Kent planlamacısı Buğra Gökce, başta İstanbul olmak üzere Türkiye'de deprem tehlikesiyle karşı karıya olan şehirlerdeki yapı stoğunun durumuna ilişkin önemli bir uyarıda bulundu.

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin yıldönümü öncesi konuyla ilgili sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Gökce, "Elimizdeki kaynakları yeni rant projeleri yada hazine açıklarını kapatmak yerine yapı stoğumuzu güçlendirmek için kullanmazsak hiç ders almadığımız felaketler bize yeni 6 Şubatlar hazırlayacak" diyerek şu bilgileri verdi:

10 MİLYON 900 BİN BİNA 2000 ÖNCESİNDEN: 6 Şubat tarihinde yaşanan acı depremdem etkilenen illerimizde bulunan 3,4 milyon binanın 346 bini 1980 öncesinde inşa edilmiş durumda. 958 bin bina da 1980 - 2000 arasında yapılmış. Tüm Türkiye'de ise 10 milyon 900 bin bina 2000 yılı öncesinde inşa edilmiş durumda. Yapı stoğumuz yaşlı. 2000 yılı öncesinde yapılan yapıların önemli kısmının deprem direnci düşük ve niteliksiz.

TOPLANAN VERGİLERLE  6 MİLYON İNSAN KURTULABİLİRDİ: Tüm yapıları denetleyerek, en riskli olanlardan başlayarak, hak sahiplerini koruyarak, rant odaklı değil insan ve kent odaklı bir bakış açısıyla dönüşüm yapmamız gerekiyor. İnsanları tabutunda yaşamaktan kurtarmak için kaynak geliştirmek, mevcut kaynakları da etkin ve yerinde kullanmak mecburi. 1999 Gölcük Depremi ile hayatımıza giren Özel İletişim Vergisi'nden 2000 - 2022 arasında 38,4 milyar dolar gelir elde edildi. 

Bu kaynakla güncel bedellerle yaklaşık 1,8 milyon 100m2 konut üretilebilir, yaklaşık 6 milyon insanımız da depremde ölme riskinden kurtulabilirdi.

İNSAN ODAKLI POLİTİKALARA İHTİYAÇ VAR: Bu vergiyi toplayan iktidar vergiyi amacı dışında kullandı. Toplum deprem vergilerini ne yaptınız diye sorunca "yol yaptık" diyecek kadar da pervasızlaştı. Şayet bu vergiler deprem güvenliği için kullanılsa milyonlarca insanımız tabutunda yaşamaktan kurtulabilirdi.

Siyaset rant için değil halk için yapılır. İktidarın rant odaklı politikaları hem şehirlerimize ihanet etti, hem de 85 milyon insanımıza.

Bir depremde daha benzer felaketleri yaşamamak için akıl ve bilimin ışığında, uzmanlara yetki vererek, kent ve insan odaklı politikalara ihtiyacımız var.