Birbirimizi yargılamaya devam mı edeceğiz ya da bir olup değişimin peşinden mi koşacağız?

NASIL BİR GERÇEKLİĞİN İÇİNDEYİZ? 

Birbirimizi yargılamaya devam mı edeceğiz ya da bir olup değişimin peşinden mi koşacağız?




Semra Alkan

Semra Alkan

Birbirimizi yargılamaya devam mı edeceğiz ya da bir olup değişimin peşinden mi koşacağız?

Bir önceki yazıda genel bir çerçeveyle 2020 yılı sonrasında bizi nasıl bir gelecek bekliyor sorusu üzerine kalem oynatmaya çalıştım. Bugün de konuyu biraz daha detaylandırmak isterim.  

Salgın sürecinde yaşanan kapanmaların da etkisiyle, Zoom ve benzer yazılımlar sayesinde çok sayıda insanın evden çalışması mümkün oldu. Belki de birkaç yıl içinde yaşanacak geçiş dönemi aylar içinde yaşanabildi ve insanlar ofisten uzakta evlerinde çalışabildi. 

Bir anlamda geleceğin çok da ötelerde olmadığına şahit olduk doğrusu…

Gelinen bu noktada, kavramlar arasındaki mesafenin bu kadar hızlı bir dönüşüm içinde olması, şu soruyu sormayı gerekli kılıyor:

NASIL BİR GERÇEKLİĞİN İÇİNDEYİZ? 

Sıcağı sıcağına olayları yaşarken bazı konular çok da önemli gelmeyebilir belki… Ve fakat biraz açıyı genişletince konuların boyutları hemen değişiyor.

Görünen o ki, önümüzdeki dönemde çalışma dünyası bazılarımız için daha esnek, bazılarımız için de daha acımasız ve güvensiz olabilir. Yetenekli ve donanımlı çalışanlar daha avantajlı konumda olurken, salgın sonrasında yaşanabilecek işsizlik ve genç ve düşük vasıflı işçilerin zaten zayıf olan pazarlık gücünü aşındırabilir. 

Öte yandan, görev odaklı istihdam kavramı da ön plana çıkıyor. Yani çalışanların işlerini nerede ve ne zaman yaptığına bakılmaksızın ne yapılması gerektiğinin önemli olduğu… Firmaların yeteneklerine göre doğru kişileri doğru işe yerleştirerek üretkenliği daha da artırabileceği ifade ediliyor.

* * *

Önümüzdeki dönemde karbondan arındırılmış kavram üzerine de daha fazla yorumlar, analizler yapılacak sanırım. Zira, Joe Biden, sera gazı emisyonlarının en geç 2050'ye kadar net sıfıra ulaşacağını taahhüt etti. Diğer taraftan Çin de sera gazı emisyonlarını 2060’a kadar sıfıra düşürmeyi planladığını açıkladı. Tabii tüm bu hedeflerin gerçekleştirilmesi bir anlamda köklü teknolojik yenilikler, ekonomik ve sosyal değişimler anlamına da geliyor

Ayrıca bu geçişi sağlayan teknolojileri kontrol eden ülkelerin ve firmaların rekabet üstünlüğüne sahip olacağı da aşikârdır. Öte yandan, Çin, güneş panelleri, rüzgâr türbinleri, elektrikli araçlar ve bunlarda kullanılan piller gibi iklim değişikliğini azaltmayı destekleyen teknolojiler ve ürünler için küresel pazarda hâkim bir paya sahip olmaya da hazırlanıyor. 

Belli ki önümüzdeki süreçte yenilenebilir enerji konusu da gündemin ön sıralarında yerini alacak görünüyor.

* * *

Bugünlerde bir kargaşa hikâyesinin oyuncuları gibiyiz. Kimse kendisini başka bir hikâyede zannetmesin. Zira hepimiz aynı hikâyenin parçalarıyız.

Eski güzel konforlu zamanlar, konforlu zeminler ötelere saklandı ve hatta çoktan gitti. 

Ve şimdi sormak isterim:

Yarına farklı bir iklimde uyanabilecek miyiz? Ya da alıp başını giden yıldızları geri getirebilecek miyiz?

Bu biraz bize de bağlı sanki…

Aslında birbirimizi yargılamaya devam mı edeceğiz ya da bir olup değişimin peşinden mi koşacağız?

Ve tam da bu sebeple, hep “birlik olmak” diyorum ve demeye de devam edeceğim.

KISA KISA

Geçen hafta DEVA Partisi - Çorum Dijital Dönüşüm Buluşmaları isimli çok keyifli bir söyleşiye katıldım. Genel olarak dünyada ve Türkiye’de dijital dönüşümün etkileri üzerine konuşuldu. Zoom üzerinden yapılan söyleşide birçok ilden katılımcılar, gençler vardı. Zaten, özellikle merak ettiğim de tüm dünyayı kasıp kavuran dijital dönüşüm konusunda gençlerimizin ne düşündüğüydü. 

Ve gördüm ki, gençlerimiz bu konuların çok daha fazla konuşulmasını istiyor. Teknoloji dünyasında yaşanan gelişmelerin içinde ülkemizin çok daha etkin olmasını talep ediyor. Yeni unicornların, startup haberlerinin gelmesini bekliyor. Araştırma geliştirmenin, inovasyonun, girişimcilik konularının daha ön planda olmasını istiyor.

Ayrıca, söyleşide DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcı Burak Dalgın, kısaca partinin internet vizyonundan da bahsetti. 5H olarak belirttikleri vizyonda yer alan başlıklar şu şekildedir: Hızlı, her yerde, hesaplı, hizmet odaklı ve hür bir internet… 

Bunlardan en çok dikkatimi çeken ülkemizin internet hızı olarak dünyanın üçte bir seviyede olması vesilesiyle hızlı internet taahhüt etmeleri ve her yerde internet amacıyla Türkiye’de 1 milyon km fiber altyapısına kısa bir sürede ulaşmayı taahhüt etmeleridir.

Son olarak, dijital dünyanın tüm detaylarıyla söyleşide tartışılması, yorumlanması önemlidir. Zira genelde siyasette konuşulanlar hep daha başka… Hele ki son dönemde bir moda başladı ki, sormayın gitsin. Bağırma modası… Tezlerin, argümanların bağırarak ifade edilmesi… 

Oysaki tüm dünyayı kasıp kavuran dijital dönüşüm üzerine siyasetin çok daha ilgi göstermesi gerekmez mi? 

Ya da yeniliğin, değişimin yaşandığı tam da bu süreçte zihinlerin özgürleştirilmesi gerekmez mi?

Ve en önemlisi ardı ardına bu kadar önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemde birlik olmamız gerekmez mi?

Sorular, sorular… Cevabı olmayan sorular…

https://www.karar.com/yazarlar/semra-alkan/birbirimizi-yargilamaya-devam-mi-edecegiz-ya-da-bir-olup-degisimin-1588026

SEMRA ALKAN / KARAR