Boşanma davasından Adil Öksüz çıktı

ÖKSÜZ'Ü KİM KAÇIRDI?

Boşanma davasından Adil Öksüz çıktı




Boşanma davasından Adil Öksüz çıktı

6 Ekim'de gece saat 02.00'de bu defa Ankara Emniyet Müdürlüğü Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğü'ne IP numarası belli bir mail gelir...

Darbe teşebbüsünün kilit ismi Adil Öksüz bildiğimiz kadarıyla Almanya'da. 15 Temmuz'un ertesinde gözaltına alındığı halde neden bırakıldığı, nasıl kaçtığı hâlâ bir muamma. Artık ilgilenen de yok zaten.

Hatırlarsanız; Ağustos'ta Sincan'da hapisteyken, Öksüz hakkında Alo 140 Terör İhbar Hattı'na gelen bir ihbar ve bunun üzerine yapılan işlemi (https://odatv4.com/adil-oksuzun-yerini-ogrenen-emniyet-bakin-ne-yapmis-19082046.html) yazdım.

Neydi ihbar?

Alo 140'ı arayan bir kişi, Adil Öksüz'ün Almanya'da kullandığı adın yanısıra, bulunduğu adresi koordinatlarına kadar vermişti.

Peki bunun üzerine ne yapılmıştı?

Emniyet, Akıncı davasına bakan Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yazı yazıp, “İhbarla ilgili gerekli çalışmaların yapılması için talimat verilmesini” istemişti. 

Bazı sanık avukatları söz konusu yazıya dikkat çekip, gerekli talimatın hemen verilmesi talebinde bulunmuş, ancak Mahkeme, avukatların tüm talepleriyle birlikte bunu da reddetmişti. 

ÖKSÜZ'Ü KİM KAÇIRDI?

İhbarların ciddiyeti, bunların araştırılma yöntemi ve ihbarcılık mekanizmasının ne hale geldiğini gösteren çarpıcı bir örnekten daha söz etmek istiyoruz.

İhbarın konusu, yine Adil Öksüz.

6 Ekim'de gece saat 02.00'de bu defa Ankara Emniyet Müdürlüğü Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğü'ne IP numarası belli bir mail gelir.

Konu bölümünde “FETÖ'cü” yazan mailde; bir avukatın adı, nüfusa kayıtlı olduğu il ve kayıtlı olduğu baronun da adı belirtilerek, şöyle denilir:

“15 Temmuz 2016 yılında yapılan darbe sonucu Adil Öksüz'ün Gürcistan'a kaçmasına yardım ve yataklık eden kişilerden biri olarak şüpheleniliyor. Gereğini bilgilerinize. Telefonunda mesaj kısmına bakılsın.”

Bu çok ciddi iddia karşısında, IP numarası da belli olduğuna göre, öncelikle ihbarcının bulunup, bilgisine başvurulması gerekir, değil mi?

Hayır, böyle yapılmıyor. Ya ne oluyor?

Söz konusu mail ilgili diğer şubelere gönderiliyor. Nihayetinde 1 ay sonra 5 Kasım'da, ihbarda adı geçen avukatın fotoğrafıyla birlikte bir araştırma tutanağı düzenleniyor.

Tutanağa, “Yapılan araştırmalar neticesinde; ihbarda belirtilen şahsın ....... nüfusuna kayıtlı şahıs olabileceği, ...... ikamet adresinde kaydının bulunduğu, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyeliğinden herhangi bir soruşturma kaydının bulunmadığının tespit edildiği” yazılıp, imza altına alınıyor.

Bir anlamda ihbarın ciddi olmadığı anlaşılıyor.

Sonrası mı? 

Aynı gün Ankara Emniyet Müdür Yardımcısının imzasıyla, bilgi için Emniyet Genel Müdürlüğü TEM Daire Başkanlığı'na, gereği için de Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ne bir yazı gönderiliyor. Yazıda, ihbarın içeriği ve ihbarda adı geçen kişiyle ilgili araştırma tutanağındaki bilgiler aktarıldıktan sonra bunların Akıncı dava dosyasına eklenmesi isteniyor.

Yazının en sonunda da, “Söz konusu ihbar içeriği ve görevlilerimizce düzenlenen Araştırma Tutanağı doğrultusunda herhangi bir talimat verilmesi durumunda gereğinin yapılacağı hususunu arz ederim” deniliyor.

Yani herhangi bir ciddiyeti tespit edilemeyen bu ihbarda da her ihtimale karşı olsa gerek, top yine mahkemeye atılıyor.

AVUKAT NİYE VE KİMİN HEDEFİNDE?

Araştırma ve soruşturmalardaki bu garip uygulamalar dışında, olayın bir başka boyutu daha var. 

İhbar yapıldığında adı polise bildirilen avukatın, ne söz konusu ihbardan ne de hakkında yapılan araştırmadan haberi olur.

Olayı, Akıncı dava dosyasında bu yazışmaları gören meslektaşlarından öğrenir. Önce şaşırır, ama hemen sonra konuyu çözer.

Geçmişte bir boşanma davasına bakmıştır. Boşanma kararı alındıktan sonra müvekkilinin eski kocası, CİMER başta olmak üzere her yere kendisi hakkında başka başka iddialarla ihbarda bulunmuş, bu yüzden başı çok derde girmiştir. Bu son ihbarı da büyük ihtimalle aynı kişinin yaptığı sonucuna varır.  

Böylesi ciddi suçlamaya maruz kalan avukatın tahmini doğru ise “FETÖ'cülük” ihbarlarının nasıl bir intikam aracına dönüştüğü ortada.

Hani “hukukta reform” deniliyor ya, işte bir reform konusu. İşe ihbar mekanizmasından başlamak gerekmiyor mu?

Müyesser Yıldız

Odatv.com