Çetin Doğan, “Her zaman kraldan çok kralcılar vardı”

28 Şubat’ın meşhur medya brifinginin üzerinden 23 yıl geçti

Çetin Doğan, “Her zaman kraldan çok kralcılar vardı”


28 Şubat’ın meşhur medya brifinginin üzerinden 23 yıl geçti; brifingi veren Korgeneral Çetin Doğan, “Her zaman kraldan çok kralcılar vardı” diyor

"Postmodern darbe" sürecinin mimarı olan Batı Çalışma Grubu’nun medya mensuplarına yönelik gerçekleştirdiği brifing 23 yıl önce bugün verildi. O dönem kürsüye çıkan Doğan’a göre brifingin ana ağırlığı gazetecilerin irtica sorularıyla değişti

23 yıl önce bugün, ulusal ve uluslararası medyadan çok sayıda temsilci astsubayların arkasında onların gösterdikleri yoldan yürüyerek Genelkurmay’ın brifing salonuna giriyordu. 

28 Şubat sürecinin en hareketli günleriydi. 

Refah Partisi lideri Necmettin Erbakan’ın asker ile hükümet arasındaki gerginliği düşürmek amacıyl başbakanlığı hükümet ortağı Doğru Yol Partisi  (DYP) Genel Başkan Tansu Çiller’e devretmek için istifa etmesine 2 aydan daha kısa bir süre vardı. 

O zaman Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Erbakan’ın bu hamlesini boşa düşürmek için istifanın ardından hükümeti kurma görevini Çiller’e vermeyecek ve Refah-Yol hükümeti de sona erecekti. 

28 Şubat kararlarının üzerinden 2 ay geçmişti. 

Gazetecilere hitaben kürsüye çıkan dönemin Harekat Daire Başkanı Korgeneral Çetin Doğan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti için en büyük tehdidin irtica olduğunu söyledi. 

Doğan’a göre irticai faaliyetlere izin verilmesi devletin intiharıydı.

Doğan’ın brifinginde sarf ettiği şu sözler dönemin gazetelerine manşet olacaktı:

Radikal İslamcıları millet olarak kabul etmiyoruz. Bunlar PKK’yı destekliyor. Bunların arkasında ise komşularımız olan İran’ın, Suriye’nin, Yunanistan’ın desteği var. Radikal İslamcılar İran ve Suriye’nin PKK’ya verdiği desteği meşru sayıyorlar.

Brifing adeta şok etkisi yaratacaktı.

Akredite gazetecilerden Arapkirli’nin izlenimi: Türk Silahlı Kuvvetleri ile Türk Kalemli Kuvvetleri’nin tarihi bir buluşması

Brifinge katılan gazetecilerden biri olan Zafer Arapkirli o dönem Milliyet gazetesi için izlenimler yazmış ve bu toplantıya katılan gazetecileri Türk Kalemli Kuvvetleri” ilan etmişti. 

Arapkirli’ye göre bu brifing, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) komuta karargahı ile Türk Kalemli Kuvvetleri’nin (TKK) komuta karargahı arasındaki tarihi bir buluşmaydı."

Aynı gazete brifingi manşetinden görmeyi tercih etmiş ve “Tehdidin adı irtica” demişti.

Manşet spotunda ise şu cümleler yer aldı: “Türk Silahlı Kuvvetleri, yeni savunma konseptini açıkladı: İç tehdit, dış tehdidin önüne geçti. Çok dikkatli olmalıyız."

İçeriden gelecek tehditlere karşı, tüm yurttaşlar gibi ordunun da sorumluluk duygusu içinde olduğunu belirten generaller, “Ama biz elimizde silah olduğu için, bunu gerektiği zaman halkımızın isteği doğrultusunda kullanmak istiyoruz” dediler. 

Darbe havası ağırlaşıyor…

28 Şubat’ın bu ünlü brifinginin ardından darbe söylentileri daha da ağır bir havada dillendirilmeye başlandı. 

Bu brifingin aktörü Çetin Doğan, 1. Ordu Komutanlığı’nın ardından emekli oldu. Bir dönemin en güçlü isimlerinden biri olan Doğan, 2010 yılında Balyoz darbe planı iddiaları kapsamında tutuklandı. 4 yıllık hapis hayatının ardından Bodrum’daki evinde inzivaya çekildi. 

Meşhur brifingin 23. yılında Independent Türkçe’ye konuşan Doğan brifinglerin amacının medyaya baskı kurmak olmadığını savundu. 

“Brifinge katılan gazetecilerin sorularıyla…” 

“Konuşma metinlerine baktığınızda brifingin konusu Türk-Yunan sorunu ve Güneydoğu Anadolu’daki terörün ulaştığı boyutlardı” diyen Doğan, “Açılış konuşmasında laik, demokratik Cumhuriyeti koruma ve kollama görevinin sadece silahlı kuvvetlerin değil bütün yurttaşların ortak görevi olduğunu söyledim. Geçmişten ders aldığımızı belirttim. ‘Biz devleti idare etmiyoruz, bizim üzerimizde Türkiye Cumhuriyeti hükümeti onun üzerinde de Türkiye Büyük Millet Meclisi var’ dedim. Fakat o zamanki güncel konu 28 Şubat’ta alınan kararlardı. Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde bir çalışma grubu kurulmuştu. Brifingde bunlara ilişkin sorular ağırlık kazandı. Gündemdeki konulara yönelik sorular geldiğinde cevap vermeme gibi bir husus olamazdı” ifadelerini kullandı.
 

Çetin Doğan.jpg
Emekli Orgeneral Çetin Doğan 


“Her zaman kraldan çok kralcılar vardır”

Söz konusu brifingin “alçakgönüllü bir brifing” olduğunu savunan Doğan, “Laik Cumhuriyeti korumak için esas görev medyaya düşüyor” diye de ifade etmiştik. Her dönemde mağduriyet vardır, bu günde vardır. Her zaman kraldan fazla kralcı olanlar vardır. Ama o dönem söz ve yetki sahibi insanların ne dediğine bakmak lazım” şeklinde konuştu.

Batı Çalışma Grubu yönergesini kendisinin kaleme aldığını söyleyen Doğan, “Yönergede ‘BÇG irticaya ve siyasi İslam’a geçit vermemek için yurt çapında meydana gelen irticai faaliyetleri ilgilelere ve yetkililere uygun ve yasal platformda iletecektir’ deniliyor. Kimseye bir baskı söz konusu değil. Medyaya baskı yaptığımıza yönelik tek bir delil gösterin kendimi Kızılay Meydanı’nda yakarım” dedi.

Doğan, o dönem Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ile arasında geçen konuşmayı şöyle anlattı:

(Genelkurmay Başkanı’na) ‘Efendim’ dedim, ‘Biz zamanında kibrit kutusu üzerinde orak-çekiç gördük diye binlerce insanı komünisttir diyerek dışladık. Bugün mütedeyyin olan insanları karşımıza almamalı ve incitmemeliyiz.


Muhafazakar medya neden davet edilmedi?

Doğan, muhafazakar medya kuruluşlarının temsilcilerinin bu brifinglere davet edilmemesi konusunda ise şunları söyledi:

Genelkurmay’da akreditasyon sistemi vardır. Bugün de hangi gazetecilerin Cumhurbaşkanlığı uçağına bindiğine, hangilerinin binemediğine şahit oluyoruz. Dün de o günkü şartlar içinde bir gelenek olarak bazı gazetelere soğuktuk. Mecmualarında ben ve dönemin generalleri Hurşit Tolon ve Tuncer Kılınç’ı 3 sinek ası olarak resmeden gazeteler çağırılmadı. Bu tür gazetelere tabii ki tepkiliydik. Bu konu öteden beri karşılıklı bir kamplaşmanın işaretiydi. Hiç öyle olmamalıydı, aslında paylaşamayacağımız hiçbir şey yoktu. Yeter ki evvela asgari müştereklerde buluşalım. 

Fikret Bila: Brifinglerin haber değeri vardı

Dönemin etkili gazetecilerinden Fikret Bila, 28 Şubat sürecini “Askerlerin arka planda kaldığı ve sivil aktörleri öne sürdüğü bir iktidar değişikliği projesi” olarak tanımlıyor.
 

Bu iktidar değişikliğinin, Refah-Yol koalisyon hükümetinin küçük ortağı DYP’yi parçalayarak uygulamaya konulduğunu aktaran Bila, söz konusu brifinglerin eleştirilese de haber değeri olan gelişmeler olduğunu ve bu nedenle basında yer aldığını söyledi. 

Bila, Genelkurmay’ın bu yönteminin demokrasi açısından yanış bir yöntem olduğunu dile getirdi. 

Akif Beki: Bugünkü medya düzeninin iyi olmaması dünkü düzeni güzel yapmıyor

Hem gazetecilere hem de yargı ve akademisyenlere yönelik yapılan Genelkurmay brifinglerinin dönemin sembolleri arasında olduğuna değinen gazeteci Akif Beki, “Evet, bugünkü medya düzeni düne göre çok iyi bir medya düzeni değil. Dünden daha kötü bulabileceğimiz birçok tarafı var. Ama bugünkü medya düzenin yanlış olması dünkü düzeni iyi ve doğru yapmıyor” dedi. 
 

Akif Beki.jpg
Gazeteci-yazar Akif Beki

 

“Bugünkü medya dünden iyi değil, dünü aratıyor diye dünkü medyanın iyi olduğu anlamı çıkarılamaz. Bugünün yanlışları dünün yanlışlarını doğru yapmaz. Dünün medya düzeni de kötüydü” ifadelerini kullanan Beki, “Vesayetle ilişkisi açısından da, iktidar medya ilişkilerinin dengesi bakımından da kötüydü, sorunluydu. Bütün kritik süreçlerde hiç de özgürlükçü olmayan, antidemokratik müdahalelere çanak tutan, onlara teşne, vesayete sırtını yaslayarak siyasetle bilek güreşine tutuşan, siyasete hükmetmeye çalışan genel bir medya tutumu vardı” şeklinde konuştu.

“Bu gazeteciliğin değil gazetecilerin sorunu” diyen Beki şunları söyledi: 

Yüksek oy alan, belediyeler kazanmış bir cereyan, ‘iç tehdit’ olarak tanımlanmıştı. Bunun hazımsızlığını sadece o dönem iktidara gelmiş Milli Görüş hareketinin siyasi rakipleri çekmedi aynı zamanda medya da bu hazımsızlığı yaşadı. Yani birilerinin o dönemki medyaya ‘İrticanın üzerine gidin, bunları gündeme getirin’ demesi gerekmiyordu. O dönemin ana medya aktörlerinin gönlünde yatan aslanlar vardı ve Milli Görüş siyasetinin yükselişinden rahatsızlardı. Kırmızı Kitap’a da girmiş irtica tanımları onlar için kullanışlı geldi. Hem hazımsızlıklarını yansıtmak hem de siyasete diş geçirmek için onu kullandılar. Dolayısıyla orada medya ile asker arasında gönüllü bir işbirliği de gelişmiş olabilir.

The Independentturkish