Çin, NATO ve diğer Batılı ülkelere karşı İran’da askeri olarak güçleniyor
Benan Kepsutlu Independent Türkçe için yazdı
Kovid-19’un ortaya çıkmasıyla birlikte virüsü Çin’in ürettiğine yönelik iddialar, “ekonominin yeni devi” olarak tanımlanan ülkeye kesilen uluslararası cezaları ve Batılı ülkelerin Çin’i yalnız bırakma sürecini doğurdu.
Başta ABD Başkanı Donald Trump’ın Çin’e karşı suçlamaları, akabinde ABD’nin Fransa ve Almanya gibi Avrupa ülkelerinden aldığı destekler, ucuz iş gücü ile kendine dünya ekonomisinde farklı bir yer edinen Çin’i yalnızlaştırmaya itmeye başladı.
Sadece Batı da değil, Japonya, Güney Kore, Toyota, Hyundai gibi araba firmalarının Çin’deki fabrikalarını kapatma sürecine girdiler.
Onlar gibi pek çok ülke benzer stratejiler geliştirmeye başladı.
Tüm bu hamleler karşısında Çin, 2016’dan beri yavaş yavaş işlettiği B Planını aktif hale getirdi ve ABD dahil kendine karşı duran tüm Batılı ülkelere ve askeri güç olarak NATO’ya karşı kendi müttefiklerini daha aktif devreye sokmaya başladı.
Bu süreçte Çin’in kendine ekonomik ve askeri anlamda “avantaj” sağladığı başlıca ülke İran.
İran ve Çin arasında 25 yıllık kapsamlı bir strateji anlaşması aslında 2016’da imzalanmıştı; ancak anlaşmanın detayları dünya kamuoyuyla da paylaşılmamıştı.
İran halkı, hatta İranlı milletvekilleri anlaşmanın içeriği hakkında bilgilendirilmediler.
Bir tarafta İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, diğer tarafta Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, son derece genel geçer başlıklarla kültürel, eğitim, teknoloji, askeri ve güvenlik konularında “derin işbirliği” içindeyiz demişler, o derinliğin sınırları sır gibi saklanmıştı.
Geçen ağustos ayında da İran Dışişleri Bakanı Muhammad Zarif, Çinli mevkidaşı Wang Li’yi ziyaret etmiş, 25 yıllık Çin-İran stratejik ortaklık anlaşmasını genişletmek istemişti.
Genişletildi de… Ancak ülkeler arasında imzalanan “sır” perdesi yine aralanmadı.
Ta ki geçen hafta Gilan’da İran’ın eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, “gizli” diye adlandırılan o anlaşmanın içeriğine dair İran halkının içine “kurt” düşürene kadar.
Ahmedinejad, Çin-İran anlaşmasıyla ilgili ilk defa halkla kendi düşüncelerini paylaştı.
“İran ulusunun iradesini dikkate almadan, ülkenin ve ulusun çıkarlarını hiçe sayarak başka bir ülkeyle yapılan anlaşmanın geçerliliği yoktur ve İran ulusu bunu tanımayacaktır” dedi İran’ın eski Cumhurbaşkanı.
Ahmedinejad’ın dört yıl önce imzalanan ve zaman içinde içeriği ve kapsamı genişletilerek detayları sır gibi saklanan bu anlaşmaya dair, şu dönemde böyle bir açıklama yapması son derece manidar.
Çünkü İran’daki resmi kaynaklardan aldığım bilgilere göre İran-Çin arasındaki anlaşma daha da genişletilmiş haliyle devreye girmek üzere.
Barack Obama ABD Başkanı olduğu dönemde, 2015’te İran’la imzalanan ve “tarihi” olarak nitelendirilen nükleer anlaşmasının, Donald Trump döneminde, 2018’de iptali ile birlikte İran’a artan ambargolarla, ülke bölgede ekonomik olarak zayıflamaya devam etti.
Obama döneminde İran’ı kendine yaklaştıran ABD, Trump döneminde İran’ı Çin ve Rusya’nın kucağına tamamen bırakmış oldu.
Kovid-19 sonrasında Batılı ülkelerin sırt çevirmeye başladığı Çin, bu durumu fırsat bilerek, Ortadoğu’da zaten yalnızlaşan İran’la güçlerini daha fazla birleştirme hazırlığında.
Üstelik bu defa İran’ın da zaaflarını kendi lehinde kullanarak….
Çin-İran arasında imzalanan ve “çok gizli” olarak nitelendirilen 25 yıllık strateji anlaşmasının detaylarını ve güncellenmiş halini, İran’daki resmi kaynaklarla görüştüm.
Aldığım bilgilere göre, iki ülke arasında imzalanan anlaşmanın detaylarında Çin’in İran’da inşa edeceği askeri ve güvenlik politikalarının yanında, İran’da yapılacak petrol ve doğalgaz çalışmalarına dair de önemli bilgiler yer alıyor.
Çin ve İran arasında imzalanan anlaşmada Çin’in iki farklı ödenek şeklinde İran’a yatırım yapacağı belirtiliyor.
Bunlardan ilki, doğalgaz ve petrole yapılacak yatırım olan 280 milyar dolar…
25 yıllık anlaşmaya göre bu paranın, anlaşmanın ilk beş yılında İran’a ödeneceği belirtiliyor.
5 yıllık periodlarla tutarın yenileneceği, ödemenin bu şekliyle gerçekleşeceği belirtiliyor.
Anlaşmanın diğer kaleminde ilk 5 yıl içinde Çin’in İran’a 120 milyar dolar daha yatırım yapacağı yazıyor.
Bu yatırım da İran’daki ulaştırma ve üretim alt yapısı için ödenecek rakam.
Bunun karşılığında Çin kendi şirketlerini İran’da petrol, doğal gaz, petro-kimya ve nükleer projeler için açacak.
Ayrıca Çin İran’a yaptığı “yatırım” başlığındaki bu yardımın karşılığında İran’ın tüm petrol ve gazını dünya ortalamasının yüzde 12’si daha alt fiyata satın alabilecek.
Ek olarak, Çin, İran’a yapacağı ödemeleri iki yıla kadar erteleme hakkına sahip olabilecek ve ödeme şekli de Afrika ve Eski Sovyetler Birliği ülkeleri ile yapılan ticaretten elde edilen yumuşak para ile sağlanabilecek.
Çin “yumuşak para” ile ödeme sistemiyle kendini daha avantajlı hale getiriyor, çünkü yumuşak para biriminin İran’ın Batı bankalarından elde edeceği sabit para birimlerine dönüştürmesi sonucunda ilgili döviz kurları göz önüne alındığında Çin’in yüzde 8-12 oranında ekstra indirime tabi tutulmasını sağlıyor.
Yani Çin, İran’dan petrol ve doğal gazı dünya piyasalarına kıyasla yüzde 32 oranında daha ucuza alma imkanına sahip oluyor.
İran’la ve Çin arasında imzalanan anlaşmanın İran’a sağladığı bir başka avantaj ise Çin’in jeopolitik çok kuşaklı projesi olan ‘One Belt, One Road’ (Bir Kuşak, Bir Yol)’a İran’ın uyum sağlayabilmesi için tüm temel alt yapının Çin tarafından kurulacak olması.
Ayrıca İran’da Çinli şirketler tarafından finanse edilecek, tasarlanacak ve denetlenecek fabrikalar kurulacak ve bu fabrikalar Çin’dekilerle aynı özelliklere sahip olacak.
Üretilen ürünler, Çin tarafından planlanarak ve finanse edilerek dünya pazarına ulaştırılacak.
Tüm bunların yanında, Ortadoğu’daki jeopolitik güç dengesini değiştirecek çok önemli bir detay daha anlaşmaya eklendi.
Geçen hafta Hamaney’in İran Devrim Muhafızları’na verdiği talimatla birlikte Çin ile istihbarat servislerinin sınırları genişletilerek yeni askeri unsurlar bölgede aktif hale getirilecek.
Ayrıca İran ve Çin arasında hava ve deniz alanında askeri işbirliği de genişletilerek Rusya bu askeri trafikte kilit rol oynayacak.
Yine İran’daki kaynaklarımdan aldığım bilgiye göre, Çin’in İran’da askeri anlamda nasıl konuşlanacağının detaylarını görüşmek üzere önümüzdeki ağustos ayının ikinci haftasında İran heyetinin Çin ve Rus mevkidaşları ile bir araya gelmesi planlanıyor.
Eğer görüşmede bir anlaşmazlık yaşanmazsa 9 Kasım’dan itibaren Çin ve Rus bombardıman uçaklarının İran hava üslerine sınırsız erişimi sağlanacak.
Bu zamanlamanın ABD’de yapılacak olan Başkanlık seçimleri dönemine denk gelmesi de son derece dikkat çekici.
İran’da Çin’in askeri olarak konuşlanması planlanan bölgeler ise hem Türkiye hem de Batılı ülkeler açısından kritik.
Çin ve Rus bombardıman uçaklarının Körfez’in hemen girişinde, İran’ın güney tarafındaki Hamedan, Bandar Abbas, Chabhar ve Abadan’daki mevcut havalananlarının yanındaki tesislere konuşlandırılması planlanıyor.
Bu bölgede uzun menzilli Rus füzelerinin de konuşlanması gündemde.
Ayrıca Çin’e destek çıkacak şekilde, Ruslar orta menzilli avcı bombardıman uçaklarını (Sukhoi Su-34) ve tek kişilik gizli saldırı uçaklarını (Sukhoi-57) da kasım ayından itibaren tüm yıl olmak üzere bu bölgede konuşlandıracaklar.
Geçtiğimiz yıllarda Rus avcı bombardıman uçakları, İran’daki Hamedan havaalanını Suriye’deki hedefleri vurmak için de kullanmışlardı.
İran ve Çin arasındaki anlaşmaya göre Çin ve Rus askeri gemileri de İran’ın güneyindeki limanları ve tesisleri kullanabilecek.
Ayrıca İran’da, Çin ve Rusya’nın elektronik savaş yeteneklerinin güçlenmesi (düşman silahlara karşı erken uyarı sistemi) için birlikte çalışılacak ve elektronik saldırı sistemi genişletilecek.
Anlaşmanın detaylarına göre Çin, Rusya İran işbirliğiyle yine İran topraklarında NATO’nun komuta kontrol, iletişim, bilgisayar, istihbarat, gözetim ve keşif sistemlerini etkisiz hale getirmek için yeni yazılım ve donanım geliştirecekler.
Bununla birlikte İsrail ve ABD saldırılarına karşı S-400 füze savunma sistemi de İran’da genişletilecek.
Tüm bunların yanında her yıl 110 Çin’li ve Rus eğitmenin Tahran’a eğitim vermeye gelmesi, aynı şekilde Pekin ve Moskova’da da İranlı uzmanların eğitim vermesi planlanıyor.
İran’dan Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’a karşı yapılabilecek bir füze ya da drone saldırısına karşılık, BAE’nin ve Suudi Arabistan tedbir alamasın diye, bu iki ülkenin hava savunmalarını tamamen devre dışı bırakabilmeleri için, Rus hava sıkışma sistemlerinden birinin de Chabahar’a kurulması planlanıyor.
Dünya’da yalnızlaştırılmaya çalışılan Çin ve İran, arkasına Rusya’yı da alarak işte böyle yeni yol haritaları planlıyor.
İran’ın içinde neler oluyor?
Devrim Muhafızları ve İran Ordusu neden karşı karşıya geliyor?
İran’da üstü kapatılan ve aralıksız devam eden patlamaların nedeni ne?
Onları da bir sonraki yazımda sizinle paylaşacağım.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve SEHITLEROLMEZ.COM VE Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe