Bu harekat Suriye'nin parçalanmasını önleyebilir mi

Türk Ordu’sunun her harekatını desteklemek, hepimizin kutsal görevidir.

Bu harekat Suriye'nin parçalanmasını önleyebilir mi




Nejat Eslen yazdı

  Arap Baharı’nın, ABD tarafından deklare edilen amacı, Ortadoğu ülkelerinde demokrasiyi yaymak, insan ve kadın haklarını geliştirmek, bu ülkelerde refah seviyesini yükseltmekti.

Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’nin devamı olan Arap Baharı’nın öncelikli asıl amacı ise bölgedeki enerji kaynaklarını ve bu kaynakların çıkış güzergahlarını emin ellere devretmek, gerektiğinde bu amaç için rejim değişikliklerini gerçekleştirmek, İsrail’in güvenliği için hedef ülkeleri parçalara bölerek artık tehdit oluşturamaz duruma getirmek ve bu coğrafyada İsrail’in güvenlik çıkarlarına hizmet edecek büyük Kürt devletini inşa etmekti.

Arap Baharı Suriye’yi vurduğunda, ABD’nin teşviki ile bu ülkedeki gelişmeler, Türkiye’yi yönetenler tarafından Ortadoğu liderliğine gidecek yolda bir fırsat olarak değerlendirildi; bu amaçla, ABD’nin teşviki ile Suriye’de rejim değişikliği için çaba gösterildi, bunu sağlamak için Özgür Suriye Ordusu teşkil edildi.

Geçen sekiz yıllık süreç içinde Suriye’de şartlar hiç de arzu edildiği gibi gelişmedi.

“IŞİD İLE MÜCADELE BAHANESİ İLE DESTEKLENEN BU ÖRGÜT…”

Suriye devletinin kritik bölgeleri savunmak amacı ile terk ettiği ülkenin kuzeyine, PKK-YPG egemen oldu. İşbirliği yaptığımız ABD, Suriye’de Türkiye’nin güvenliği karşısında ciddi bir tehdit olarak değerlendirilen PKK-YPG örgütünü canlandırdı, destekledi ve silahlandırdı. Sentetik terör örgütü IŞİD ile mücadele bahanesi ile desteklenen bu örgüt, Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye sınıra paralel bir koridor oluşturdu. Bu örgütün Fırat’ın batısındaki eylemleri TSK’nın müdahalesi ile büyük ölçüde önlendi ise de Fırat’ın doğusu bu örgütün kontrolünde kaldı.

 

Arap Baharı, Suriye’de şehirlerin yıkılmasına, Suriye nüfusunun dörtte birinin ülke dışına çıkmasına, dörtte birinin ise ülke içinde yer değiştirmesine, yüz binlerce insanın ölmesine neden oldu.

Farklı etnik ve mezhep gruplarını barındıran yapay Suriye devletinin siyasi birliğinin ve toprak bütünlüğünün korunması, yapılan silahlı dış müdahaleler nedeni ile zora girmiş, ülke ABD, Rusya, Türkiye, İran ve İsrail’in farklı çıkarlarının mücadele alanına dönüşmüştür.

Arap Baharı başlatıldığında Suriye’nin nüfusu yirmi iki milyon, Kürt nüfusu ise iki milyondu. Suriye nüfusunun yüzde onundan daha az olan Kürtler, ABD’nin desteği ile ülkenin yüzde otuzundan fazlasını ve bölgesindeki enerji ve su kaynaklarını kontrol etmektedir.

MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU’NUN İFADE ETTİĞİ POLİTİK AMAÇ

Türkiye’nin Suriye’nin geleceği için işbirliği yaptığı ABD, desteklediği PKK-YPG ile bu ülkeden kaynaklanan, Türkiye’nin güvenliği için en ciddi güvenlik tehdidini oluşturmaktadır.

İşte bu şartlarda TSK, Suriye’de Barış Pınarı Harekatı’nı başlatmıştır.

On dokuzuncu yüzyılın başlarında, politika-savaş, politikacı--general ilişkilerini tanımlayan ünlü Prusya’lı strateji teorisyeni Carl von Clausewitz’e göre, "Politika yönlendiren beyindir, savaş ise sadece araçtır…Politika, bir araç olarak kullandığı savaşın amacını ve uygulanacak şiddetin derecesini belirler… Uygar ulusların savaşı daima politik bir durumdan doğar ve ancak politik geçerli bir sebeple başlatılır… Bu nedenle de ana hatları ile savaşın yönetimi, kalem yerine kılıç tutan; ancak, yine de kendi kanunların göre düşünen politikanın ta kendisidir…"

Carl von Clausewtiz’in bu önemli ifadeleri, biz savaş olarak tanımlamasak da TSK’nın Suriye’nin kuzeyine yaptığı askeri harekat için de geçerlidir. Bir başka ifade ile Barış Pınarı Harekatı’na da egemen olan, politikacı ve politikacının tanımladığı ‘politik amaç’tır ve askeri harekatın hedeflerinin de bu amacı sağlayacak şekilde seçilmesi gerekir.

Farklı politikacılar tarafından farklı ifade edilse bile, Barış Pınarı Harekatı’nın politik amacı hakkında ip uçlarını Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nın ifadelerinde bulmak mümkün olmuştur.

Mevlüt Çavuşoğlu, Barış Pınarı Harekatı’nın amacının otuz kilometre derinlik içindeki teröristleri bu bölgeden çıkartmak olduğunu açıklamıştır. Ayrıca, harekat bölgesinde IŞİD’liler mevcut ise onların sorumluluğu da yüklenilecektir.

Mevlüt Çavuşoğlu’nun ifade ettiği politik amacı şu şekilde tamamlamak mümkündür; Otuz kilometre derinlikteki bölgeden PKK-YPG’yi çıkarmak ve bu bölgeye mümkün olduğu kadar fazla Suriyeli göçmeni ve Özgür Suriye Ordusunu, yeni adı ile Suriye Milli Ordusunu yerleştirmektir.

Bu tespitten sonra şu değerlendirmeleri yapmak mümkündür:

-Harekatın sınırlı bir bölgede sınırlı bir amaç için yapılacağı tahminimiz doğru çıkmıştır.

-Muhtemelen bu harekatın tahditleri, ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki uzlaşma sonunda tespit edilmiştir.

-Bu sınırlı amaç, PKK-YPG’nin güneye itilmesine, boşaltılacak bölgeye Suriyeli göçmenlerin yerleştirilmesine imkan sağlayabilecek olsa bile ABD’nin himayesindeki PKK-YPG, otuz kilometre derinliğin güneyinde varlığını sürdürmeye devam edebilecek ve bu örgüte karşı kesin sonuç sağlamak mümkün olmayacaktır.

-Sınırlı bir politik amaca hizmet edecek olan bu harekat, Suriye’nin siyasi birliğine ve ülke bütünlüğüne katkı sağlamayacaktır.

-Suriye’nin meşru temsilcisi Suriye yönetimi ile işbirliği yapılmadan ve Suriye’de PKK-YPG devleti kurmayı politik amaç olarak benimseyen ABD ile işbirliğini sürdürerek Suriye’nin parçalanmasını önlemek mümkün değildir.

SON SÖZ:

Türk Ordu’sunun her harekatını desteklemek, hepimizin kutsal görevidir.

Nejat Eslen

Odatv.com