BM'de Doğu Türkistan'daki zulmü anlattı
İlham “İslam’ı tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak görüyorlar”
Pekin’in, Doğu Türkistan’daki zulmü anlatmasın diye cezaevinde tuttuğu insan hakları savunucusu Prof. İlham Tohti’nin kızı Cevher İlham, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda vahşeti dünyanın yüzüne haykırdı. Liderlerin bulunduğu New York’da işkence kamplarında yaşananları en ince ayrıntısına kadar anlatan İlham “İslam’ı tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak görüyorlar” dedi.
Çin yönetiminin 'ayrımcılık' suçlaması ile yıllardır cezaevinde tuttuğu Doğu Türkistanlı fikir adamı ve aktivist İlham Tohti'nin kızı Uygur Hareketi Dış İlişkiler Direktörü Cevher İlham, BM Genel Kurulu'nda konuştu.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun moderatörlüğünde düzenlenen 'Dini Özgürlükler' oturumunda konuşan İlham, Müslüman Uygurlara yönelik acımasız Çin politikalarını anlattı. Pompeo, İlham'ı "Cevher İlham'ı dinleyelim, onun babasına Çin'deki bir vicdan mahkumu olarak ömür boyu hapis cezası verildi" sözleriyle takdim etti. "Teşekkür ederim, sekreter Pompeo. Benim adım Cevher İlham ve bir Uygur'um. Batı Çin'deki susturulan milyonlarca Uygurlar adına söz hakkı için ABD'ye teşekkür ederim" sözleriyle konuşmasına başlayan İlham, babasının mahkumiyetini ve Doğu Türkistan'daki asimilasyon politikalarını BM Genel Kurulu'nda dünyaya anlattı:
'ÇOCUKLARIN DİNİ İBADETLERİ YASAKLANDI'
"Çin'de bir Uygur olmak suç oldu. Babam İlham Tohti ünlü bir ekonomist ve entelektüel, o asla ayrılıkçılığı desteklememişti. Ama o şimdi hapiste. Çünkü o inanç özgürlüğü, inanç hukuku ve özgürce ibadet etme hukuku konularında konuşmayı seçmişti. Onun suçu sadece açık bir şekilde barışı ve uzlaşmayı çağırmaktı. Çin hükümeti, inançlı insanların komünist partiden başka hiçbir güce inanmaması için dini hedef aldı. Ülkedeki kiliseler, tapınaklar ve camiler yıktırıldı. Haç belgesinin ve minarelerin yerine orak ve çekicin gelmesini istediler. Dini resimler, zorbalara iyi görünmek için kaldırıldı. Hristiyanlık ve Yahudilik, hükümet propagandaları için kaldırıldı. Çocukların dini ibadetleri yasaklandı. Biz, Çin'deki azınlıkların etnik ve dini kimliklerinin sistematik yok edilmesine şahit oluyoruz."
İlham Pekin'in dünyaya 'eğitim merkezleri' yalanıyla anlattığı toplama kamplarını da şöyle anlattı: "Pekin, İslam'ı tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak görüyor. Uygurlar Allah'a ibadet ettikleri, Ramazan'da oruç tuttukları, sakal bıraktıkları sadece 'Selamün Aleyküm' dedikleri için tutuklanmakta. Her gün Uygurlar ve azınlık Müslümanlar, hükümetin toplama kamplarında işkence görmekte, zorla ilaç içtirilmekte ve beyinleri yıkanmakta. Toplama kampları dışında yüksek teknoloji altında kontrol edliyorlar, takibe alınıyorlar. Han Çinlileri eve girerek dini ibadet izi arıyor. Pekin, 'Aşırılığa karşı savaşıyoruz' diyor, Allah'a inanmak aşırılık değildir. Pekin "Uygurları etkili işçiler yapmak için eğitim veriyoruz" diyor.
Doktorların, üniversitelilerin, entelektüellerin, profesörlerin meslek eğitimine ihtiyacı yok. Pekin, bölücülüğe karşı savaştığını söylüyor; dini yaşamak, kendi ana dilini konuşmak bölücülük değildir. Pekin hükümeti 'Din ve inancın, huzurlu toplumu tehdit ettiğini' söylüyor. İnanç nefrete, ayrımcılığa yol açmaz. İnanç; sevgi, merhamet ve hoşgörü getirir. Amerika, bana evrensel hakkın gerçek manasını ve Birleşmiş Milletler'deki değerlerini gösterdi. Bu hukuk Çin'de ve dünyanın herhangi bir yerinde mücadele etmeye değer."
KARAR