Can Ataklı ve Ahmet Hakan'ın otomobil kavgası!

İki gazetecinin yerli otomobil kavgası...

Can Ataklı ve Ahmet Hakan'ın otomobil kavgası!




İki gazetecinin yerli otomobil kavgası... Ahmet Bey'ciğim açıklar mısınız Allah aşkına

Türkiye Otomobili Girişim Grubu'nun (TOGG) mühendis ve tasarımcıları tarafından hazırlanan ve 2022 yılında üretimine başlanacak yerli otomobil konuşulmaya devam ediyor.

Türkiye Otomobili Girişim Grubu'nun (TOGG) mühendis ve tasarımcıları tarafından hazırlanan ve 2022 yılında üretimine başlanacak yerli otomobil konuşulmaya devam ediyor.

Korkusuz yazarı Can Ataklı ise köşesindeki son yazılarında yerli otomobili sorgulayan yazılara yer veriyor.

Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan ise, dünkü yazısında, "Yerli otomobilin ortaya çıkardığı yedi tipoloji" başlıklı bir yazı kaleme almıştı. Ahmet Hakan, ikinci tipolojiyi anlattığı kısmı, "Çığrından çıkanlar" olarak nitelerken, bu bölüme örnek olarak da Can Ataklı'yı vermişti.

Ahmet Hakan, "Bu tiplerin başını Can Ataklı çekiyor. Öfkesi o kadar büyük ki Can Ataklı’nın, Alman otomotiv sektörü yöneticilerinde bile bu kadar öfke yoktur. Bu tipler, delirmiş gibi muhalefet yapıyorlar zavallı otomobillere... Bağırıyorlar, çağırıyorlar, sinirleniyorlar. Asapları acayip bozuk... Olumlu tek bir kelime bile görmek istemiyorlar" diye belirtmişti.

"ELİNİZDEKİ VERİLERLE AÇIKLAR MISINIZ ALLAH AŞKINA"

Can Ataklı ise bugünkü köşesinde ise, Ahmet Hakan'a bir yanıt verdi.

 

"Tabii artık Ahmet Bey gibiler soru sormayı unuttukları için, benim gibi mesleği gereği soru soran gazetecileri öfke içinde zannediyor" diyen Ataklı, "Ayrıca Alman otomotiv sektörünün patronlarının öfkeli olduğunu da nereden çıkardınız Ahmet Beyciğim?" dedi.

Can Ataklı, "Ayrıca Ahmet Beyciğim, deyin ki bu otomobil sizin de sandığınız gibi yapıldı. Hangi Alman markasına rakip olacak ve onu sıkıntıya sokacaktır, bunu da elinizdeki verilerle açıklar mısınız Allah aşkına?" diye de ekledi.

Can Ataklı'nın yazısı şu şekilde:

"Bu köşede dün Ahmet Hakan’ın yazısından alıntı yapmıştım.

Ahmet Hakan, Kanal İstanbul için hazırlanan ÇED raporuna itiraz dilekçesi verenleri, “Kanal İstanbul’u istemiyoruz” diyenler olarak tanımlamış ve “Kanal İstanbul’u istiyoruz” diye dilekçe vereceklerin de aynı demokratik hakkı kullanmış olacaklarını yazmıştı.

Ben de Ahmet Hakan’ın bilgi eksikliğini dile getirerek, “Dilekçelerin ÇED raporuna itiraz dilekçesi olduğunu, ÇED raporu için destek dilekçesinin zaten yazılamayacağını” belirtmiştim.

Şansa bakın ki, aynı gün Ahmet Hakan da köşesinde “benim yerli otomobile karşı öfke içinde olduğumu, bu öfkenin Alman otomotiv sektörü patronlarında bile olmadığını” ileri sürmüş.

Ahmet Bey, hem yazarlık hem genel yayın yönetmenliği arasında mekik dokurken sıkıntı yaşıyor anlaşılan. Bu yerli denilen otomobille ilgili yazılmış tek yazım var, o da öfkeli değil, soran soruşturan bir yazı.

Tabii artık Ahmet Bey gibiler soru sormayı unuttukları için, benim gibi mesleği gereği soru soran gazetecileri öfke içinde zannediyor.

Ayrıca Alman otomotiv sektörünün patronlarının öfkeli olduğunu da nereden çıkardınız Ahmet Beyciğim?

Tam tersine adamlar ellerini ovuşturuyorlar. Bu, güya “yüzde yüz yerli otomobil” için dünyanın malını satacaklar.

(NOT: Hürriyet’in ekonomi sayfasında, yerli denilen otomobilin başındaki kişi yüzde 52 yerli olacağını, sürecin sonuna doğru bunun yüzde 68’e çıkacağını anlatıyor. Türkiye’deki diğer otomobil fabrikalarındaki yerli oranı yüzde 68’den aşağı değil ki zaten.)

Daha ne istesinler.

Ayrıca Ahmet Beyciğim, deyin ki bu otomobil sizin de sandığınız gibi yapıldı. Hangi Alman markasına rakip olacak ve onu sıkıntıya sokacaktır, bunu da elinizdeki verilerle açıklar mısınız Allah aşkına?"

Ahmet Hakan'ın dünkü yazısı ise şu şekilde:

BİRİNCİ TİPOLOJİ

SARILMAK İSTEYENLER

“Ay ben bunun tasarımına kurban olurum” diye... “Ay ama senin kırmızını yerim ben” diye... “Ay ama ben bu otomobile sarılmak istiyorum” diye... Yaklaşıyorlar olaya... Çığlık kıyamet yani... Heyecan en üst seviyede... Otomobil fabrikası sahibi olsalar, anca bu kadar sevinirler. O derece yani...

İKİNCİ TİPOLOJİ

ÇIĞIRINDAN ÇIKANLAR

Bu tiplerin başını Can Ataklı çekiyor. Öfkesi o kadar büyük ki Can Ataklı’nın, Alman otomotiv sektörü yöneticilerinde bile bu kadar öfke yoktur. Bu tipler, delirmiş gibi muhalefet yapıyorlar zavallı otomobillere... Bağırıyorlar, çağırıyorlar, sinirleniyorlar. Asapları acayip bozuk... Olumlu tek bir kelime bile görmek istemiyorlar.

ÜÇÜNCÜ TİPOLOJİ

SİPARİŞ VERENLER

İki kesime ayrılıyor bunlar... Birinci kesim: Şimdiden sipariş verdiklerini cümle âleme duyurarak caka satmak isteyenler. İkinci kesim: Bir kan kaynaması, bir sabırsızlık ve bir büyük iştahla... “Benim bu otomobile herkesten önce sahip olmam gerekir” duygusuna girenler.

DÖRDÜNCÜ TİPOLOJİ

SESSİZCE BEKLEYENLER

Karşı çıkacak... Ama karşı çıkacak bir şey bulamıyor. Destek verecek... Ama mahallesi tarafından taşlanmaktan korkuyor. Var böyle tipler... Ve bunlar, “Şu yerli otomobil dalgası bir bitse de kafayı çıkaracak duruma gelebilsek” diye beklemeye geçmiş durumdalar.

BEŞİNCİ TİPOLOJİ

‘TAMAM AMA’CILAR

Sürekli şöyle şeyler söylüyorlar: Tamam tasarımı güzel ama bakalım fabrikası kurulacak mı? Tamam fabrikası kurulabilir ama bakalım seri üretime geçilebilir mi? Tamam seri üretime geçilebilir ama bakalım dış piyasaya satılabilecek mi? Tamam sunumu iyi ama bakalım her tarafı yerli mi? 

ALTINCI TİPOLOJİ

DEVRİM’İ UNUTMAYANLAR

58 yıl önce sonu büyük bir düş kırıklığıyla biten bir araba maceramız vardı hiç aklımızdan çıkmayan... Filmlere, belgesellere konu olan... İşte bu tipolojiye girenler de... Yerli otomobilin ortaya çıkmasıyla birlikte adı “Devrim” olan o eski maceraya gönderme yapmadan duramıyorlar. 

YEDİNCİ TİPOLOJİ

HAYIFLANANLAR

“Yahu ne güzel Kanal İstanbul’u konuşuyorduk, ne güzel oradan bir boşluk yakalamış gibiydik, ne güzel itiraz dilekçeleri örgütlüyorduk, ne güzel Ekrem İmamoğlu öne çıkmıştı, ne güzel top bizdeydi... Nereden çıktı bu araba” diyerek arabanın gündemi değiştirmiş olmasına hayıflanıyor
bu tipler."

Odatv.com