dalların hiçbirinde başarılı olamazsınız.

Türkiye’de edebiyat ve ana dil okuma becerisi, diğer saydığımız becerilerden daha kritik bir öneme sahip.

Bizim her şeyden önce kitap okuma kavramını yeniden tarif etmemiz gerekli.

 

Prof. Dr. Selçuk Şirin. Independent Türkçe. jpg

Prof. Dr. Selçuk Şirin: Bir kişi üniversite çağında çalışmaz, staj yapmazsa sonrasında hayata tutunması çok zor / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

“Her kente üniversite açacağınıza okul öncesi eğitim kurumu açın”

- Okul öncesi eğitme vurgu yapmanızın gerekçeleri nelerdir?

Türkiye’de okul öncesi döneme yatırım yapmak gerekiyor. Sonuçta kaynaklarımız sınırlı, geri dönüşü en yüksek yatırım okul öncesiyle ortaya çıkıyor. 0-3 yaş aralığı aile odaklı, 3-6 yaş ise toplum odaklı dönem.

0 ile 3 yaş arasında insan beyninin yüzde 90’ı gelişiyor. İnsan beyninin en hızlı değiştiği, dönüştüğü bu dönemde çocuklarımıza ulaşmamız ve zihinsel gelişimlerini sağlıklı şekilde sağlamamız gerek.

Çocukla doğuştan itibaren diyalog içinde olun. En başta kitaplar, bu diyaloğu zenginleştiren görsel içerik sunuyor.

0 ile 3 yaş aralığındaki her çocuğa bir kütüphane kurulmalı. Yaşa uygun içerik geliştirip, her aileye ulaştırmak gerekli.

3-6 yaş ise toplum odaklı dönem, çocukların evden çıkması gerekiyor. Onların bu yaşta ihtiyaç duyduğu becerileri artık evde kazandırmak çok zor.

Bu yaş grubundaki çocukların, anne ve babaları dışındaki yetişkinlerin olduğu ortamlarda da bulunmaları lazım.

Her ile üniversite açacağınıza okul öncesi eğitim kurumu açın! Belediyeler, okul öncesine yönelik kurumlar açmaya başladı.

Beni en çok umutlandıran şeylerin başında belediyelerin okul öncesi eğitime önem vermesi geliyor. 

“Bu ülkede bina yaparak çözebileceğimiz sorunumuz kalmadı”

Okul öncesi eğitime kaynak aktarılmalı. Ama her şeyi de Milli Eğitim Bakanlığı’ndan beklememek gerek. İş insanları, yardım kuruluşları ve vakıflar da destek olmalı.

‘Bina yaptım, adımı oraya koydum’ mantığından uzaklaşmalı! Sorunumuz bina değil, beşeri sermaye sorunu! Bu ülkede bina yaparak, çözebileceğimiz sorunumuz kalmadı. Binalara değil, insana yatırım yapılmalı.

Türkiye’de maalesef çok ödev veriliyor ve bu durum çocukları okuldan soğutuyor. Başarıda değil ama ödev vermede dünyada ilk sıralardayız.

Ödev arttıkça başarı artmıyor, düşüyor! Olması gereken 1. sınıfta 10 dakika, 2. sınıfta 20 dakika, 3. sınıfta 30 dakika ödev. Her sınıfta tüm dersler için toplam ödev süresi 10 dakika artmalı, her ders için ayrı süre değil!

“Türkiye’deki anne babalar, kendi çocuklarından çok mülteci çocukları düşünmeli”

- Türkiye’de kayıtlı 3,7 milyon, kayıt dışı da 1 milyon Suriyeli olduğu belirtiliyor. Türkiye’de eğitim çağındaki Suriyeli nüfusu ise 1 milyonun üzerinde. Mülteci çocuklar için neler yapılmalı?

2013 senesinde bir proje yaptık. 7 yıldır anlatmaya çalışıyorum, Türkiye’deki anne babalar, kendi çocuklarından çok mülteci çocukları düşünmeli.

Çünkü kendi çocukları büyüdüğünde, o çocuklarla birlikte aynı toplumda olacak!

Dünyanın pek çok yerinde mülteci çocuklara yatırım yapanlar ile yapmayanların nereye vardığını gösteren veriler var elimizde.

Almanya 1 milyon mülteci kabul etti ve okullara yöneldi. Özellikle bu çocuklara eğitim aldırdı.

Çok doğru bir iş yaptılar. İleride bu çocuklar ekonomiye katkı sağlayacak. İlk kez bu sene mültecilerin Almanya’ya getirisi, götürüsünden fazla oldu.

 

Suriyeli mülteci çocuklar AA.jpg

Mülteci çocukların eğitimine yönelik çalışmaların önemine dikkati çeken Prof. Dr. Şirin, aksi takdirde bunun bedelini herkesin ödeyeceği görüşünde / Fotoğraf: AA

 

“Mülteci çocuklara iyi bakmazsak bedelini önce o çocuklar ve aileleri, sonra hepimiz öderiz”

Dünyanın en cömert ülkelerden bir tanesi Türkiye, mülteci meselesinde de bunu gördük. Mülteci dostu bir ülkeyiz. Onları Türkiye’ye kabul ettik ve onlara çalışma şansı verdik. Her ne kadar olumsuz bazı durumlar olsa da genel anlamda mültecilere yönelik tutum olumlu, toplumdaki negatif algı pek çok ülkeye göre düşük. Mülteci çocukların eğitimi çok önemli. Onlara iyi bakmazsak, bedelini önce o çocuklar ve aileleri, sonra hepimiz öderiz.

- "Yetişin Çocuklar" adlı kitabınızda çocuk yetiştirme denilince hep annelerin akla geldiğini ancak babalara da önemli görevler düştüğünü vurguluyorsunuz. "Babalar ebeveynlik fotoğrafında yok" eleştirisini yaparken bu yüzyılın onların dönemi olacağına değiniyorsunuz. 

Biz şimdiye kadar çocuk gelişimi üzerine düşündüğümüz zaman, ilk başta anneleri odağa aldık. Ama anneler 21. yüzyılda yetmiyor. Eskiden geniş aileler vardı. Anne babanın yanı sıra hala, teyze, dayı, amca, babaanne, anneanne dede figürleri vardı. Şimdi çekirdek aile var. Türkiye’de babalar, çocuk yetiştirme fotoğrafında yok! Okul başlangıcı ve ergenlik çağında biraz gözüküyor, o kadar. Babalar sorumluluğunu yerine getirmiyor. Çocuğunuzda fark yaratmak istiyorsanız, o farkı yaratacak alan babaların devreye girip girmemesi! Çocuk yetiştirirken baba da rol aldığı zaman, hemen etkisini görebiliyoruz. O yüzden 21. yüzyıl babaların yüzyılı olacak. 

 

Prof. Dr. Selçuk Şirin'le birlikte.jpg

Prof. Dr. Selçuk Şirin, Independent Türkçe muhabiri Lale Elmacıoğlu'nun sorularını cevaplandırdı / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Eğitimi binanın dışına taşımak gerekli"

- Dünyada yaygınlaşan outdoor (dış mekan) eğitimlerine ilişkin neler söylemek istersiniz? Dış mekanlarda eğitimin, çocukların yaratıcılıklarını, sosyalliğini ve güvenini olumlu yönde etkilediği belirtiliyor.

Doğru çünkü bir okul sadece binadan ibaret değil. Çcoukları mümkün olduğunca yaşayarak, bir şeyleri yaparak öğrenme çerçevesinde yetiştirmeliyiz.

Maalesef kent merkezlerinde bu pek mümkün değil. İnternet çağındayız ve “Dünyanın en yüksek tepesi kaç metre?” ya da “Şu savaş kaç yılında yapıldı?” gibi kolaylıkla ulaşılabilecek bilgiler, eğitimde yeterli değil. Eğitimi binanın dışına taşımak gerekli.

- Son olarak, yarıyıl (sömestr) tatili yaklaşırken ailelere hangi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?

Çocuklarınızı yetişkinlerin bulunduğu ortamda bulundurun. Onları sofrada, sohbette büyüklerle sosyalleştirin.

Sosyal sermaye çok önemli, sosyal sermaye network etkisi sağlar. Geniş aileyle irtibatın faydası var.

Örneğin, köyünüz varsa çocuklarınızı köyünüze götürün. Ben iki çocuğumu da New York’tan kalkıp köyüme götürüyorum.

Köyde doğduğum eve gidiyoruz. Çocuklarım, akrabalarımı görüyor ve iletişimde bulunuyor.

Bu alışveriş, çocuğun dünyasını geliştiriyor. Hikayesi olmayan insan, özgürlüğünü yitirir.

15 günlük tatilde çocuğunuzu evin, ekranın dışındaki hayata da katın. Özellikle müzeler çok önemli.

Bunları yapmıyorsanız, çocuğunuzu bu fırsatlardan mahrum ediyorsunuz demektir.

Sizin anne babanız sizi götürmemiş olabilir müzelere ama o devir geride kaldı, siz çocuklarınızı buralara götürmelisiniz.

Yaş gruplarına göre proje kitaplar, proje dergiler var, bunlar da çocuklara sunulmalı.

 

The Independentturkish