Boğaziçi Üniversitesi’nde Kâbe fotoğrafının yere konulmasına ve üzerine Şahmeran resmi ile LGBTİ amblemlerinin yapıştırılmasına ilişkin yürütülen soruşturmada ikisi tutuklu 7 öğrenci hakkında “Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçundan 1’er yıldan 3’er yıla kadar hapis cezası istemiyle savcılık iddianame düzenledi. Dün iddianame okundu ve mahkeme heyeti tutukluluğun devamına karar vererek duruşmayı 17 Mart’a erteledi.
Üzüldüm. Keşke tahliye edilselerdi. İddianame tamam, delil karartma diye bir şey yok, kaçma ihtimalleri de yok.
İddianameden Kâbe fotoğrafının sorumluluğunun Selahattin Can Uğuzeş ile Doğu Demirtaş adlı tutuklu iki gence ait olmadığı zaten anlaşılıyor. Çünkü iddianamede grup içindeki bazı öğrencilerin dinî değerlere aykırı olduğu için resmin kaldırılmasını istemelerine rağmen, diğer şüphelilerden ikisinin “Sorumluluk bize ait, resmi kaldırmayacağız” dedikleri belirtilmekte.
Kısacası sorumluluk kime ait olursa olsun bu öğrencilerin özgürlük, adalet, dayanışma duygu ve isteklerinin, başkalarının kutsallarına saygısızlık gerektirmeyeceğine dair yeterince özen göstermediklerini, yaptıklarının nereye varacağını kestiremediklerini söyleyebiliriz ama burada “Senin kutsalını ayaklar altına alıp ezeceğim” gibi bir fanatizm içinde olduklarını ileri süremeyiz.
Bu çocuklar muhalif fikirlere sahip olsalar da bu onların dinî kutsallara hınç besledikleri anlamına gelmiyor.
Daha önce yazmıştım(*) hatırlayacaksınız. Doğu Demirtaş’ın annesi Dr. Gamze Demirtaş’ın AK Parti Kadın kollarındaki görevinden, yaşadığı sıkıntı nedeniyle ayrılmak durumunda kaldığını.
Gamze Hanım'ın eşi, yani Doğu’nun babası Sertaç Demirtaş ile dün uzun uzun konuştum. Bana yazılmamak kaydıyla pek çok şey anlattığı için hepsini aktaramıyorum. Çocuğundan bahsederken her baba gibi sesinden sevgisini anlıyorsunuz. Sesi titriyor ondan söz ederken. Oğlu Doğu Demirtaş bir röportaj verip demiş ya hani “Bizi tanırsanız seversiniz” diye. Sertaç Bey de öyle söylüyor:
“Doğu’yu tanımanızı isterim, hakikaten eğitim sistemine kafa yoran, Boğaziçi’ndeki Cern ekibinde görevi olan bir çocuk. Kendi blogunda bir uzun mektubu çıkacak. Onu da okumanızı öneririm. O yazısında gerçek Doğu’yu tanıyacak, birikimini göreceksiniz. Oğlum olduğu için söylemiyorum. Ülkesiyle ilgili sorumluluk duyan, bilgili, entelektüel bir çocuk. Evet, muhalif tabii. Fakat herhangi bir siyasi partinin ya da oluşumun içinde de değil...”
Sertaç Bey ve eşi Gamze Hanım, çocuklarıyla düzenli olarak görüşüyormuş. Sağlığı iyiymiş ve çıkan yemeklerden de gayet memnunmuş. “Midemi bozmuyor” diyormuş Doğu.
Bu arada her iki genci savunmak üzere ilk başta görev alan avukatlar da azledilmiş. Aile avukatları devreye girmiş.
AK Parti ve MHP kanadında bu gençlerle ilgili ılımlı bir yaklaşım olduğunu biliyorum. MHP lideri Devlet Bahçeli geçen haftaki grupta yaptığı konuşmada neredeyse 45 dakikasını gençlere ayırdı. Söyledikleri, bir kucaklaşma için dikkate değerdi. Tabii ki bu konuşma nedeniyle kimsenin tarafını ya da tutumunu değiştirmesi beklenmemeli. Ama şu bir gerçek ki gençlikte itirazlar daha yüksek sesle dile getirilir, tepkiler gösterilerle anlatılmak istenir.
Boğaziçi eylemleri, dışarıdan gelen bir avuç provokatör ve bazı siyasetçiler tarafından kışkırtılmasaydı eminim çok daha sağlıklı ve demokratik bir zeminde devam edecekti.
Yine de ortaya çıkan sonucun bedelini gencecik çocuklar ödememeli.
Üstelik bu çocuklar “Biz yalnızca sanatla, barışçıl biçimde tepkimizi göstermek istedik ve Kâbe resminin yere konulduğundan haberimiz bile olmadı” diyorlarsa...
Bu arada Sertaç Bey'in sözünü ettiği mektup bu yazıyı gönderdiğim esnada yayınlanmamıştı.
FUAT UĞUR / TÜRKİYE