Büyük milliyetçi Türkeş’in unutulmaz sözü: İslamiyeti ele alıp Türklüğü inkar etmek ihanettir
ALPARSLAN TÜRKEŞ’İN UNUTULMAZ SÖZLERİ
Büyük milliyetçi Türkeş’in unutulmaz sözü: İslamiyeti ele alıp Türklüğü inkar etmek ihanettir
Milliyetçi Hareket Partisi’nin kurucusu olan Alparslan Türkeş, Türk siyasal hayatının en önemli isimlerinden bir tanesi olarak tarihteki yerini almış durumda.
4 Nisan 1997 tarihinde hayatını kaybeden Türkeş, siyasal mücadelelerinin yanı sıra Türk milliyetçileri için de unutulmaz izler ve eserler bırakmıştır.
Türkeş, her daim duruşu karakteriyle milyonlarca kişiyi kendisine hayran bırakırken, yaşadığı dönemde milliyetçileri peşinden koştururken, vefatından sonra da Türk milliyetçilerinin baş yol göstericilerinden bir tanesi olmaya devam etmiştir.
Alparslan Türkeş Türklük, vatan, bayrak, devlet ve milliyetçilik gibi konularda ders niteliğinde sözler söylerken, en unutulmayanlarından bir tanesi de bugün Türk milliyetçilerinin her yerde söylediği sözler arasına girmiştir.
‘Mevzu vatansa hepimiz ölelim, mevzu makamsa hepiniz ölün’ diyerek vatan sevdasını koltuk sevdasının önüne geçiren Türkeş’in, ‘‘İslamiyeti ele alıp Türklüğü inkar etmek ihanettir. Bunun tersi de aynı derecede gaflet ve ihanettir’’ sözleri de unutulmayanlar arasındaki yerini almıştır.
ALPARSLAN TÜRKEŞ’İN UNUTULMAZ SÖZLERİ
Türk siyasal hayatının en önemli figürlerinden olan Alparslan Türkeş söylediği sözlerle hem yaşadığı devre hem de vefatından sonra onun izini takip edenlere ders niteliğinde sözler söylemiştir. İşte Türkeş’in sözlerinden bazıları;
Türkçüler Günü olan 3 Mayıs (1944) büsbütün ayrı bir düşüncenin sonucudur. İç düşman olan, kılık değiştirerek milletin içine giren ve hükümetin gafletinden yararlanan komünizme karşı Türkçü gençlerin bir uyarma yürüyüşüdür.
Milletler yabancı kuvvetlerin orduları ve diğer maddi güçleri tarafından yok edilmeden önce, manevi ve fikir güçleri tarafından esaret atına alınırlar. Böyle bir toplumun esir ve yok olması kesin hale gelir.
Türk Devletinin yenilmez, zinde hayat gücü ve Türk Milletinin teminatı ve istikbali gençliktir.
Türk aydınları için Batı'nın sığınması olmak bir ideal olarak benimsenmiştir. Milletimiz için bundan korkunç felaket düşünülemez.'
Davalarımızın çözümü kendimize dönmek, sarsılmaz bir birlik halinde el ele vermek ve geceli gündüzlü çalışmaya girişmekle mümkündür.
Ülküsüz insan, çamurdan farkı olmayan bir varlıktır.
Zafer asla mahvolduklarını zannedenler tarafından kazanılmaz.
Tanrı dağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslümanız.
Her kim ki Türk’e, Atatürk’e düşmandır, biliniz ki onlar Malazgirt’te İstanbul’un fethinde, Çanakkale’de, İstiklal harbinde mağlup ettiklerimizin Anadolu’da kalmış tohumlarıdır.
Allah bir, Vatan bir, Bayrak bir, Kitap bir, Millet bir… Böldürtmeyeceğiz.
Ülkücü olup da Atatürk’ü sevmeyen kişiler, ülkücülüğün temel anlam ve prensiplerini kavrayamamış, kendisini ülkücü sanan kanı bozuk insanlardır.
Zafer, asla mahvolduklarını zannedenler tarafından kazanılamaz.
Hepiniz birer Türk Bayrağı'sınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin yere düşürmeyin.
Fikir, iman, ülkü aşkı. İnsanları güçlü yapan bunlardır.
Dalından kopan yaprağın akıbetini rüzgar tayin eder.
Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur.
Gizem Ertürk / YENİ ÇAĞ