CHP’de parti içi rekabet başka hiçbir şeye benzemez

Peki, tüm bunların CHP ile ne ilgisi var?

CHP’de parti içi rekabet başka hiçbir şeye benzemez


CHP’de parti içi rekabet başka hiçbir şeye benzemez

Serdar Gündoğ yazdı...

Herkesin bildiğini kuldan saklayacak değilim; dünyadaki en büyük rekabetlerin başında CHP’deki parti içi rekabet gelir ki bu rekabet gerçekten çok acımasızdır. Bu rekabetin yanında dünyaca ünlü futbol takımlarının derbileri gölgede kalır desem itiraz edileceğini düşünmüyorum.

“İnsanlar, politikacıların kendileri için başka kurallar varmış gibi davranmalarından nefret eder.”

Netflix’te izlediğim Treason adlı dizide bu sözleri duyunca hemen not almıştım.

Dizide başkan yardımcısı, başkanlığa adaydır ve hakkında devletin istihbarat örgütünün elinde bir belge vardır.

Bu belgeye göre annesini tedavi ettirmek için başkan yardımcısı devletin uçağını kullanmıştır.

Ve bu belge, adaylıktan çekilmesi için bir şantaj konusu olacak kadar önemlidir.

Şantajı yapması istenen kişi, başkan yardımcısını ikna etmek için yukarıda tırnak içine aldığım sözleri kullanır.

Ülkenin başkan yardımcısı hayati riski olan annesini tedavi amaçlı bile devletin uçağı ile uçuramayacak mı?

Uçuramayacakmış efendim, eğer bu bilgi kamuoyuna yansırsa başkan adaylığını suya düşürecek kadar önemli bir durummuş...

Oysa aynı durum bizim ülkemizde yaşansa, ne var bu kadar büyütülecek değil mi? 

***

Halk adına, halka hizmet için gelinen görevlerde eşitlik ilkesinden ödün verildiğinde, makamların gücü ve imkanlarından yararlanmak dahil yasalar, kurallar karşısında; başta insan kendini kayırmaya başlandığında haksızlık da başlamış oluyor.

Ne olursa olsun toplumsal adaletten söz ediyorsak vazgeçemeyeceğimiz şey, son derece net; eşitlik...

Peki, tüm bunların CHP ile ne ilgisi var?

Aslında söylemek istediklerimin sadece CHP ile değil çok şeyle ilgisi var.

Ancak Altılı Masa denklemini geçtiğimiz günlerde genişletilmiş Millet İttifakı ile kesin bir başarı formülüne çevirme konusunda muazzam bir gayret gösteren ve bir o kadar da partisi ve kendi adına büyük bir risk alan Kemal Kılıçdaroğlu’na birkaç konuda hatırlatma yapmak istiyorum.

***

Kuralsızlığın kurumlaştığı ve artık ne yapsalar; ‘bu kadarı da olmaz’ bile demeyecek hale geldiğimiz bir iktidardan ülkeyi kurtarmak isterken neye dönüştüğümüze de arada bakmak gerekmez mi?

Tekrar olacak fakat gerçekten önemli; Cumhuriyet Halk Partisi, 2021 yılının Aralık ayında yapması gereken olağan kongrelerini yapmamıştı.

Herkesin bildiğini kuldan saklayacak değilim; dünyadaki en büyük rekabetlerin başında CHP’deki parti içi rekabet gelir ki bu rekabet gerçekten çok acımasızdır.

(Bu rekabetin yanında dünyaca ünlü futbol takımlarının derbileri gölgede kalır desem itiraz edileceğini düşünmüyorum.)

Muhtemel bir erken seçim öngörüsü ile bu rekabetin partiye zarar verebileceği düşüncesiyle kongreler ertelenmişti!

Fakat bu öngörü, tamamen bir yanılsama olarak tarihe geçmiştir.

Altılı Masa'nın ikinci büyük paydaşı ve geçen seçimlerde Millet İttifakı ortağı olan İyi Parti, son birkaç ay içinde bile olağan kongrelerini yapıyorken CHP de aynı şekilde kongre süreçlerini hayatın doğal akışına göre götürmüş olsaydı ertelediği parti içi demokrasinin kesintiye uğraması ile bugün, halının altına süpürüldüğü sanılan sancılarla uğraşmayacak olurdu.

Kamuoyunda çok konuşulmamış olsa da milletvekili olmak için il başkanlarının yarısının ve bir o kadar da ilçe başkanının istifa ettiği bir ortamda bu sancı umarım başka sorunlara neden olmaz.

Ana muhalefet partisinin genel merkezi tarafından yapılan atamalar ile boşlukların doldurulmaya çalışılması da önemli bir sorun.

Maalesef parti içi rekabet gözetilerek yapılan bu atamalar sonucunda asıl mesele olan tarihi seçimlere odaklanmanın düşünüldüğü kadar kolay bir şekilde başarılabileceğinden şüpheliyim.

Hele ki genel seçimlerden sonra da yerel seçimlere kadar kongrelerin yapılmayacağı kulislerde konuşulurken.

***

Bir konu daha var, o günlerde fırsat bulup yazamamıştım.

Görüldü ki, özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye seçimleri kazananlar açısından paylaşılamayan bir başarı hikayesi yarattı.

Böyledir; seçim başarıları ne kadar büyük olursa sahiplenen de o kadar çok olur.

Ve çok zaman, asıl kahramanlar hatırlanmaz bile, ben bu gibi durumlarda büyük hikayelerin arkasında; belki de adını hiç bilmediğimiz insanların olduğunu düşünürüm.

Gerçekten başarıyla yürütülen İstanbul yerel seçimlerinin ertesi aylarında genel merkeze dayatılan demeyeceğim de bir şekilde önüne geçen başarı hikayesinin teorisi olduğu anlaşılan ‘İstanbul Tipi Örgütlenme Modeli’ sıklıkla konuşulur hale geldi.

Yanılmıyorsam bu adla yapılan ve bizzat genel başkanın davet edilip onun katıldığı toplantılar bile düzenlendi.

Daha ortada bir seçim yokken başlayan büyük ölçekli bir rekabetin CHP’yi ve maalesef ülkeyi bir açmaza sürükleme ihtimalinin gölgesini geçtiğimiz haftalarda çok konuşur olduk.

(Bu gölge bana, 2018 genel seçimlerinde yine aday karmaşası içinde olan CHP üzerinde Muharrem İnce ile doğal olarak gelişen psikolojik baskının bir benzerinin bu sefer Ekrem İmamoğlu üzerinden yaşandığı hissi veriyor.)

İstanbul’da örgütün başkanı ile belediye başkanı arasındaki ‘başarının asıl mimarı kim’ özelinde haberdar olduğumuz ama gerçekte güç odaklı rekabetin örnekleri yok değil.

Özellikle uzun zamandır genel iktidarı yakalayamayan bir parti için yerelde iktidar olmanın hele ki İstanbul gibi bir şehirdeki gücü tartışılmaz.

Önümüzdeki dönemde olası bir genel iktidarla da bu gücün taçlanacağı ve beraberinde başkaca tartışmaları da getireceği çok açık.

Yüzüncü yaşına giren Cumhuriyetimizin kurucusu olan ve onun da yüzüncü yılını kutladığımız Cumhuriyet Halk Partisi içerisindeki sakıncalı rekabeti farklı açılardan dile getirmeye çalıştım.

Tüm bu sakıncaları ortadan kaldırmak için yapılacak şeyse son derece basit; kuralları işler halde tutmak.

Sonucu her ne olursa olsun kurallara uyulacağının bilinmesi, bunun kişilere ve durumlara göre değişmeyeceğinin bilinmesi, herkesin kendi işine gücüne bakmasını kolaylaştırır, eşitlik sağlar ve adaleti tesis eder.

Gerçekten çok yorucu ve can acıtıcı parti içi rekabetin bir uzlaşma ve sonrasında dayanışma ile sonuçlanmasının tek yolu bu...

Yerelde ve genelde iktidar olmak isteyenlere mesajım budur.

Eyvallah

Serdar Gündoğ / T24