Bir Hayalim Var "Muhsin Yazıcıoğlu"

Bütün vatandaşlarımızın ay yıldızlı bayrağın altında şerefle yaşadığı bir Türkiye hayal ediyorum! 

Bir Hayalim Var "Muhsin Yazıcıoğlu"


Bir Hayalim Var "Muhsin Yazıcıoğlu"

Bir hayalim var! 


Bütün vatandaşlarımızın ay yıldızlı bayrağın altında şerefle yaşadığı bir Türkiye hayal ediyorum! 

Bir hayalim var! 

Başını örten ve açanın aynı üniversitede yasaksız, kavgasız kardeşçe yaşadığı bir ülke hayal ediyorum! 

Bir hayalim var! 

Türk, Türkmen, Alevi, Sünni ayrımı olmadan zengin, fakir, yoksul ayrıcalığı görülmeden imtiyazsız, sınırsız, kaynaşmış bir Türkiye istiyorum. Kısacası Adriyatik’ten Çin Seddine kadar kaynaşmış, güçlü bir Türk Dünyası hayal ediyorum!.. 

Hayal ediyorum!.. 

Hayal ediyorum!.. 

Brüksel yollarında ömrünü tüketen değil, IMF kapılarında sürünen değil, Avrupa’nın önünde diz çöktürülmüş bir Türkiye değil, Türk Dünyasıyla buluşmuş, Türk-İslâm Dünyasına önderlik yapan büyük bir Türkiye hayal ediyorum…’’! 

Merhum Ömer Lütfü Mete “Deli Yürek “isimli dizinin bir sahnesinde “Bu millet hayal kurmayı unuttu! En son hayal kuran Türk Atatürk’tü!’’ demişti! 

Merhum Ömer Lütfü Mete bu sahneyi yazarken yukarıda bir hayalini arz ettiğim merhum Muhsin Yazıcıoğlu ebediyete göçmemişti, merhum Mete bu sahneyi yazarken merhum Yazıcıoğlu ve biz merhum Mete’yi arayıp ülkemizin en önemli meselesini gündeme taşıdığı için teşekkür etmiştik! 

Önceki gün 26 Ağustos’ta Bitlis’in Ahlat ilçesinde, 35 yıldır yüreğimde belediğim hayalin resmini gördüğümde çocuklar gibi hıçkırarak ağladım! 

35 yıl öncesinde her yıl mutlaka uğrar, akşam ezanından sonra kendimi sırtüstü toprağa bırakıp, gözlerimi kapatıp bir gün burada 26 Ağustos’ta devlet başkanımızın bizzat katıldığı kutlamaları hayal ederdim! 

Hamd olsun ki, başı açığı kapalısıyla, Alevi’si, Sünni’siyle, Adriyatik’ten Çin Seddine kadar bütün Türk Dünyasının bayraklarının olduğu bir kutlamayı Allah bana gösterdi! Duam odur ki, torunlarımız da torunlarımızın torunları da bu manzarayı görerek yaşarlar! 

Merhum Yazıcıoğlu’nun da hayalindeki gibi, IMF kapılarında sürünen değil, IMF’ye borcunu ödemiş, IMF’ye borç verecek bir Türkiye’nin resmiydi, 26 Ağustos 2018’de Bitlis Ahlat’taki resim! 

Binlerce şükürler olsun ki, Allah bizlere hayallerimizin gerçekleştiğini gösteriyor! 

Bakınız bundan tam 53 yıl önce ABD’de Martin Luther King 200 bin kişiye hayalini haykırmıştı!  

Bir Amerikan rüyasından bahsediyordu Martin Luther King!’’… Bir rüyam var! Gün gelecek, bu ulus ayağa kalkıp kendi inancını gerçek anlamıyla yaşayacak. Şunu kendinden menkul bir gerçek kabul ederiz ki, ‘Bütün insanlar eşit yaratılmıştır.’ 

Bir rüyam var! Gün gelecek, eski kölelerin evlatlarıyla eski köle sahiplerinin evlatları, Georgia’nın kızıl tepelerinde kardeşlik sofrasında birlikte oturacaklar…’’! 

Bugünkü ABD’de, bırakınız eski kölelerin evlatlarıyla eski köle sahiplerinin evlatlarının el ele kızıl tepe de şarkı söylemelerini, eski kölelerin evlatlarıyla eski köle sahiplerinin evlatları, Evangelistlerin köleleri olmuş durumda! Bir başka ifadeyle zulümde dünün ABD’si bugün bir başka boyuta taşınmış bulunmakta! 

Bugün, ABD’nin dünyanın dört bir köşesindeki zulmüne dur diyecek 200 bin kişi bulunamazken Ahlat’ta 500 bin kişi “Dünya beşten büyüktür” diyen devlet başkanıyla ABD zulmüne dur demek için haykırmakta! 

Peki neydi aradaki fark? 

Aradaki farkı bundan tam 269 yıl önce doğmuş (28 Ağustos 1749) Goethe’nin sözlerinde bulabiliriz: “Malını kaybeden bir şey kayıp etmiştir, onurunu kaybeden birçok şey kaybetmiştir, cesaretini kaybeden her şeyini kaybetmiştir’!”. 

Evet, biz 26 Ağustos 1922’de malımızın çoğunu kaybettik, lakin onurumuzu kaybetmedik! 

ABD’de de malını kaybetmedi, ama onurunu kaybetti! 

İmdi! 

Buradan Saygıdeğer Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a, Gençlik ve Spor Bakanımız Mehmet Kasapoğlu’na bir hayalimi arz etmek istiyorum! 

26 Ağustos 1922, yedi düvel 1071’in torunlarını Anadolu coğrafyasından atmak için geldiğinde Sultan Alparslan’ın torunu Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Kocatepe’den, “Ya istiklal ya ölüm’’ dediği, onurumuzu kayıp etmediğimiz gündür! 

Anadolu coğrafyasının bir sahne olarak kullanıldığı, bir ucu Ahlat’ta diğer ucu Kocatepe’de olan bir kutlama yapılmasını, bir yıl öncesinden hazırlığının yapılıp, 26 Ağustos’ta bu ülkenin sanatçıları ve gençleriyle yapılan kutlamaların bu ülkenin tüm televizyonlarından da canlı yayınlanmasını hayal ediyorum!