Britanyalı IŞİD mahkumlarını Suriye’de çürümeye terk ederek hiçbir şey öğrenemeyiz

O artık hayatta değil ve BK'de yargılanma arzusuna asla kavuşamayacak

Britanyalı IŞİD mahkumlarını Suriye’de çürümeye terk ederek hiçbir şey öğrenemeyiz




Kimse gitmezken Suriye'nin kuzeydoğusundaki bir cezaevine ziyarette bulunarak, IŞİD mensubu olduğunu kendisi itiraf etmiş İshak Mustafa'yla hikayesini dinlemek üzere buluşmuştum. O artık hayatta değil ve BK'de yargılanma arzusuna asla kavuşamayacak

Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke'de yer alan bir cezaevinde IŞİD'le bağlantılı olduğu iddia edilen erkek mahkumlar zeminde oturuyor (AFP)

İshak Mustafa, bulunduğu yerdeki tüm mahkumlara giydirilen turuncu tulumun içinde ayaklarını sürüye sürüye odaya girdi. Cılız görünüyordu, başında bir bandaj vardı. Kafatasının aylar önce çatladığını ve hafızasının hâlâ puslu olduğunu söyledi. Çökmüş görünmesine rağmen IŞİD hilafetinde geçirdiği günleri anlatırken net ve ayrıntılı bir şekilde konuşuyordu.

Mustafa'yla röportaj yapmak için geçen yıl kasım ayında, onun binlerce IŞİD şüphelisiyle beraber Kürt güçleri tarafından hapiste tutulduğu Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke kentine gitmiştim. Bu görüşmeden aylar önceyse, IŞİD hilafetinin çöküşü sırasında örgütün kontrolündeki son köy olan Bağoz'dan ayrıldıktan sonra bir araya toplanan bitkin ve mağlup çok sayıda IŞİD savaşçısının o hallerine şahit olmuştum.

27 yaşındaki Mustafa, IŞİD mensubu olduğunu kendisi itiraf etmişti. 2014'te ailesine kısa bir gezi için Amsterdam'a seyahat edeceğini söyleyip Suriye'ye gitmişti. Suriye'ye varışından kısa süre sonra da IŞİD için sadece idari görevler üstlendiğini iddia ettiği bu terör örgütüne katılmıştı.

Hilafetin çöküşünden 6 ay sonra yani Eylül 2019'da aynı cezaevinde karşısına bir gazeteci çıkıncaya kadar Mustafa'nın akıbetini kimse bilmiyordu. Gardiyanların gözetiminde yaptığımız görüşmede bana Birleşik Krallık'a (BK) geri dönmek istediğini anlattı. Neyle suçlanıyor olursa olsun kendi ülkesinde yargılanma hakkının olduğunu öne sürdü.

"Eğer eve geri dönüp mahkemeye çıkarılır ve cürüm olarak gördükleri meselelerden suçlu bulunursak, ellerimi havaya kaldırır ve hapis cezamı çekerim. Sonra da dışarı çıkarım. Demokrasi budur" dedi. Herhangi bir suç işlediğini reddetmekle birlikte "Yaptığım her şey için pişmanım. Yeni bir sayfa açmak istiyorum" diye ekledi.

Ne var ki bu şansı elde edemeyecekti. Haberlere bakılırsa son iki hafta içinde, görüşmemizden 9 ay kadar sonra cezaevinde öldü. Çelişkili haberlerde Mustafa'nın mahkumlar arasında yaşanan bir kargaşa sırasında ya da cezaevinden kaçmaya çalışırken öldürüldüğü ileri sürüldü.

Mustafa'nın ölümünün, BK'nin kendi vatandaşlarını yargılamak üzere geri getirmeyi reddetmesi ve bu kişilerin yakalandıkları yerde (bu vakada Suriye'nin kuzeydoğusunda yeni oluşmaya başlayan yarı özerk bölgede) yargılanması şeklinde izlediği politikaya yönelik tartışmayı tekrar alevlendireceğe benziyor.

BK hükümetinin bir sözcüsü, kendisine Mustafa'nın ölümünün bu politikayı etkileyip etkilemeyeceğini sorduğumda, "BK Dışişleri Bakanlığı, 2011'den bu yana Suriye'ye yapılan tüm seyahatlere karşı uyarıda bulunuyordu" yanıtını verdi:

BK'den ayrılmayı seçip IŞİD için savaşan ya da IŞİD'e destek veren kişiler, potansiyel olarak çok ciddi bir ulusal güvenlik riski taşıyor.

Bu risk, şüphelileri Suriye'de bırakma gerekçesinin de bir parçasını teşkil ediyor. Mustafa gibi birinin BK mahkemelerinde mahkum edilmesini sağlamak zor olurdu. Söz konusu Britanyalıların Suriye'de zamanlarını nasıl geçirdiğini kanıtlayan çok az kanıt var.

Bu politika, IŞİD şüphelilerinin özel bir ceza sınıfına tabi tutulması gerektiğine inananlar için tatmin edici olabilir ama aynı zamanda IŞİD mağdurlarının ellerinden cevapları alırken, hüküm giymemiş kişileri giderek artan biçimde fiili bir ölüm cezasına mahkum ediyora benziyor.

Bu genç erkeklerin terör örgütüne katılma gerekçelerini ve oradayken hangi işlere karıştıklarını bilmek istediğim için Mustafa'yla ve diğer IŞİD mahkumlarıyla röportaj yapmanın önemli olduğunu hissettim. Gözaltında tutuluyor oldukları halde bile onlarla görüşmeyi reddeden Britanya hükümeti, bu insanların neden ve nasıl radikalleştiğini, işledikleri suçların doğasını tam olarak anlama ihtimalini de elimizden alıyor. Bu parçaları bir araya getirmeye yönelik hayati vazifeyse, o sefil cezaevlerine girme cesareti gösteren bir avuç gazeteciye düşüyor.


Mustafa'nın tutulduğu cezaevi, okuldan bozma bir yerdi. Binanın içeride tutulan yaklaşık 5 bin IŞİD mahkumunu barındıracak donanıma sahip olmadığını daha o zaman fark etmiştim. Mahkumlar 100'er kişilik gruplar halinde hücrelere konurken, aşırı kalabalık ortamlar hastalıkların yayılmasına yol açıyordu. Bir gardiyan, mahkumların neredeyse yarısının bazı sağlık sorunlarından muzdarip olduğunu söylemişti.

Tahminen 10 ile 30 arasında Britanyalı IŞİD mensubu şüphelisinin bulunduğu bölgeyi kontrol eden Kürtlerin öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri (çatı yapısını Türkiye'nin terör örgütü olarak kabul ettiği YPG'nin oluşturduğu örgütlenme -ed.n.) yabancı ülkelere IŞİD'e katılan vatandaşlarını geri almaları için birçok kez çağrıda bulundu. Terör örgütünün mağdurlarının birçoğu da bu adamların yargılanmasının adaletin tesisinin tek yolu olduğunu belirtti.

Böylesi karanlık bir yerde kendi ülkemden, özellikle de benim yaşlarımda (aramızda sadece 7 yaş vardı) biriyle röportaj yapmak garip bir duyguydu. IŞİD mahkumlarıyla daha önce de röportajlar yapmıştım ama onlar genellikle bir çevirmen aracılığıyla gerçekleşmişti. Hiçbirinin Doğu Londra aksanı yoktu.

Mustafa yaralarına rağmen zinde görünüyordu. Onu nasıl çözeceğimden emin değildim. Bazen hesaplı ve önceden hazırlanmış görünürken, bazen de umutsuzca naifti.

Anlattıkları, kendisinden önce gelen çoğu Britanyalının hikayesine benziyordu. Arkadaşlarının onu daha aşırı bulduğu 2013'te Westminster Üniversitesi'nde ekonomi eğitimi alıyordu. Ertesi yıl öğrenci arkadaşı Zekeriya Elogbani'yle birlikte Suriye'ye gitti. Aynı üniversiteden IŞİD'e katılan 7 öğrenciden ikisi onlardı. Bunlar arasında Cihatçı John olarak bilinen IŞİD celladı Muhammed Emvazi de vardı.

Bana, "Babamın arkadaşlarından birinin Suriyeli bir ailesi vardı. Devrim öncesinde ve devrim sırasında Suriye halkının nasıl baskıya uğradığına dair benimle sohbet ederdi. Dahası, sosyal medyada, Twitter'da, Facebook'ta, her yerde yardım isteyen insanlar görüyorduk" dedi.

Mustafa, Suriye'ye gidince Suriyeli bir kadınla evlenip aile kurduğunu anlattı. Yakalanan IŞİD üyelerinin çoğu gibi o da savaşçı olduğunu reddediyor fakat grup için idari işler yaptığını kabul ediyordu.

ABD öncülüğündeki koalisyonun hava saldırısında ciddi derecede yaralanan Mustafa, Bağoz'dan ayrıldığında bilinci kapalı bir haldeydi. Karısı ve küçük oğlu o saldırıda öldürülmüştü. Kafatasının yaşanan patlamada çatlaması nedeniyle başını bandajla sardığını söyledi. Çatışmalara ya da grubun işlediği savaş suçlarına katılıp katılmadığı hususunda bastırınca muğlak yanıtlar verdi:

Hiç köle görmedim, bu tür eylemlerde hiç yer almadım. Herkes gibi ben de haberlerden duydum. Ama (liderliğin) yaptığı şeyler için toplu halde üyeleri suçlayamazsınız.

Elbette bu konuda kendisine katılmamıştım. Zira IŞİD üyesi birçok kişi, bu örgütün halihazırda iğrenç vahşetler ve savaş suçları işlediğini tam olarak bildikleri halde oraya gidip gruba katılmıştı.

Mustafa'yla görüşmem sadece yarım saat sürmüştü. Benim elimdeki röportaj ve onun diğer gazetecilere verdiği birkaç mülakat, Mustafa'nın yargılanması halinde hilafette geçirdiği günlere dair neler öğrenebileceğimizin sadece bir parçasını oluşturuyor. Ne var ki ölümüyle birlikte Mustafa, birçoklarının henüz sorma şansı bulamadığı soruların yanıtlarını da beraberinde götürmüş oldu.

 

 https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

©The Independent