CIA’den sonra MI6’in başına da bize yabancı olmayan biri geliyor.. İlginç buluyorum…

CIA’nin başında 2018 yılından bu yana Gina Haspel bulunuyor.

CIA’den sonra MI6’in başına da bize yabancı olmayan biri geliyor.. İlginç buluyorum…


FEHMİ KORU YAZDI...
CIA’den sonra MI6’in başına da bize yabancı olmayan biri geliyor.. İlginç buluyorum…
CIA’nin başında 2018 yılından bu yana Gina Haspel bulunuyor.

İkinci Dünya Savaşı sonrası faaliyete geçen CIA’in ilk kadın direktörü Gina Hanım.

Trump tarafından atanacağı duyulduğunda kendisinin ABD yasalarına göre yasak olan türden işkenceleri başka ülkelerde el-Kaide militanlarına uyguladığı duyulmuştu; ama buna fazla kulak veren olmadı.

[Başrollerini Adam Driver ile Annette Bening’in üstlendiği ve senaryosunun gerçek hayatan esinlendiği özellikle vurgulanan ‘The Report’ adlı filmde (2019) o işkencelerin altyapısı işleniyor. Filmde herkes gerçek adıyla yer aldığı halde bir tek ona başka bir ad uygun görülmüştü.]

Gina Haspel’in bize dönük bir özelliği var: Bir süre ülkemizde görev yapmış ve Türkçe de biliyor.

CIA’nin başında Türkçe bilen biri var.

Sıra MI6’te

Amerikan CIA’in İngiltere’deki karşılığı MI6’tir. Dün onun başına Richard Moore’un geleceği duyuruldu. 

MI6’in başına 111 yıllık tarihinde hiç kadın yönetici atanmadığı için bu defa bunun üstesinden gelineceği düşünülüyordu. Muhtemel isimler olarak ortaya atılanlar arasında iki kadın istihbaratçı da bulunuyordu. 

Onlar olmadı.

Başbakan Boris Johnson’un orta okuldan beri arkadaşı olan Tom Hurd terörle mücadelede gösterdiği başarıları MI6’te ileriye taşıyacaktı kimilerine göre ve onun atanmasına mutlak gözüyle bakılıyordu.

O da olmadı.

Atanacak olan Richard Moore Oxford Üniversitesi sonrası 1987’de MI6’e girmiş, on yıl sonra ayrılıp dışişleri bakanlığına geçmiş. Ataması “Örgütü iyi bildiği kadar dışarıdan bakabilecek bir göz de olduğu için” gerekçesi ileri sürülerek duyuruldu.

Moore’un bize bakan bir özelliği de var: 2014-2017 yılları arasında ülkesinin Ankara büyükelçisi olması ve mükemmel Türkçe bilmesi. Ayrıca Beşiktaş taraftarı olarak futbolseveler arasında da meşhur biri. [Eşinin görme engelli olması da gazete haberlerine yansımıştı.]

Bu ne iş?

CIA’nin başında özellikleri arasında Türkçe bilmesi de bulunan Gina Haspel var; MI6’in başına da Türkçe bildiği özellikle vurgulanan Richard Moore geliyor…

İlginç değil mi?

****

İKİNCİ YAZI

Doların değeri düşüyor.. Sorun bakalım neden?

Yazının başlığını gördüğünüzde saçmaladığımı sandınızsa şaşırmam. Doların değeri ülkemizde bir-iki ay boyunca hep aynı değerde kalmışken son günlerde yeniden alıp başını gitmeye başladı. Dün bir ara ‘1 dolar = 7 TL’ denklemini de gördü.

Doların değeri ülkemizde yükseliyor ve ben bu yazının başlığından doların değerinin düştüğünü ilan ediyorum.

Buna elbette şaşılır.

Dolar bizde değerli, ama…

O halde meramımı hemen açıklayayım: Ben bu yazıda kendi paramızın dolar karşısındaki değerini dile getirmek niyetinde değilim, onu uzmanları başarıyla yapıyor zaten ve hepimiz bunun sebeplerinin fena halde farkındayız. Bu yazıda doların Euro, Sterlin ve Yen gibi para birimleri karşısında şu günlerde neden değer kaybı yaşadığını açıklamaya çalışacağım.

Konunun bizi ilgilendiren yönü de var elbette: Dolar başka para birimleri karşısında ciddi oranda değer kaybetmeseydi, belki de şu sıralarda ‘1 dolar = 8 TL’ denklemini tartışıyor olacaktık.

Hiç kuşkunuz olmasın, konu bizi de ilgilendiriyor.

Dünyanın başka para birimleri karşısında değer kaybeden dolar bir tek ülkemizde değerinin üstünde işlem görüyor.Reklam

ABD’nin para birimi olan dolar İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan yeni dünya düzeninde global para birimi halini almıştı. Diğer ülkelerin bunu kabul etmesinde doların ABD’nin Fort Knox’taki altın rezervlerinin zenginliği ve piyasaya sürülen kağıt para kadar altının ABD Hazinesi’nde bulunması kolaylaştırıcı rol oynamıştı.

Piyasaya sürülen her doların altın olarak bir karşılığı vardı.

Ne olduysa oldu, 1970’lerde dolarla altın arasındaki ilişkinin koptuğu öğrenildi.

Bugün piyasada dolaşan doların altın karşılığı yok.

Zaten o günlerdeki tartışmalar sırasında, Avrupa ülkelerinden “Sizin yüzünüzden bizim ekonomimiz zarar görüyor, dolar enflasyonu yükseltiyor” itirazları geldiğinde, dönemin ABD Hazine bakanı, “Dolar bizim para birimimiz, sizin ise sorununuz” deyivermişti.

Washington, siyaseten sıkıştığında karşılığı olmayan para basmaktan çekinmiyor; piyasaya sürülen karşılıksız dolarların öteki ülkelere muhtemel olumsuz etkilerini hesaba katmaksızın…

Türkiye’nin dış borç stoku resmi verilere göre 431 milyar dolar. Bu brüt rakam. Net rakam 256.5 milyar dolar. Brüt borcumuzun milli gelirimize oranı yüzde 56.9, net borcumuzunki ise yüzde 33.8…

Peki ABD’nin dış borcu ne kadar ve bunun ABD’nin milli geliri içerisindeki oranı ne?Reklam

Bu iki içiçe geçmiş sorunun cevabı dudak uçuklatacak cinsten: ABD’nin dış borç yükü tam 27 trilyon dolar ve bunun milli gelirine oranı da yüzde 133…

Çin’i bir seviyor, bir sevmiyor Trump

Çin ABD ekonomisinin en büyük ortağı. Çin’in ABD ekonomisindeki payı (devlet bonosu ve büyük yatırımları) 1.1 trilyon doları buluyor.

Elbette korona virüsü çıktığı andan başlayarak ABD başkanı Donald Trump’ın Çin’i karşısına alması, salgının adını sürekli ‘Çin virüsü’ olarak telaffuz etmesi, Çin’e ek yaptırımlar uygulaması ve en sonunda Çin’in ABD’deki büyükçe bir başkonsolosluğunu aniden kapatma kararı almasının dolar üzerinde olumsuz etkisi var.

Ancak etki yalnızca Çin’le ilişkilerden kaynaklanmıyor.

Hani ünlü “Elinde çekiç olanın gözüne her sorun çiviymiş gibi görünür” diye bir özdeyiş var ya, ülkelerinin Trump’la birlikte yaşamaya başladığı çeşitli alanlardaki sorunların yeni yeni farkına varmaya başlamış Amerikalıların da şu sıralarda o deyiş sıkça akıllarına geliyor. 

[O sözü ilk Abraham Harold Maslow söylemiş: “If you only have a hammer, you tend to see every problem as a nail.”]

Trump bütün sorunlara Çin’le ilişkilerde olduğu gibi yaklaşıyor.

En zeki bulduğu devlet başkanları arasında ilk sırada Çin lideri Xi’nin adını zikrediyor. Bir zamanlar ondan “Anlaşılabilen, makul biri” diye de söz ediyordu.  

Avrupa başının çaresine bakıyor bakmasına ama…

Barack Obama’nın en büyük başarılarından biri bilinen ve Avrupa tarafından çok olumlu karşılanmış İran’la nükleer anlaşmayı Trump’ın bir çırpıda yırtıp atmasından beri iki ülke arasındaki ilişkiler yeniden tırmanışta.

Avrupa ülkeleri -Almanya, Fransa ve İngiltere- İran’la aralarında paralel bir ödeme mekanizması oluşturup ABD’nin yaptırımlarını aşabildiler.

Olan dolara oldu tabii…

Bu, Avrupa ile ABD’nin arasının açıldığı ilk olay değil. UNESCO’ya yıllık ödemelere son vermeye, iklim anlaşmasından ve en son salgınla baş etmeye çalışılırken Dünya Sağlık Örgütü’nden çekilmeye kadar bir dizi önemli konuda ABD Avrupa ile ayrıştı. Yeniden seçilmeyi başarırsa, Trump önderliğindeki ABD’nin kendi eseri olan NATO’dan da ayrılacağına muhakkak gözüyle bakılıyor.

Ortadoğu’da da yanlış ülkelerle ters ilişkilere girdiği apaçık Trump’lı ABD’nin… İsrail yanlılığı Filistin’de ‘iki devletli çözüm’ projesini boşa çıkardı. Kongre’de kendi partisinden politikacıların bile itirazlarına rağmen, Suudi Arabistan en ileri düzeyde silahları Trumpsayesinde satın alabildi. 

Trump’ın ikinci dönemi olamayacağa benziyor, kamuoyu yoklamaları rakibiyle arasının açıldığını gösteriyor; ancak kendisine yöneltilen “Seçimde kaybederseniz bunu kabul edecek misiniz?” sorusuna “Tabii, ne demek” cevabını bir türlü verememesi siyasi kavgaların daha da şiddetlenerek devam edeceğine işaret kabul ediliyor.

Medya ve sosyal medya ile de kapışma halinde Trump.

Göçmen karşıtı politikasını ve yabancı öğrencilere “Online eğitim alacaksanız, ABD’ye gelemezsiniz” ültimatomunu da unutmamalıyız.

Protestolarla sarsılan ülke, Trump’ın hareketli yerlere gönderdiği federal askerlerin halka davranışları yüzünden Latin Amerika ülkeleri manzarası vermeye başladı.

Bütün bu ve aklıma gelmeyen kim bilir nice başka konu başlığı yüzünden doların değeri düşüyor işte.

Doların değeri bizde yükseliyorsa bu da bizim ayıbımız.

FEHMİ KORU / FEHMIKORU.COM