Cemaatleri, Tarikatları ve Türk Siyasetini bölen ülkeyi de bölebilir!

Türkiye Siyasetinin Tıkanma Noktası: Aşırı Parçalanmış Yapı

Cemaatleri, Tarikatları ve Türk  Siyasetini bölen ülkeyi de bölebilir!


YUSUF İNAN YAZDI...

Cemaatleri, Tarikatları ve Türk  Siyasetini bölen ülkeyi de bölebilir!

Türkiye, siyasi ve dini yapılarında yaşanan bölünmelerle dikkat çeken bir dönemden geçiyor. Cemaatler, tarikatlar ve siyasi partiler, liderlerinin vefatları, stratejik anlaşmazlıklar veya grup içi çıkar çatışmaları nedeniyle giderek küçük parçalara ayrılıyor. Bu yazıda, Türkiye’nin dini ve siyasi bölünmüşlüğünün kökenlerine, bu bölünmelerin yol açtığı toplumsal risklere ve olası çözüm önerilerine akademik bir perspektiften yaklaşacağız.

Dini Yapılarda Bölünme ve Bölgesel Çatışmaların Artması

Türkiye'de dini yapılar, liderlerin vefatlarıyla birlikte uzun süredir bölünmelere sahne oluyor. Örneğin, Nur Cemaati Said Nursi'nin ölümünden sonra çeşitli kollara ayrılarak ideolojik, metodolojik ve sosyal olarak birbirlerinden uzaklaştı. İsmailağa Cemaati de Mahmut Ustaosmanoğlu’nun vefatının ardından liderlik konusunda iç çatışmalar yaşamaya başladı. Bu yapılar arasında sosyal medya ve basına yansıyan çatışmalar, dini grupların kendi içlerinde bile istikrarı sağlayamadıklarının göstergesi.

Özellikle Süleymancılar arasındaki bölünmeler, cemaatin yeni lideri Alihan Kuriş ile geçmişte AK Parti milletvekili olan Fatih Süleyman Denizolgun arasındaki anlaşmazlıklar, eğitim ve yurt politikaları üzerinden yeni bir kriz yarattı. Öne sürülen iddialar – özellikle yurtlarda uyuşturucuya göz yumulduğu gibi ciddi suçlamalar – bu yapıların halk nezdindeki güvenilirliğini zedeliyor.

Adıyaman Tarikatı gibi diğer cemaatlerde de liderlerin vefatlarından sonra bölünmeler yaşanması, bu yapılar üzerindeki merkezi otoritenin zayıfladığını ve liderlerin bölgesel ya da ailevi miras kavramları üzerinden cemaatlerini bir arada tutamadığını gösteriyor.

Siyasi Yapılardaki Çatışmalar ve Çok Parçalı Yapının Riskleri

Türkiye'nin siyasi tarihi, ideolojik ve kişisel anlaşmazlıklar nedeniyle bölünmelere sahne oldu. Özellikle AK Parti içindeki bölünmeler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde birleşik bir hareket olmasına rağmen, parti içindeki farklı kliklerin ve çıkar gruplarının etkisiyle derinleşti. Gelecek Partisi ve Deva Partisi gibi AK Parti’den kopan gruplar, siyasi liderlik anlaşmazlıkları ve farklı politika vizyonlarıyla bu ayrışmayı daha da belirgin hale getirdi. Benzer bir durum, Erbakan’ın ölümünden sonra onun mirasını taşıyan siyasi hareketlerde de gözlemlendi; Saadet Partisi ve yeni kurulan partiler, geçmişin mirasını bölüşmeye çalışırken bir yandan da farklı stratejik yönelimler izlemeye çalıştılar.

Bu bölünme eğilimi sadece muhafazakâr cenahta değil, milliyetçi kanatta da belirgin hale geldi. MHP’nin geleneksel yapısı, Alparslan Türkeş’in ölümünden önce ve sonra BBP ve İYİ Parti gibi yeni partilerin ortaya çıkışıyla değişikliğe uğradı. Ayrıca Zafer Partisi gibi yeni aktörlerin milliyetçi-muhafazakâr sahnede daha radikal çizgilerde politika yürütmesi, milliyetçi tabanın da bölünmesine neden oldu.

Türkiye Siyasetinin Tıkanma Noktası: Aşırı Parçalanmış Yapı

Siyasi yelpazedeki bu çok parçalı yapı, Türkiye’nin yönetilebilirliğini olumsuz etkileyerek siyasi partiler arasında sürekli bir güç çekişmesine ve çatışmaya yol açıyor. 600 milletvekili sisteminin getirdiği temsil oranı yüksek olsa da, bu milletvekillerinin büyük kısmının vatandaşlardan gelen taleplere odaklanmak yerine parti içi veya koalisyon içi anlaşmazlıklarla uğraştığı gözlemleniyor. Bu durum, merkezi yönetimin etkinliğini azaltarak, Cumhurbaşkanlığı makamının kararlarını yürütme görevini zorlaştırıyor.

Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu gibi figürlerin yeni bir parti kurma hazırlıkları, muhalefetin de kendi içinde birlik sağlayamadığını, ideolojik veya liderlik çatışmalarının giderek daha keskin hale geldiğini ortaya koyuyor. Bu bölünmeler, muhalefetin iktidara karşı birleşik ve güçlü bir alternatif oluşturmasını engelleyerek mevcut iktidarın daha avantajlı bir konuma geçmesine zemin hazırlıyor.

Dini Yapılara Yönelik Devletin Stratejik Rolü

Cemaatler ve tarikatlar, dini kimlikleri ve toplumsal destekleri nedeniyle geniş kitleleri etkileyen yapılardır. Ancak bu yapıların kendi iç çatışmaları ve bölünmeleri, hem dini eğitimin güvenilirliğini sarsıyor hem de toplumsal bölünmelere yol açıyor. Dini yapıların mevcut bölünmüş yapısı, Türkiye'nin dini dokusunu olumsuz etkileyerek dini değerlerin siyasi çıkarlar doğrultusunda kullanılmasına zemin hazırlıyor. Bu noktada devletin, cemaat ve tarikatları rehabilite ederek yeniden topluma kazandırma ve kontrol altında tutma görevini üstlenmesi önem arz ediyor.

Devletin, dini gruplara rehabilitasyon süreçleri ve dini eğitim programları sağlayarak, cemaatlerin kendi içlerinde istikrar sağlamalarını teşvik etmesi bu bağlamda önemlidir. Dini yapılar, Allah rızası doğrultusunda eğitim ve hizmet sunmaya odaklanmalı, mensuplarını Hz. Peygamber’in izinde toplumsal barış ve bütünlük ilkeleri çerçevesinde yetiştirmelidir. Aksi halde, bu yapılar toplumsal istikrar yerine sürekli bir çatışma kaynağı olarak kalmaya devam edecektir.

Hukuk ve Adaletin Sağlanması: Tünelin Son Çıkışı

Türkiye’nin hem dini hem de siyasi yapıdaki bölünmüşlüğü, adalet sistemindeki sorunlarla birleştiğinde ülkeyi yönetilemez bir hale getirme riski taşımaktadır. Son dönemde artan adaletsizlik, yargıdaki siyasi yönlendirmeler ve hukukun üstünlüğünün zedelenmesi, hem iç huzursuzlukları artırmakta hem de yurtdışında Türkiye’nin itibarını sarsmaktadır. Yabancı yatırımların azalması, beyin göçünün hızlanması ve gurbetçilerin Türkiye’ye yatırım yapmaktan çekinmesi, bu adaletsizlik algısının ekonomik sonuçlarını ortaya koymaktadır.

Bu aşamada Türkiye için önerilen en önemli çözüm, hukukun üstünlüğünün sağlanmasıdır. Türkiye’nin anayasal düzenini ve hukukun üstünlüğünü yeniden sağlaması, demokratik değerlere geri dönmesi ve ifade özgürlüğünü güvence altına alması, ülkenin siyasi ve ekonomik geleceği için kritik önem taşımaktadır. Adaletin yeniden tesis edilmesi, dış yatırımları ülkeye çekerken, halkın devlete olan güvenini artıracaktır.

Sonuç: Toplumsal Birlik ve Dayanışmanın Yeniden İnşası

Türkiye’deki dini ve siyasi yapılar arasındaki bölünme, ülkenin bütünlüğünü tehdit eden bir unsur haline gelmiştir. Ancak bu sorunların çözümü mümkündür. Dini yapılarda reform yapılarak, cemaat ve tarikatların toplum yararına hizmet etmesi sağlanabilir. Siyasi yapılarda ise ideolojik çeşitlilik korunarak, demokratik yollarla güç paylaşımı ve iş birliği kültürü geliştirilebilir.

Son olarak, hukukun üstünlüğünü tesis etmek, demokratik normları tekrar yürürlüğe koymak ve adaletin güvence altına alınması Türkiye için “tünelin son çıkışı” olarak değerlendirilebilir. Türkiye, bu süreci doğru adımlarla yöneterek toplumsal birlik ve dayanışmayı yeniden inşa edebilir; bu da ülkeyi ekonomik, sosyal ve siyasi olarak daha güçlü bir konuma taşıyacaktır.

YUSUF İNAN / ŞEHİTLER ÖLMEZ

www.sehitlerolmez.com

Twitter@Yusufinan2023

İnstagramyusufinan2023

İnstagramfondinan2016

Mail: [email protected]