Bir FETÖ davası ve Ergin’in tanıklığı

“Bu kadar içerde tuttuk, bir ceza vermemiz gerekir”

Bir FETÖ davası ve Ergin’in tanıklığı


Yakın zamandaki Ankara seyahatimizde eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’le de uzun süre sohbet etme imkânı bulmuştuk. Yıldıray Oğur’la birlikte.

Sadullah Bey, o gün söyledi eski HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur davasında tanık olarak ifade vereceğini. O dönem olan bitenleri anlattı. Biz de “Hatıralarınızı yazsanız” dedik. En kritik olaylarla ilgili öylesine ilginç detaylar vardı ki.

Bakan gitti ifade verdi, 2 saati bulan ifadenin ana çerçevesini Elif Çakır’ın 20 Eylül tarihli yazısında Karar’da okudunuz. Okumadınızsa girip bakın lütfen.

İbrahim Okur FETÖ’cülükten yargılanıyor. FETÖ’nün yargıda örgütlenmesinin mimarı olmaktan. 3 yıldır içerde. Elif Çakır dosyanın safahatını yazmış: Gözaltına alındıktan 2 yıl 1 hafta sonra ancak hakim karşısına çıkmış. 6 celse boyunca Ergin’in tanıklığını talep etmiş. Mahkeme ancak altıncı celsede Ergin’in tanıklığına karar vermiş. 

Ergin ifadesinde 11 başlık altında Okur’un o dönemde yaşanan olaylardaki tavrını anlatmış. Bunlar, her olayda Okur’un FETÖ yapılanmasını önlemek için nasıl çaba gösterdiğine yönelik örnekler içeriyor.

Bunlar deyim yerindeyse birinci elden tanıklık. Bu noktaya üç yıl sonra gelinmiş olması adalet adına büyük sorun. Öyle bir durum söz konusu ki, sizin suçsuzluğunuza somut olayları anlatarak Adalet Bakanı bile tanıklık ediyor olsa, yaşanan sürecin içinde kolayca vurulan damgadan yakanızı kurtarmanız kolay olmuyor. Sadullah Ergin’in tanıklığına 6 celse önce karar verilse, en azından altı celsenin kapsadığı süre kazanılmış olacak.

 

Ben merak ediyorum, İbrahim Okur yarın beraat ederse, içerde tutulduğu sürenin tazmini nasıl olacak? Yoksa, “Bu kadar içerde tuttuk, bir ceza vermemiz gerekir” mantığı mı işleyecek?

İbrahim Okur yine de hukuku bilen, hukuk içinde yoğrulmuş bir insan. Kendini savunmakta bu kadar aciz kalıyorsa, diğer insanlar ne yapacak?

Cezaevlerinden mektuplar alıyorum, davalarını yazıyor insanlar, almışlar götürmüşler içerde yatıp duruyorlar, 8 kişinin kalabileceği koğuşlarda 28 kişi arasında yer bulabildikleri ölçüde…

Bir olay anlatıldı geçen gün, baba götürülmüş, anne götürülmüş, çocuk dedesinin – ninesinin yanında büyüyor. Büyüyor ama nasıl büyüyor!

“Lekelenmeme hakkı”ndan söz ediliyor ya yargının etik değerleri arasında. En çok böyle sürek avı ortamında işleyen süreçlerde lekeleniyor insanlar ve “insancıklar”ın lekelenmesi kimsenin umurunda olmuyor.

“Hele bir alalım, sonra adaleti ararız” mantığının işlediği yerde mağduriyetler kaçınılmaz. “Damga vurma”nın geçer akçe olduğu iklimlerde -ki Türkiye sık sık yaşar bu tür iklimleri- yargısız infazlar da kaçınılmaz olur.

Şu sıralar “sosyal medya infazları” devreye giriyor ya, bu da Yargı’daki zaafın tipik örneğidir.

Yargı alanında acılar birikiyor. Bu acıların birikmesi hiçbir ülke için iyi değildir. Hiçbir yönetim için de iyi değildir.

https://www.karar.com/yazarlar/ahmet-tasgetiren/bir-feto-davasi-ve-erginin-tanikligi-11391

AHMET TAŞGETİREN / KARAR