Cemevlerine ibadethane statüsü: 'Sihirli Formül' nedir?
Aşılacak çok engel var
Türkiye’nin en büyük dini azınlık topluluğunu oluşturan Alevilerin ibadet yeri olarak cemevlerinin tanınması konusu bir süredir belediye meclisi kararları üzerinden ülke gündemine taşınmış durumda.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, kısa süre önce cemevlerinin imar planlarına ibadethane olarak işlenmesine karar verdi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 16 Ocak günü İBB Meclisi'nde Cemevleri'nin ibadethane sayılmasıyla ilgili teklifin AK Parti ve MHP oylarıyla reddedilmesine ilişkin soruya, "Diyorlar ki 'Bir yerin ibadethane olup olmayacağına ilahiyatçılar karar verir.' Hangi ilahiyatçılar, faiz kararını veren ilahiyatçılar mı?" diyerek yanıt verdi.
Ancak İzmir'de alınan kararın, tetiklediği tartışma ortamının karar alma süreçlerine dolaylı etkisinin ötesinde, cemevlerinin statüsü konusunda ülke çapında kalıcı bir değişiklik doğurup doğurmayacağı konusu henüz belirsiz. Uzmanlar bunun için destekleyici bir siyasi irade gereğine dikkat çekiyorlar.
Aşılacak çok engel var
Bu açıdan belediyelerin kararları kritik bir kazanım olarak görülse de, henüz aşılması gereken çok bürokratik ve siyasi engel var.
HDP İstanbul Milletvekili ve Alevi Bektaşi Federasyonu kurucusu Ali Kenanoğlu, “İzmir’de verilen karar büyük ihtimalle valilikten dönebilir” diyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2015 yılında cemevlerinin statüsü konusunda verdiği karar ve bunun üzerine iç hukukta Yargıtay tarafından alınmış beş ayrı karar ışığında, cemevlerinin yasal statüsü konusunda hukuki temel mevcut.
Yargıtay en son olarak Kasım 2018’de verdiği kararda, cemevlerinin ibadet yeri olarak resmen tanınması konusunda Alevilerin verdikleri uzun süreli uğraşların lehine bir duruş sergilemişti.
Benzer şekilde AİHM de 2014 yılında Yenibosna Cemevi'ne dair karara bağlanan bir davada buranın bir ibadethane olduğu sonucuna varmış, aksi yöndeki idari eylemlerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ayrımcılığa ilişkin 14. maddesi ile din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin 9. maddesini ihlal ettiğine karar vermişti.
Danıştay da geçen sene Esenyurt’ta bulunan Erenler Eğitim ve Kültür Vakfı’nın elektrik faturalarıyla ilgili Esenyurt Kaymakamlığı ve Müftülüğü tarafından açılan ve sonuçlanan davaya dair kararında cemevinin ibadethane olduğuna vurgu yaparak elektrik giderlerinin devlet tarafından ödenmesine karar vermişti.
“İnanç İşleri Yüksek Kurulu” oluşturulmalı
euronews Türkçe’ye konuşan Kenanoğlu, “Bizim talebimiz Diyanet’in kaldırılması. Devletin böyle bir dini kurumu olmamalı. Avrupa’da nasılsa bizde de öyle olmalı. Zaten cemevleri dernek statüsünde ve İçişleri Bakanlığı’na bağlı. Avrupa’da olduğu gibi isteyenler gönüllü olarak maaşlarından belli bir tutarı inanç vergisi olarak istedikleri ibadet haneye aktarabilirler, devlet de kolaylaştırıcı rol oynar. Diyanet’in yerine de İnanç İşleri Yüksek Kurulu oluşturulur ve bu kurulda her inanç grubunun sorunlarının çözümünün kolaylaştırıldığı özerk bir yapı oluşturulur” diyor.
Ancak Kenanoğlu, Diyanet’in bugünden yarına kaldırılamayacağını, zira CHP dahil ortada böyle bir siyasi irade olmadığını kaydedip başka bir öneri daha getiriyor:
“Yapılması gereken; cem evlerine hukuki olarak ibadethane statüsü verilecek, bu durum anayasaya eklemlenecek ya da idari yürütme yani hükümet bu zamana kadarki mahkeme kararlarını esas alarak mevzuatı değiştirecek ve tıpkı başörtüsünde olduğu gibi sorunu kökten çözecek.”
Tabanda kabullenme var
Kenanoğlu, siyasi partilerin bu yönde bir adım atarak oy kaybına uğrama endişesi taşımamaları gerektiği düşüncesinde.
“Zira bu konularda katıldığım tüm toplantılarda görüyorum ki halk siyasetçilerden çok daha ileride. Tabanda Alevilerin ibadethaneleri konusunda bir sorun yok. Siz onlara güzelce anlattığınızda, bu insanların da kendileri gibi vergi verip askerliğe gittiklerini ve kendi ibadethanelerine devletin desteği olması gerektiğini söylediğinizde bunu kabul ediyorlar.”
AİHM, bir inancın ifa edildiği yerin ibadethane olarak kabul edilip edilmemesine söz konusu inanç sahiplerinin karar vermesi gerektiğini savunuyor.
2015 yılında kurulan Alevi Düşünce Ocağı (ADO) kurucularından Doğan Bermek, cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi konusunda kamuoyunun desteğinin önemli olduğunu “çünkü Türkiye’de siyaseti kamuoyu zorlar” ifadeleriyle belirtiyor.
Türkiye Haziran'da yol haritasını sunacak
AİHM’de karara bağlanan Alevi davaları, Türkiye’nin üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nin Bakanlar Komitesi’nin Aralık 2019 toplantısının gündeminde yer almış, Türkiye ise Konsey’e sunduğu yol haritasında, Alevi hakları konusundaki gecikmelerinin sebeplerini şu şekilde açıklamıştı:
“Türkiye, bu konuyla ilgili sorunların AİHM kararlarından çok önce farkındaydı. Ancak, bu konuyu ele almaya yönelik bu çabalar, ülkenin çoğu zaman güvenlik ve demokratik yapısını hedef alan girişimlerle aniden ve ciddi şekilde durdurulmuştu. Başka bir deyişle, Türkiye, ne yazık ki 2011 yılından başlayarak bugüne kadar, “Alevi Açılımı” raporunda ve yukarıda geçen kararlarda değinilen reform politikaları üzerinde ciddi etkisi olan çok zor ve istisnai bir dönem geçirmektedir.”
Türkiye, Alevi sorunlarına dair kesin bir uygulama takvimi içeren yol haritasını, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne 1 Haziran 2020 tarihine kadar sunmakla yükümlü.
“Tüm bu yasal altyapı varken, neyin tartışmasını yapıyoruz?” diye soran Bermek, İzmir Büyükşehir Meclisi'nin aldığı kararın siyasi bir boyutu olmadığını, belediyenin kendi imkanlarıyla Alevileri destekleyeceğini beyan etmesi şeklinde okunması gerektiğini belirtiyor.
“Ama Aleviler adına arsa talep edilemeyecek, çünkü İzmir Büyükşehir Belediyesi imar planlarında Alevilere arsa tahsis etse bile söz konusu imar planı Bakanlık tarafından onaylanmadığı sürece veya bir vatandaş itiraz ettiği sürece o proje yürümez” diyor Bermek.
Peki bu aşamada pratik olarak ne yapılabilir sorusuna Bermek, iki öneri getiriyor: Ya Cumhuriyet Halk Partisi Anayasa Mahkemesi’ne gider ve bu karara göre yasanın değiştirilmesini talep eder, ya da Meclis’te önerge verilerek yasal değişiklik önerisi getirilir. Buna göre, arsa tahsisi konusunda imar yasasında ibadethane tanımında cami, mescit, sinagog ve kilise ibarelerinin yanına cemevinin eklenmesi veya ibadethane tanımının tamamen kaldırılması öneriliyor.
AİHM’in kararlarına atıfta bulunan Bermek, “Bir devlet kendi ülkesinde tüm inançlara eşit davranmak zorundadır” diyor ve ekliyor: “Bu konu artık ilahiyatçıların değil hukukçuların tartışması ve çözümlemesi gereken bir konu, zira Türkiye Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni imzalamış, anayasasına eklemlemiş ve uluslararası antlaşmaları kendi hukukunun üstüne konumlandırmış bir ülke olduğu için gereğini yerine getirmeli.”
20 milyon Alevi, 4 bin 500 Alevi köyü, 6 bin cemevi
ABD Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu (USCIRF) son verilerine göre Türkiye’de 20 milyon kadar Alevi yaşıyor. Ayrıca resmi olmayan verilere göre Türkiye çapında 4500 Alevi köyü bulunuyor. Cemevlerinin sayısının ise yaklaşık 6 bin kadar olduğu tahmin ediliyor.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) hükümetine tavsiyelerde bulunan USCIRF, 2019 raporunda Türkiye'yi dini özgürlükler konusunda "endişe uyandıran ülke" listesine almış, ABD Hükümeti’ne Türkiye ile ilgili yaptığı öneriler arasında “Türkiye Hükümeti’ni, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) din veya inanç özgürlüğü ile ilgili kararlarına - ulusal kimlik kartlarının mikroçiplerindeki din hanesinin kaldırılması ve Alevi cemevlerinin yasal ibadethane ve Alevi dedelerinin dini liderler olarak tanınması da dahil - tamamen uymaya teşvik etmeye” çağırmıştı.
Menekse Tokyay / EURO NEWS