CHP, başörtüsü serbestliğini yasal düzenleme ile neden teminat altına almak istedi?

CHP’nin eski tutumunu devam ettirmelerinden memnun olacaklarmış gibi bir görüntü veriyorlar. 

CHP, başörtüsü serbestliğini yasal düzenleme ile neden teminat altına almak istedi?


CHP, başörtüsü serbestliğini yasal düzenleme ile neden teminat altına almak istedi?

Yorum sayfamızda yayınlanan makaleler, euronews'in editoryal görüşünü yansıtmaz.

Bu yazı, Türkiye demokrasisinin vesayetçi özelliğinin en görünür alanlarından biri olan başörtüsü yasaklarının ortadan kalktığı bir dönemde, Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü serbestliğini yasal düzenleme ile teminat altına alma girişiminin ve buna yönelik tepkilerin ne ifade ettiği sorusuna cevap olarak yazılmıştır.

Askeri ve bürokratik vesayetin hakim olduğu ve başörtüsü yasağının uygulandığı dönemlerde CHP veya isimleri değişik olsa da (SHP gibi) CHP’ye yakın siyasetçi ve bürokratlar, kanaat önderleri hem söylem olarak bu yasağı meşrulaştırıyorlar hem de yasağın kaldırılması için yapılan yasal değişiklikleri Anayasa Mahkemesi’ne götürerek yasağın sürdürülmesinde önemli rol oynamışlardı. 

Fakat son on yıldır hem kurumsal olarak CHP, hem de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun politika değişikliğine giderek başörtü yasağına karşı olduğunu, bu yasağın kalkması için YÖK gibi bazı resmi kurumlar ile temas kurduğunu, bu yasak kalkarken de itiraz etmediğini ve yasağın bu şekilde uzlaşma ile kalktığını söyleyebiliriz.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise bu yasa önerisi ile ilgili olarak CHP’yi bu konuda samimi bulmadığını söylemiş ve Merve Kavakçı’ya yönelik DSP lideri Bülent Ecevit’in ve diğer milletvekillerinin protestosunu hatırlatarak bu iddiasını ispatlamaya çalışmıştı. 

Ben de aynı olayı hatırlatarak CHP’nin tutumunun son on senedir nasıl değiştiğinin rahatlıkla görülebileceğini söylemek istiyorum. 

Sayın Kılıçdaroğlu’nun “Helalleşme” çağrısı yapması ve geçmişteki olumsuz tutum ve söylemler için özeleştiride bulunması, başörtüsünün yasal düzenleme ile teminat altına alınması önerisi esasen bu doğrultudaki çalışmalarla uyumluluk arz eder.
Fatma Bostan Ünsal 
Siyaset Bilimci ve İnsan Hakları Savunucusu

1999 seçimlerinden sonra başörtülü milletvekili Merve Kavakçı yemin etmek için Meclis’e geldiğinde DSP lideri ve milletvekillerinin protestoları nedeniyle yemin etmesine fırsat verilmediği dönem ile 2013 yılında, hacca giden AK Partili kadın milletvekilleri başörtülerini çıkarmayarak Meclis’e geldiklerinde CHP lideri ve diğer milletvekilleri tarafından herhangi bir olumsuz tepki gösterilmediği dönemi karşılaştırmak ve çeşitli alanlarda başörtülü kadınların görev almalarına CHP’nin karşı çıkmamasının başörtüsü sorununun aşılmasında olumlu katkısını görmemizi sağlayacaktır.

CHP'nin bu tavır değişikliğine ilave olarak, son bir yıldır Sayın Kılıçdaroğlu’nun “Helalleşme” çağrısı yapması ve geçmişteki olumsuz tutum ve söylemler için özeleştiride bulunması, 28 Şubat sürecinde başörtüsü yasağı nedeniyle mağdur olan kadınlarla görüşmeler yaptığı düşünüldüğünde bu konuyu yasal düzenleme ile teminat altına alınması önerisi esasen bu doğrultudaki çalışmalarla uyumluluk arz eder. 

Bu görüşmelerde muhafazakar kesimin bu konuda yasal güvence beklentisi içinde olduğunu, yine söz konusu kesimlerin seçimlerin yaklaştığı bu dönemde muhtemel iktidar değişikliği olduğunda yine yasaklarla karşılaşacağı endişesini öğrenme ve bu endişeyi giderme yönünde adım atması son derece rasyonel, kolay izah edilebilir bir durumdur. 

Şaşırtıcı olan AK Partili siyasetçilerin, CHP’li siyasetçilerin bu yöndeki tavır değişikliğini samimi bulmayarak olumsuz tutum takınmalarıdır. Neredeyse CHP’nin eski tutumunu devam ettirmelerinden memnun olacaklarmış gibi bir görüntü veriyorlar. 

Gerçi bu tutum, son dönemde AK Parti çoğulcu yapısını yitirip daha ziyade halkın %65’ini oluşturduğu düşünülen muhafazakar/dindar tabana seslenen, bu tabanın beklenti ve isteklerini anlayan ve buna uygun politika geliştiren tek parti olarak görünme yönünde çabaları ile uyum arz etmektedir.

Başörtüsü sorununun çözümü için çok önemli olabilecek bir fırsatı barındıran 1999 seçimleri sonrasında oluşan Meclis’te bu fırsatın heba edilmesinde Devlet Bahçeli’nin olumsuz rolü olmuştur. O dönem başörtülü olarak milletvekili seçilen Nesrin Ünal, Meclis’e başörtülü gelirse MHP’den ihraç edilmekle tehdit edilmişti.

AK Parti lideri ve siyasetçilerin, CHP çevrelerinin samimi bulmayarak bu önerilere karşı çıkarken başörtüsü yasağını eskiden destekleyen başka kesimlere karşı hiç de öyle eleştirel olmadıklarını da hatırlamak gerekir. Bu çerçevede Merve Kavakçı’ya yönelik protestoların yapıldığı dönemde bu protestoları destekleyen MHP Başkanı Devlet Bahçeli’nin tutumu akla geliyor. 

Hatırlanacağı gibi, bu seçimlerde başörtülü olarak milletvekili seçilen Nesrin Ünal, Meclis’e başörtülü gelirse MHP’den ihraç edilmekle tehdit edilmiş, neticede Merve Kavakçı, Meclis’te tek kalmış ve “Türk makamlarından izin almadan ABD vatandaşlığına geçtiği için” Bakanlar Kurulu kararı ile Türk vatandaşlığından çıkarılmış ve milletvekilliği de düşürülmüştü. Ayrıca söz konusu Bakanlar Kurulu kararında Başbakan Yardımcısı olan Devlet Bahçeli’nin de imzası olduğunu hatırlamak gerekiyor. 

Eğer o Meclis’te başörtüsü sorunu aşılabilseydi, 1997 28 Şubat’ında başlayan başörtüsü yasağı birkaç yıl içinde aşılmış olacaktı. Bu itibarla Devlet Bahçeli’nin sorunun kangrenleştirmesindeki rolünü hiç hatırlamadan, sorunun esas sorumlusu olarak CHP’yi görmek ve bu konuda yanlış yapıldığını açıkça ifade eden, özeleştiri getiren CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun uzattığı bu eli şüpheyle karşılamak çifte standart uygulamak anlamına gelir. Ak Parti’nin bu tutumu ancak politik çıkarlar çerçevesinde değerlendirilerek izah edilebilir.

AK Parti, iktidar değiştiğinde yasakların geri geleceğini düşündürterek ekonomik kriz ortamında toplumsal desteğinin azalmasını önlemeye çalışmaktadır.

AK Parti, muhafazakar çevrenin başörtüsü yasakları döneminde yaşadığı travmatik deneyimi sürekli hatırlatarak, iktidar değiştiğinde yasakların geri geleceğini düşündürterek ekonomik kriz ortamında toplumsal desteğinin azalmasını önlemeye çalışmaktadır. Bu çerçevede Kılıçdaroğlu’nun helalleşme söylemlerin de samimi olmadığı öne sürülerek eleştirilmiş, hatta CHP’nin Parti Meclisi’nde bulunan başörtülülerin göstermelik olduğu bile söylenmişti. CHP’nin başörtü serbestliği için yasal güvence önerisi ile karşılaştığında AK Partili siyasetçiler, muhafazakar alana hitap etme tekeline halel getirmemek için önce CHP’yi samimi bulmadıklarını söyleyerek tepki verseler de gerçekten muhafazakar kesimde böyle bir talep olduğu için bu konuda el yükseltme gereği duymuşlardır. 

Bir de daha önce başörtü yasağı hukuk hiyerarşisinde genelge ve yönetmelik gibi çok alt düzeyde düzenlemeler ile yürütülse de bu yasağı aşmak için en üst düzeydeki hukuki düzenlemeler getirme gereği hissedilmiştir. Bu nedenle yasalar yapılmış, hazırlanan yasalar Anayasa Mahkemesi tarafından, laiklik ilkesini ihlal ettiği öne sürülerek iptal edildiği için hukuk hiyerarşisinin en üstünde yer alan Anayasa değişikliği bile daha önce yapılmıştı. İşte bu yüzden Cumhurbaşkanının bu konu ile ilgili Anayasal düzenleme yapma önerisi bir bakıma eski dönemin alışkanlığını yansıtmaktadır.

''Geçmişteki Anayasa değişikliğine giderek meseleyi çözme ihtiyacı bugün geçerli olmadığı için bu konuda Anayasal düzenleme yapmak esasen makul de sayılmaz''

Aslında başörtüsüne yönelik özel bir yasa bulunmayan İngiltere gibi pek çok ülkede başörtülü kadınlar eğitim, çalışma ve siyasi haklarından mahrum edilmiyorlar. Ayrımcılığı yasaklayan bir madde bu konudaki yasakçı uygulamaları engelleyebilir. Fakat Türkiye’nin kötü tecrübesi nedeniyle muhafazakar kesimin bu kaygılarını gidermek için hazırlanacak böyle bir yasa maddesi de uygun bir yöntem olabilir. Bu konuda Anayasa değişikliği yapmak ise eski dönemi, başörtüsü yasağının yasal düzenleme ile kaldırılamadığı dönemi hatırlatan bir yöntemdir. Geçmişteki Anayasa değişikliğine giderek meseleyi çözme ihtiyacı bugün geçerli olmadığı için bu konuda Anayasal düzenleme yapmak esasen makul de sayılmaz. Ama yine de Cumhurbaşkanı’nın önerdiği üzere Anayasa maddesi ile bu konu düzenlenme yoluna gidilecek olursa da “laiklik” ilkesinin geçtiği Anayasa maddesine, din ve vicdan özgürlüğünü sağlayacak şekilde uygulanması gerekliliğinin ilavesi, herkesin dini gereklerini yerine getirme hakkını engellenemeyeceği,... gibi laikliği izah edecek bir cümle yeterli olacaktır. 

Aile gibi konu ile ilgisini bir türlü göremediğim konuların bu düzenlemede yer almasının teklif edilmesi konuyu dağıtma ve esasen yeni tartışmaların açılması ve bu konunun sürüncemede kalmasına neden olur, sonuçta “AK Parti daha üst düzeyde sorunu çözmek istedi ama muhalefet izin vermedi” şeklinde savunma yapmanın alt yapısını oluşturur.

''İyi Parti hariç bu konuda Kılıçdaroğlu’na verilen çok açık desteğin Millet ittifakı'nın üyelerini birbirine daha yakınlaştıracağı düşünülebilir''

Başörtüsü ile ilgili yasal düzenlemelere tepkiler esasen çok çeşitlilik arz etmektedir. Ben AK Parti lideri ve yakın çevresinin tutumundan bahsettim daha çok, ama eski bir AK Partili olan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, yine Ak Parti’de çok önemli görevler yapmış olan Bülent Arınç’ın, Millet İttifakını oluşturan Saadet Partisi, Deva Partisi, Demokrat Parti ve Gelecek Partisi'nin bu öneriyi desteklediğini söyleyebiliriz. İyi Parti hariç bu konuda Kılıçdaroğlu’na verilen çok açık desteğin Millet ittifakı'nın üyelerini birbirine daha yakınlaştıracağı düşünülebilir.

Üçüncü ittifak olarak değerlendirilen grupta HDP dışındaki diğer partilerin bu yasal düzenleme önerisini yerinde bulmadıkları, “sağcılık” olarak değerlendirmeleri ise bu konu üzerinde tartışmaların olacağı intibaını veriyor.

Fatma Bostan Ünsal, Siyaset Bilimci ve İnsan Hakları Savunucusu

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Boğaziçi Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptı. Georgetown Üniversitesi İslam Hıristiyan Araştırmaları Merkezi’nde misafir araştırmacı olarak görev yaptı. Adalet ve Kalkınma Partisi kurucu üyelerinden ve partinin eski genel başkan yardımcısı

EURO NEWS