BÖBREK KANSERİ ‘SİNSİ’ GELİYOR! 

Erken tanı ve tedavi hayat kurtarıyor! 

BÖBREK KANSERİ ‘SİNSİ’ GELİYOR! 




En önemli risk faktörleri: 

Obezite, sigara ve hipertansiyon

Erkeklerde yaklaşık 2 kat fazla görülüyor

Erken tanı ve tedavi hayat kurtarıyor! 

BÖBREK KANSERİ ‘SİNSİ’ GELİYOR! 

Böbreklerdeki hücrelerin kontrolden çıkarak büyümeleri sonucu gelişen böbrek kanseri, tüm kanser türlerinin  yaklaşık yüzde 3'ünü oluşturuyor. Dünya çapında her yıl 400 binden fazla yeni böbrek kanseri teşhis edilirken, 170 binden fazla kişi de bu kanser nedeniyle hayatını kaybediyor. Öte yandan, böbrek kanserinde erken tanı ve tedavi yaşamsal öneme sahip. Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Emre Karabay, günümüzde böbrek kanserinin tarama programı olmadığı için kitlelerin çoğunlukla başka bir hastalık nedeniyle yapılan testlerde tesadüfen tespit edildiğini belirterek, “Son yıllarda ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntülemelerinin yaygınlaşması, böbrek kanserlerinin artık çok daha erken evrede yakalanabilmelerine olanak sağlıyor” diyor. Günümüzde geliştirilen cerrahi yöntemler ve onkolojik tedaviler sayesinde erken tanı konulduğunda, böbrek kanserinin tedavisinden önemli başarılar elde edilebiliyor. Bu nedenle, özellikle 40 yaşından sonra düzenli sağlık kontrollerinin aksatılmaması ve herhangi bir yakınmada zaman kaybetmeden hekime başvurulması büyük önem taşıyor.  

Bu belirtiler varsa zaman kaybetmeyin

Böbrek kanserleri erken evrede genellikle herhangi bir şikayete yol açmayarak sinsice ilerliyor. Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Emre Karabay, bu kanser türünün ileri evrelerde verdiği sinyalleri; “Zamanla idrarda kanama, sırt veya yan ağrısı, karında ele gelen kitle, nedensiz kilo kaybı, iştahsızlık, kansızlık, nedeni belirlenemeyen ateş veya yüksek tansiyon görülebiliyor” olarak sıralıyor. 

En önemli risk faktörlerine dikkat! 

Böbrek kanserlerinin en önemli risk faktörlerinin obezite, sigara ve hipertansiyon olduğu belirtiliyor. Ayrıca diyaliz tedavisi gören kronik böbrek yetmezliği hastalarında, ailede böbrek kanseri öyküsü olanlarda, nadir görülen genetik bazı hastalıklarda (von Hippel-Lindau hastalığı, Birt Hogge Dube sendromu gibi) da böbrek kanseri görülme sıklığı artıyor. Böbrek kanserleri erkeklerde kadınlardan yaklaşık iki kat daha fazla görülüyor. Erkeklerde daha sık görülmesinde, sigara kullanım alışkanlıkları ve cinsellik hormonlarının etkisinin olabileceği düşünülüyor. 

Böbrek fonksiyonları korunabiliyor

Tümör vücuda yaygın olarak yayılmadıysa, böbrek kanserlerinde ilk tedavi seçeneği, kanserli hücrenin vücuttan cerrahi olarak çıkartılması oluyor. Erken evrede, yani kanserin sadece böbrekte olduğu aşamada yakalanan kanserlerde, cerrahi tedaviden oldukça başarılı sonuçlar elde ediliyor. Cerrahi yönteme uygun olan hastalarda, böbreğin korunarak sadece kanserli alanın çıkartılması yeterli geliyor. Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Emre Karabay, “Parsiyel nefrektomi ismi verilen bu yöntemle hem kanserin kontrolü sağlanıyor hem böbreğin fonksiyonları korunabiliyor. Bu sayede hastanın ilerleyen yaşlarında gelişebilecek olan kalp hastalıkları riski de azalıyor” diyor. 

Böbreğin korunamadığı tablolarda ise kanserli alan, böbrek ve çevresindeki yağ dokusuyla birlikte çıkartılabiliyor. Yaşı veya ek hastalıkları nedeniyle cerrahi yöntem yapılamayacak olan hastalarda çok yüksek veya çok düşük derecede ısı tedavileri, yani ablasyon yöntemiyle hastalar tedavi edilebiliyor. Doç. Dr. Emre Karabay, kanserin  vücuda yayıldığı tablolarda da tıbbi onkoloji uzmanları ile yapılan görüşmelerin ardından; ağrıyı azaltmak, kanamayı durdurmak veya yaşam süresini uzatmak için yine cerrahi yönteme başvurulduğunu söylüyor. 

Laparoskopik yöntem tercih ediliyor

Son yıllarda, böbrek kanserinin  cerrahi tedavisinde genellikle laparoskopik yöntem tercih ediliyor Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Emre Karabay,  laparoskopik yöntemin sağladığı faydaları,  “Karın bölgesinde veya sırtta açılan küçük deliklerden yapılan bu operasyonlarda hastanın hastanede kalma süresi daha kısa, kanama miktarı daha az, operasyon sonrası ağrısı daha az, yara yeri de sadece kitleyi çıkaracak kadar olduğu için daha küçüktür” şeklinde anlatıyor.