Bir grup Çerkes, geleneklerin arkasında saklanan "kadın sorununu" görünür kılmak için örgütlendi

Anavatanları Kafkasya olmakla birlikte Türkiye topraklarında da milyonlarca Çerkes kökenli insan yaşıyor 

Bir grup Çerkes, geleneklerin arkasında saklanan "kadın sorununu" görünür kılmak için örgütlendi


Bir grup Çerkes, geleneklerin arkasında saklanan "kadın sorununu" görünür kılmak için örgütlendi

Almastı-Çerkes Kadın Hareketi adı altında örgütlenmeye çalışan bir grubun, hedefinde kadınların üzerindeki geleneklerden kaynaklanan baskılarla mücadele de var. Hareketin kuruluşunda yer alan kadınlar, Independent Türkçe'ye konuştu

Anavatanları Kafkasya olmakla birlikte Türkiye topraklarında da milyonlarca Çerkes kökenli insan yaşıyor 

Kadınların, sorun ve baskılara karşı yürüttükleri mücadelede ortaya koydukları sesleri, son yıllarda yaşamın her alanında yükseliyor.

Kadınların yaşadıkları problemlerin nedenleri arasında kimi zaman da içinde bulundukları toplumsal gelenekler olabiliyor.

Çoğu zaman kökü yüzyıllarca yıl öncesine dayanan bu geleneklere karşı çıkmak veya eleştirmek ekonomik ve sosyal değişimlerden dolayı zor olabiliyor.

Çerkes kadını, eşitsizliklerin ve haksızlıkların üstesinden gelebilmek ve geleneklerin arkasında saklanan kadın sorununu görünür kılmak için örgütlendi.

Almastı-Çerkes Kadın Hareketi adında örgütlenen kadınlar, kuruluşlarını ve amaçlarını geçtiğimiz günlerde bir basın bildirisi ile kamuoyuna açıkladılar.

Bildiride Çerkesce de "Xabze" olarak geçen geleneklerin geçmişte ve günümüzde kadınlara yönelik baskıya dair iddialar şu ifadelerle anlatıldı:

Geldiğimiz noktada, Xabze kadınlar için bir baskı mekanizmasına dönüşmüştür. Gelenekler; onları geçmişi sorgulayarak dönüştürmeyen her toplumda olduğu gibi kadını yok sayıp ikinci plana itmektedir. Xabze'de kadına biçilen 'hizmet etme' rolü günümüzde yabancılara karşı eşitlik anlatısına dönüştürülmüştür. Kadın bu rol ile yaşar ve bu rol ile ölür. Çocuğu öldüğünde ağlamaz, hakkı yenildiğinde konuşmaz, işten yorulmaz, erkeklerden sonra sofraya oturur…

Köylerde günlük hayatın bütün iş yükü kadının üzerindedir. Geleneksel kültür diye güzellenen şeyin kadınlar açısından anlamı budur. İşin şehirlere aktarılan kısmı ise; dernekçi söylemin oryantalist Çerkes kızı imgesi ile bütünleşmesi olmuştur. Yaratılan bir imge vardır: Çerkes kızı güzeldir, zariftir, incedir, hareketleri ölçülüdür, marifetlidir, kahkaha atmaz ve yüksek sesle konuşmaz… Çerkes kızı imgesine dair, internette kısa bir arama ile herkesin ulaşacağı sonuç budur ve oryantalist bir bakış açısına hizmet eder. Tıpkı Çerkes kadını denince Osmanlı Sarayı’nın haremlerinin akla gelmesi gibi. Bu nitelikler, Çerkes kadınının sanki kişiliği, istekleri, karşı fikirleri yokmuş gibi sadece ‘görüntü’ olarak var olmasına yol açmıştır.”

"Çerkes kadınları çifte baskılanma ile karşı karşıya bugün"

Bildirinin devamında neden böyle bir harekete ihtiyaç duyulduğu da şu ifadelerle dile getirildi: 

Artık duyulmayan bir sesin duyulması da zorunluluk haline gelmiştir: Kadınların sesinin! Bir özne olarak 'kuğu gibi süzülmeyen' Çerkes kadınlarının sesinin! Çerkes kadınları çifte baskılanma ile karşı karşıya bugün. Bir taraftan gelenekçi referansları ile 'Xabze sömürüsü', diğer tarafta ise bütünleşilen Türkiye toplumu. Her iki baskı da Çerkes kadınlarını tehdit ediyor. Cemiyetten dışlanma, psikolojik şiddet, taciz ve hatta cinayet ile…

Peki Almastı- Çerkes Kadın Hareketi'nin amacı ne, hedefi nedir?

Hareket kimlerden oluşuyor? Hedefleri doğrultusunda hangi çalışmaları yapacaklar? 

Bu soruların cevabını bulmak için hareketin içinde yer alan Serap Güneş ve Ğonejiko Şeyma Küneşko ile görüştük.

Onların verdiği bilgiye göre, hareket, Türkiye içindeki yaşayan Çerkes kadınlarca kuruldu.

Çerkesler, Kafkasya'yı dışında yaşadıkları bölgeleri "diaspora" olarak nitelendirdiklerinden röportaj sırasında da bu terimi zaman zaman kullandılar.

çerkeskadınlar.jpg
Serap Güneş (solda), Ğonejiko Şeyma Küneşko (sağda) / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Toplumsal baskıdan ismini açıklayamayanlar da var"

Öncelikle sizleri tanıyabilir miyiz?

Biz diasporada yaşayan bir grup Çerkes kadın olarak Almastı'yı kurduk. Şeyma Küneşko, Janset Büşra Şahin ve Serap Güneş çekirdek ekibimizden, fakat diğer arkadaşlar toplumsal baskıdan ötürü ve linç girişiminden çekindikleri için isimlerini açıklayamıyorlar. Aslında kendi ismini kullanamamak bile baskı derecesine bir örnektir. Kısacası farklı bölgelerden ve farklı ailelerden bir araya gelen kadınlarız.

- Neden böyle bir oluşum kurma ihtiyacı hissetiniz?

Almastı'yı kurmamızın başlıca sebebi, Çerkes kadınlar olarak sorunlarımızı konuşabileceğimizin bir alanın olmamasıydı. Feminist kimliğimizin yanında Çerkes kimliğimizle yaşadığımız için ve çok farklı geleneklerden geldiğimiz için Çerkes kadınları birleştirecek bir oluşum ihtiyacı hissettik. Böylece Almastı fikri doğdu.

- Kadın hareketi genel hatlarıyla daha geniş bir çevreyi yani cinsiyet temelini kapsarken sizler Çerkes kadınları adına bir çıkış yaptınız. Dar bir çevre içinde kalmak ya da etnik öncelikli olmak gibi eleştirilerden çekiniyor musunuz?

Etnik öncelikli olmak gibi bir çekincemiz olmadı, çünkü kendimizi öyle görmüyoruz. Dar bir çevrede kalmaya götürebilir elbette çünkü diasporada yaşayan bir halktan geliyoruz. Fakat temel problemimiz elbette toplumsal cinsiyet eşitsizliği. Patriyarkal (ataerkilliğin geçerli olduğu toplum düzeni) toplumların ataerkiyi ve eril sistemi deneyimlemeleri farklı olur, çünkü kendi içlerinde kültürel dinamikleri çok farklıdır. Eril sistemden etkilenme, baskı mekanizmaları, şiddet türleri vs çeşitlilik gösterir ve kendi dinamikleri içinde ele almak gerekir. Çerkes toplumunda da eril sistemin işleyişini yine bu toplumsal öğelerle ele almak için Çerkes Kadın Hareketi başlığının ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.

"Halen baskı altında yaşayan kadınların sesleri duyulmalı"

Çıkış metninizde belirttiğiniz sorunlar Çerkesler arasında geçmişte olan mı yoksa halen varlığını sürdüren sorunlar mı?

Bize gelen eleştirilerin büyük bir kısmı bu minvalde oldu. Xabze'nin (toplumsal düzeni kuran uygulamalar bütünü) artık yaşamadığı veya bizim dile getirdiğimiz sorunların geçmişte kaldığını söyleyenler oldu. Aslında buna verilecek cevabın yapısı çok komplikedir. Öncelikle, geçmişte kalmış denilen şeyler yaklaşık 20-30 yıl öncesi, ki bugün hâlâ bizim bahsettiğimiz baskılanmayı yüksek oranda yaşayan bölgeler var. Bu bağlamda, 20 yıl öncesinden bahsediyorsak bile bunları 'geçmişte kalmış şeyler' diye üstlerini kapatabilir miyiz? Bizce kapatmamalıyız. Yüzleşme ve özeleştiri süreçlerinden geçilmeli. Şu an halı Xabze'nin kimi yönlerinin ve patriyarkanın baskısı altında yaşayan kadınların sesleri duyulmalı. Kentleşme ile beraber Çerkeslerin de geçirdiği sınıf değiştirme pratikleri Xabze'ye ve toplumsal rollere de yansıdı ve köylerdeki yapıdan uzaklaşıldı. Fakat patriyarka bitmedi, aynı pratiği yaşayan her cemiyette olduğu gibi şekil değiştirerek devam etti. Gerek psikolojik gerek fiziksel gerekse flört şiddeti olarak… Bu açıdan, göz ardı edilen veya üstü örtülen şeylere değinmeyi amaçlıyoruz evet…

kafkaslar.jpg
Çerkesler, 1864 yılında Rusya tarafından uygulanan tehcir politikası nedeniyle Anadolu'ya kitleler halinde göç ettiler, yol boyunca ciddi kayıplara uğradılar  

 

"Bugün Kafkasya'da yükselen bir feminist hareket var"

 - Çerkesler, Türkiye’de çok bilinmekle birlikte kendi içlerinde gelenekleri çok bilinmeyen bir toplum. Bu kapalılık bir tercihin sonucu mu? Sizin itirazınız bu kapalılığın yarattığı bir sorun mu?

Çerkeslerin dışarıya karşı kapalı olmaları aslında bir savunma mekanizmasının sonucu. Sürgünle ülkelerinden uzaklaşan ve çok farklı bir kültürün içine savrulan bir toplumdan bahsediyoruz. Korunma ve yaşama gayeleri ile sıkı bir kapalılığa gidildi ve dışarıdan çok bilinemedi, tanınamadı. Fakat artık yaşadığımız dönemde bu mümkün değil, şehirleşmenin ve teknolojinin getirdikleriyle mecburen açılmak zorundayız. Fakat bizim itirazımızı başlı başına bu kapalılık yaratmadı direkt olarak. Bugün Kafkasya’da da yükselen bir feminist hareket var ve aynı kaygılarla ilerliyoruz aslında: Ataerkinin etkileriyle. Bu kapalılığın getirdiği ve bizim eleştirdiğimiz nokta ise şu: Milliyetçi saiklerle tutunulan kültür hiç sorgulanmadı ve içerisindeki baskı unsurları dillendirilmedi. Bundan etkilenen kadınlar da ya konuşamadılar (eleştirilemez üstün kültür düşüncesi) ya da konuşmak isteyenler susturuldu (dışarıya nasıl görülürüz kaygısı). Biz bu noktada itirazımızı dile getiriyoruz.

"Destekleyici ifadeler de dile getirildi kaygılar da"

- Azınlık toplumları, içlerinden çıkan eleştirilere genel olarak “Bizi dışarı karşı yanlış gösterir" gibi kaygılarla yaklaşır. Sizin bu çıkışınıza kendi çevrenizden itirazlar oldu mu?

Belirttiğimiz gibi sosyal medyadan veya direkt mail üzerinden bu tarz tepkiler aldık. Aile içerisinde ise farklı tepkiler ile karşılaştık, destekleyici ifadeler de dile getirildi kaygılar da.

"Yaşadıklarını paylaşan kadınlar oldu"

- Bahsettiğiniz sorunları yaşadığını söyleyen kadınlardan arayanlar oldu mu?

Çok çeşitli ve çok hızlı tepkiler aldık. Olumsuz karşılayanların (çoğunlukla erkeklerdi) eleştiri ve tepkilerine topluca bir cevap yazmayı düşünüyoruz zaten. Bunun dışında olumlu karşılayan çok fazla kadın ve kurum oldu. Biz bir ifşa veya me too (ben de) hareketi olarak çıkmamamıza ve böyle bir iddiamızın olmamasına rağmen bizimle yaşadıklarını paylaşan kadınlar oldu. Ekibimize katılmak isteyen kadınların da sevindiklerini belirttikleri mesajları e-mail, Twitter, Instagram ve Facebook üzerinden aldık. Hepsiyle bir toplantı yapmayı düşünüyoruz yakın zamanda, bu da buradan duyurumuz olsun.

İlk hedef görüşmek isteyen kadınlarla tanışıp, onlar için alan açmak

- Ne gibi çalışmalar yapacaksınız?

Henüz çok taze bir hareketiz, yakın zaman için büyük projelerimiz yok. Pandemi koşulları da planları ertelememizin ayrıca bir sebebi. En yakın planımız, bizimle görüşmek tanışmak isteyen kadınlarla konuşup onlar için alan açmak. Onların isteklerini veya anlatacaklarını dile getirmek. Bunun dışında ilerisi için sözlü tarih çalışmaları, Kafkasya’dan araştırmacılarla kadın sorunu üzerine röportajlar, derneklerle toplumsal cinsiyet çalışmaları için görüşmek gibi planlarımız var.

- Kafkas ve Çerkes dernekleriyle bu noktada temasınız var mı?

Henüz bir temasımız olmadı, fakat isteğimiz bu yönde. Almastı olarak başka bir kadın kuruluşu ile temas halinde değiliz ancak sosyal medyada kadın kuruluşlarından çok güzel dönüşler aldık. Dayanışma çağrımıza bu kadar çabuk dönmeleri sevindirici bizim açımızdan.

- Son olarak bir siyasi tercihiniz var mı?

Farklı siyasi görüşlere sahip kadınlardan oluşan bir grubuz ve siyasi tercihi ne olursa olsun kadınların sorunlarına odaklanma amacındayız.

Almastı nedir?

Hareket Almastı adını kullanıyor.

Almastı kelimesi hareketin sitesinde Çerkes mitolojisine sonradan eklenen ve halk anlatılarında sıklıkla adı geçen karakter olarak tanımlandı.

Sitedeki bilgilere göre Almastı, çok uzun boylu, çok güzel, saçları yere kadar uzanan bir kadın olarak bahsedildiği gibi kimi anlatılarda çocukları korkutmak için çirkin, vücudu tüylerle kaplı, insanlara zarar veren bir yaratık olarak da geçer. 

Çerkesler arasında Almastı olarak bilinen efsane Anadolu kültüründe ise Albastı olarak adlandırılıyor. 

Anadolu efsanelerinde Albastı da tıpkı Almastı gibi doğaüstü dişi bir varlık olarak efsanelerde anlatılıyor.

The Independentturkish