Cinsel istismara uğrayan çocuklar nasıl korunmalı? Ailelere mahremiyet eğitimi nasıl verilmeli?

Çocukların pedofil bireyler ve akran zorbalığı açısından risk altında

Cinsel istismara uğrayan çocuklar nasıl korunmalı? Ailelere mahremiyet eğitimi nasıl verilmeli?




Cinsel istismara uğrayan çocuklar nasıl korunmalı? Ailelere mahremiyet eğitimi nasıl verilmeli?

Türkiye’de çocuk evliliklerinin sayısı son yıllarda kademeli olarak düşse de hala çocuklar anne olmaya ve yaşanan mağduriyetler zaman zaman gündemi meşgul etmeye devam ediyor.  

Cinsel istismar vakaları dünyanın hemen hemen her ülkesinde yaşansa da, kimi ülkeler kurdukları etkin mekanizma ile bu sorunla daha ciddi mücadele ediyor. 

Peki cinsel istismara uğrayan çocukların kimlik bilgileri ile çizimlerinin medya ve sosyal medya mecralarında paylaşılması ne kadar doğru?

Çocukların yaşadıkları cinsel istismar mağduriyetlerine dair ortaya saçılan bilgiler ve belgeler çocukların geleceklerini nasıl etkiliyor?

Uzman Psikolog Suna Bayram’a göre sürecin mağduru olan çocuklar, kimliklerinin ve yaşadıklarının medyada deşifre olması nedeniyle damgalanıyor.

Ve zor yaşantıya maruz kalan çocukların haberleri medyaya düştüğünde bu durumdan sadece çocuklar değil toplum da zarar görüyor.

Akran zorbalığına maruz kalma, yaşanılan olay ile yaşıtları tarafından damgalanma, mağdur kimliği ile büyüme vb. pek çok zorluk yaşamalarına neden olabiliyor diyor Uzman Psikolog Suna Bayram.

Antalya'da çocukların aile yaşantısında maruz kaldıkları şeyler, çocukların çizimlerinin herkes tarafından görülmesi, ifade anı ses kayıtlarının dolaşması… Çocuklar çok zor şeyler yaşadılar. Yanlış olan pek çok şeye bir yanlış olarak, olan bitenin medyaya yansıması eklendi

Suna Bayram, yetişkinler tarafından cinsel istismar mağduru çocuklar adına gerçekleştirilen ifşalarda çocukların bu durumla başa çıkabilme kaynaklarının yeterli olmayabileceğinden bahsediyor.

Bayram'a göre gündeme şok etkisi yaratarak oturan bu haberin toplumdaki bireylerde ikincil travmatizasyona neden oluyor. Bayram, ''Böyle medyaya yansıyan olaylar toplumda bu tür vahim olayların artmasına ya da mevcut olan sürecin daha çok ifşa edilmesine neden olur.'' diyor:

‘’Çocukların yaşadıkları süreç kesinlikle kabul edilebilir bir durum değil. Aile yaşantısında maruz kaldıkları şeyler, çocukların çizimlerinin herkes tarafından görülmesi, ifade anı ses kayıtlarının dolaşması… Çocuklar açısından konuya neresinden bakarsak bakalım çok zor şeyler yaşadılar. Yanlış olan pek çok şeye bir yanlış olarak olan bitenin medyaya yansıması eklendi. Böyle durumlarda medya çalışanlarının konu ile ilgili hassas davranması ve çocuğun yararını öncelemeleri gerekmekte. Gündeme şok etkisi yaratarak oturan bu haberin toplumdaki bireylerde ikincil travmatizasyona neden olduğunu ifade etme ihtiyacı hissediyorum. Haberler arttıkça tıpkı kadın cinayetlerinde olduğu gibi toplumsal bir duyarsızlaşma hali, şiddeti kadının hak ettiğine dair normalleştirilen dinamikler çocuklara yönelik olarak ortaya çıkabilir.’’

Hem medyanın hem de yetişkinlerin sık yaptığı hatalardan biri de fail kişilerin sapık, canavar, cani, pedofili vb kalıplar ile ifade edilmeleri.

Uzman Psikolog Bayram, ''Eylemi yapan kişinin bir insan olduğu, yapmış olduğu davranışın yanlış olduğu ve böyle davranışlara sessiz kalınmaması gerektiği bilinmeli ve bu durum çocuklara da basit ve net olarak anlatılmalı'' diyor.

Cinsel istismara uğrayan çocukların kimlik bilgilerinin medyada deşifre edilmesiyle çocukların pedofil bireyler ve akran zorbalığı açısından risk altında
Suna Bayram 
Uzman Psikolog

Cinsel istismara uğrayan çocukların bilgilerinin bu şekilde medyada yer bulmasının gelecekte çocukların güvenliği açısından da risk oluşturabileceğini ifade eden Bayram, ''Söz konusu çocuklardan yararlanmak isteyen birtakım kişiler de olabilir. Bu nedenle çocukların savunmasız bireyler olduklarını göz önünde bulundurarak çocukların mağdur olduğu haberlerde mahremiyetlerinin korunması önemli bir konu'' diyor ve ekliyor:

‘’Sizin habere gösterdiğiniz hassasiyeti, toplumun her kesiminden insan aynı düzeyde hassasiyet göstermiyor olabilir. Basına böyle haberler sızdığında haberi hazırlayan kişilerin o an çocukların geleceğini düşünerek hareket etmeleri çok önemli. Çocuklar için baktığımızda sosyal medyada ev adreslerine kadar her şey yayılmış durumda. Çocukları kısa ve uzun vadede bekleyen pek çok sorun söz konusu. Öncelikle çocuklar sosyal destek mekanizmalarını kaybettiler. Niteliksiz sosyal destek ağı olan kısmı için ‘iyi ki!’ diyebiliriz. Ancak çocuklar yaşadıkları yerde oyun oynadıkları arkadaşlarından, çevrelerindeki diğer canlılardan, sevdikleri ve alıştıkları çevre gibi nitelikli sosyal destek ağlarından da mahrum kaldılar. Bu süreç içerisinde niteliksiz ve nitelikli sosyal destek mekanizmalarından ayrılmaları nedeniyle bir kayıp duygusu ve yas sürecinin içerisine girebilirler.’’

Uzman Psikolog Suna Bayram çocukların yetişkinlik yaşamlarında da bu olayların etkilerini taşımaya devam edebileceklerine dikkat çekiyor.

''Çocukların yetişkin zamanlarında iki farklı prototipte yapı olarak bu durum karşımıza çıkabilir. Bir yapıda öfkeli ve sürekli hakkının yenileceğine inanan, aşırı hak arama davranışı ile çevresinde sürekli işleri tartışmaya sürükleyebilen birey olarak tepkiselliği yoğun dışa dönük bir yapı olabilir. Diğer yapıda ise zaten hep hakkı yenilmiştir ve ne yaparsa yapsın hiçbir şeyin düzelmeyeceğine ilişkin içe dönük bir yapı olabilir. Adil dünya inancı kişinin mizacının şekillenmesinde ve kişilik bozukluklarının oluşmasında kritik öneme sahiptir.''

Unutmayın ki pedofili vakalarının çocukları en sık taciz etme öyküleri oyun oynama, gece masal anlatarak uyutma biçimindedir. Bu nedenle çocukların istismara maruz kalmamaları için beden bölgelerinin isimlerini anatomik olarak bilmeleri önemlidir

Çocuklara küçük yaşlarda verilmesi gereken mahremiyet eğitiminin önemine dikkat çeken Uzman Psikolog Suna Bayram, 0-2 yaş sürecinde çocukların mahremiyetini gözetme yükümlüğünün ailede olduğunun altını çiziyor ve sonraki eğitim sürecini şöyle sıralıyor:

  • Çocuklara mahremiyet eğitimi tuvalet eğitimi verilmeye başladığı zaman bir geçiş süreci başlatılarak kazandırılmalıdır.

  • Çocuklara iyi ve kötü dokunuşu ifade ederek bir girizgah yapılabilir. Hoşlanmadıkları dokunma biçimleri hakkında konuşabilme alanını yakalamaları mahremiyet eğitimine geçmeden önce iyi bir geçiş sağlayacaktır.

  • Tuvalet eğitimini kazanmaya başladığı süreçte özel bölgelerin nereler olduğu (ağız, genital bölge, kalçaları, memeleri) çocuklara aktarılmalıdır. Oyuncak bebekler üzerinden bu bilgiler öğretilebilir.

  • Çocuklar dudaklarından öpülmemeli. Çocuğa mahremiyet bilinci kazandırmanın bir parçası ağız bölgesinin de mahrem bir bölge olduğunu öğretmekten geçer.

  • Unutmayın ki pedofili vakalarının çocukları en sık taciz etme öyküleri oyun oynama, gece masal anlatarak uyutma biçimindedir. Bu nedenle çocukların istismara maruz kalmamaları için beden bölgelerinin isimlerini anatomik olarak bilmeleri önemlidir.

  • Çocuk kendisini ifade ederken beden bölgelerini iyi tanıması önemlidir. Çocuklara özel bölgeleri öğretirken beden bölgelerine lakap (kuş, kutu vb) takmayın. Özel bölgeye sembolik bir isim vermek, örneğin çiçek demek çocuğun oyuna geçişini kolaylaştırmaktadır.

  • Çocuklar güvendikleri en az 5 yetişkin kişi belirlemeliler. Bazen çocuklarınız size ulaşamayacak durumda olabilirler. Bu konuda okul rehberlik servisi, sınıf öğretmeni, kolluk kuvvetleri, güvendiğiniz çevrenizdeki yetişkin kişiler belirlenebilir.

  • Özellikle de açık hesaplarda çocukların özel anları, özel bölgeleri ifşa edilmemelidir. Güzel anı biriktirmek isteniyorsa kapalı profil hesaplarda kısıtlı kişi erişimi olan kontrollü sosyal medya hesapları tercih edilmelidir.

Çocuklara güvende oldukları onların dediklerini anlamaya çalışarak sağlanabilir. Çocuk bir konuda gerçek dışı bir şeyler anlattığında durumun arka planını anlamaya çalışmaları ve çocuklarına dolaylı yoldan sormak/söylemek/yaptırmak istediği şeyin ebeveynleri tarafından fark edildiği hissettirilmelidir.

Ayrıca çocukların dışarı ile ilişkilerinde ebeveynlerinin yönlendirmeleri ve belirli sınırlar çizmeleri gelişimleri ve ruh sağlıkları açısından önemli bir süreç. Ve çocuk istismarının önlenmesi konusunda da oldukça önemli bir arka plan oluşturuyor.

En önemli ihtiyaç ise ebeveynlerin çocuklarını istismardan koruyamayacakları ya da çocuk istismarının önlenemeyeceğine ilişkin algıların değiştirilmesi. Çünkü Bayram'a göre ebeveynlerin çaresizlik duyguları çocuklara sirayet edebilir.

''Bu nedenle öncelikle kendilerinin bu tür mağduriyetler karşısında hak arayabilecekleri, anayasal çerçevede yetişkinlere ve çocuklara sunulmuş çeşitli haklarla korunabilecekleri, bürokratik engeller karşısında yılmamaları gerektiğine dair umutvari bir duyguya sahip olmaları önemli.''

Çocuklarda taciz ve şiddet farkındalığının oluşturulması ve de öğretilmesinin önemli olduğunu söyleyen Bayram, cinsel istismara maruz kalan çocukların her biri birbirinden farklı türlerde tepkiler verebileceğinden bahsediyor.

Uzman Psikolog Suna Bayram, fiziksel şiddete veya cinsel istismara maruz kalan bir çocuk içe dönük veya dışa dönük tepkileri ortaya çıkabilir diyor.

Buna göre içe dönük çocuklar daha depresif semptomlar gösterirken dışa dönük çocuklar daha tepkisel semptomlar gösterir.

  • İçe dönük mizaçlı çocuklarda semptomlar sıklıkla okul başarısında düşme, sessizleşme, hayattan keyif alamama, rutinde yaptığı ve keyif aldığı şeyleri yapmama hali, öz bakımda düşme, uyku sorunları, az yeme veya çok aşırı yeme gibi iştah ile ilgili sorunlar, odaya kapanma, suçluluk hissi, temizlik-bulaşmaya-simetri vb takıntılı düşüncelerin oluşması, felaket bir şey olacağına dair evham hali vb pek çok şey sayabiliriz.
  • Dışa dönük mizaçlı çocuklarda ise sıklıkla öfkenin yoğun olduğu yıkıcı davranış örüntüleri gözlemlenebilir. Bu davranışlardaki yıkıcı nitelik bazen kendilerine yönelik olurken bazen de çevrelerine yönelik olabilmektedir. Dışa dönük mizaçlı çocuklarda kendilerine yönelik yıkıcı eylemleri sıklıkla kendilerini ifade edemediklerini düşündükleri için olur. İnsanlara acılarının derinliğini ifade etmek için bedenine kesici bir aletle zarar verme, dikkat çekme niteliği taşıyan intihar girişimleri, alkol-madde-sigara kullanımı, anlaşılmadığına dair inanç vb durumlar gözlenebilmektedir. Çevresine yönelik yıkıcı davranış örüntüleri oluşturan çocuklarda ise ebeveynleriyle iletişim kurmak istememe, akran grubu ile daha fazla vakit geçirme isteği, karşıt olma ve karşı gelme davranış örüntüsü, kendisinden daha güçsüz olan çocuk bireylere yönelik zorbalık gibi çeşitli davranış örüntüleri görülebilir.
Çocukların cinsel içerikli konuşmalardan aşırı kaçmaları veya fazla ilgi duymaları da bir sinyal olarak değerlendirilebilir.

''Çocukların yaş dönemlerine göre cinsel merakları olabilmektedir. Özellikle tuvalet eğitimini aldığı dönemleri kapsayan 3 – 5 yaş çocuklarında cinsel organlara merak, bezden kurtulmuş olmanın bir etkisi olarak özel bölgesine dokunma ve sürtünme davranışı (çocukluk çağı mastürbasyonu) gayet doğaldır. Ayrıca ergenlik dönemi başlangıcında hızlı bedensel değişimlerin olduğu süreçte de cinsellik ile ilgili merak duygusunun başlaması beklenen bir süreçtir. Ancak ergenlik öncesi ilköğretim çağı çocuklarının örtük dönemde olmalarını ve cinsel açıdan aktif bir belirti göstermemelerini bekleriz. Çocuğun cinsel davranışını değerlendirmek önemli. Bir önceki dönemden uzayan bir davranış mı var, yoksa erken uyarılma mı söz konusu, bu durumun uzman desteği alınarak çözümlenmesini tavsiye ederim. Çocukların böyle bir davranış sergilemeleri bazen istismar sonucu değil yaşadığı travmatik bir yaşam olayı sonucunda rahatlama davranışı olarak örtük dönemde ortaya çıkmış olabilir. Biz psikologlar bu durumu regresyon olarak tanımlıyoruz ve çocuğun psikososyal gelişimi, akran ilişkileri vb pek çok konuda sorun yaşamasına neden olabilir.''

Bununla birlikte çocuklardaki uyku sorunları ve depresif duygudurum, çocuk söylemlerinde bedeninde kirlilik hissiyle temizleme davranışı göstermesi, eşyaları kirlettiğine ilişkin takıntılı düşünceleri ortaya çıkartması, resim çizerken ya da oyun oynarken cinsellik temasını sıklıkla gündeme getirmesi durumları da göz önünde bulundurulmalı.

Bu kadar cezalandırılmaya odaklanınca çocuğun korunma ihtiyacı olup olmadığını değerlendirmeden uzaklaşıyoruz.
Özge Üstün 
Avukat

Avukat Özge Üstün ise çocuklara yönelik cinsel istismar olaylarında en büyük yanlışın sistemin bütününden ziyade cezaya daha fazla odaklanması olarak görüyor ve şu soruları soruyor:

''Cezalandırma ya da sanığın tutuklanması mı daha önemlidir, yoksa çocuğun iyi hali mi daha önemlidir? Sanığın tutuklanması veya cezalandırılması çocuğun iyi halini göz ardı edebilecek kadar önemli olabilir mi?''

''Cezalandırma ya da sanığın tutuklanması mı daha önemlidir, yoksa çocuğun iyi hali mi daha önemlidir? Sanığın tutuklanması veya cezalandırılması çocuğun iyi halini göz ardı edebilecek kadar önemli olabilir mi? Ya da doğru, bütüncül ve sağlıklı bir süreç yönetimi ile birlikte ikisinin bir arada da olabilmesi mümkün mü? O yönetim; kimi zaman sistemdeki aksaklıklar, kimi zaman süreç içerisinde kontrolü mümkün olmayan şeyler sebebiyle sağlanamadığı anda bu tarz bilgilerin sosyal medyada ifşa edilerek adalet arayışının çocuğa çok daha büyük zararları oluyor. Bunu her zaman yaşıyoruz. Bana göre karıştırdığımız bir diğer husus da tutukluluğun istisnai olarak başvurulan bir tedbir yöntemi olduğu. Yani bir şüpheli veya sanığın tutuklanmaması onun ceza almayacağı anlamına gelmez. Endişeyi anlıyorum; istismar faili olduğundan emin oldukları bir kişinin dışarda olmasının diğer çocuklar açısından da tehlikeli olduğunu düşünüyorlar. Sistem zaten dosyadaki deliller ile o kişinin cinsel istismar faili olduğundan emin olsa tutuklaması gerekir. Ancak şüpheli veya sanığın adil yargılanma hakkının olduğunu unutmamak da gerekir. Gerçekten tutukluluk hali gerektirmeyen bir durum var ise ya da bu hal yargıda değil de sosyal medya baskısı ile sağlanmış; haklılık halinden failin mağduriyet haline zemin hazırlanmışsa, bu durumda da şüpheli veya sanık bir şekilde tutuklanmış olsa dahi, Anayasa Mahkemesi veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden ihlal kararı alabilir. Bu hem o davadaki çocuk için yıkım olur hem de diğer çocukların dosyaları için olumsuz bir emsal teşkil eder. Bir de bu kadar cezalandırılmaya odaklanınca çocuğun korunma ihtiyacı olup olmadığını değerlendirmeden uzaklaşıyoruz. Halbuki esas olan öncelikle bu ihtiyacın belirlenmesidir.''

Çocuğa yönelik cinsel istismar olaylarında hukuki süreçte çocuğun üstün yararı gözetilerek, çocuğun korunmasına öncelik verilmesi, bu ihtiyacın tespit edilmesi ve tespit edildiği ilk anda yasal işlemlerin başlatılması önemlidir
Özge Üstün 
Avukat

''Çocuğun ifadesinin bir kere Çocuk İzlem Merkezi’nde uzmanlar eşliğinde alınması gerekiyor. Orada ifade alınırken çocuğa soruları avukat veya savcı yöneltmez. Çocuğun anlayabileceği bir dilde, örselenmesini önleyerek uzman sorar. İfade sırasında kayıt alınır. Bu görüntü kaydı tutanağa dönüştürülür. Dosyanın tarafları ve avukatlar tutanaklardan suret alabilir ancak görüntüden suret alamazlar. Ancak mahkeme salonunda veya kalemde izleyebilmeleri mümkün. Çocuğun yeniden ifadesine sadece maddi gerçekliğin ortaya çıkarılması, yani olayın aydınlatılmasında zorunlu olması halinde başvurulur. Süreç içerisinde de çocuğa olay bir kere daha anlattırılmaz. Esasen yargılama haricinde, evde veya başka yerde de çocuğa olayın anlattırılmaması gerekir. Çünkü kendisine inanılmadığını düşünen her kişi gibi çocuk da ana noktası aynı kalmakla birlikte nüansları değiştirebilir ya da psikolojik olarak olayı sürekli yaşayarak karıştırabilir. Bunu “unbelievable” isimli dizide çok güzel anlatmışlar. Olayın tekrardan anlattırılması, çocuğun tekrardan yaşamasına ikincil mağduriyetlere sebep olur. Dosya bakımından da olumsuz etki doğurur.''

''Kimlik bilgilerinin ifşasına artık dur denmeli, Basın Kanunu gözden geçirilmeli, online basına düzenleme getirilmeli''

Tıpkı Antalya'da olduğu gibi cinsel istismar olaylarının basına bu şekilde yansıtılmasına da müdahale edilmesi gerektiğini söyleyen Avukat Üstün, basın kanunun gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyor.

Üstün'e göre her davada kamuoyu oluşturma çabası içine girilirse, daha ağır ihlallere sebep olunabilir.

''Her bir dosyayı medyaya yansıtırsak çocuklar yargıya güvenip nasıl şikayetçi olacaklar? Ya da her birini sosyal medyaya yansıtırsak çocuk veya yetişkin benim bilgilerim bu şekilde yayılacak ben bu işe en iyisi hiç girişmeyeyim demez mi? Ya da ne kadar zor bir süreçmiş veya zaten ceza almıyorlar diye şikayetçi olmaktan korkmaz mı? Bir çocuğun istismara uğradığının bir bölgede bilinmesi onun için çok vahim sonuçlar doğurabilir. Bu mahremiyetin ihlali değil sadece, çocuk ikinci kez aynı şeye maruz kalabilir. Ya da başka aileler o çocuklarla arkadaşlık yapılmamasını isteyebilir. Travmasının iyileşmesi zorlaşabilir. Güvensizlik yaratıyor bu durum. Önemli olan çocuğun sağlıklı bir şekilde hayatına devam etmesi olmalı. Bu yüzden önce çocuk koruma diyoruz. Bu tarz dosyaların bir şekilde basına yansımasından sonra ben artık kurumların belirli noktada müdahale etmesi gerektiğini düşünüyorum. Kimlik bilgilerinin ifşası noktasında artık bir dur denmeli. Ve ayrıca basın kanunu da gözden geçirilmeli. Bu tarz olaylarda erişim yasağı sağlanıyor ama çocukların bilgileri yayıldıktan sonra pek de bir önemi kalmıyor. Bir de çocuğun korunma ihtiyacı olup olmadığının mutlaka değerlendirilmesi ve buna ilişkin bir talepte bulunulması gerekir. En önemli olan şey çocuğun üstün yararı ise; çocuğun korunmasına öncelik verilmesi, bu ihtiyacın tespit edilmesi ve tespit edildiği ilk anda yasal işlemlerin başlatılması gerekir.''

Bu şekilde çocukların kimlik bilgilerinin ve dosya bilgilerinin ifşasına dair bir düzenleme şart. Çünkü bu ilk değil, bilgileri paylaşmayın diyoruz. Ama değiştiremiyoruz. Belki birçok kişi iyi niyetle veya destek amaçlı paylaşıyor ancak bunun sonu iyi olmayabiliyor. O nedenle ben artık yasal düzenlemeden başka bir yol kalmadığını düşünüyorum.

Çocukların mahremiyetinin korunmasının önemine dikkat çeken Avukat Üstün, ''Belki birçok kişi iyi niyetle veya destek amaçlı paylaşıyor ancak bunun sonu iyi olmayabiliyor. O nedenle ben artık yasal düzenlemeden başka bir yol kalmadığını düşünüyorum. Yani sosyal medya mahkemeleri kurulmuş, köşe yazıları ile hüküm veriliyor; bunu anlayabilmek ve önleyebilmek mümkün değil. Bilinçlenme ile düzelebileceğini bu kadar olaydan sonra artık sanmıyorum.'' diyor.

Öte yandan, bireylerin de bu bilgileri bu şekilde açık bir biçimde paylaşmasının önüne geçilmesi gerektiğine değinen Üstün, ''Yani kovuşturma aşamasında delillerin açık olması, açık yargılama yapılması o delillerin rahatlıkla paylaşılabileceği anlamını taşımıyor. Sivil toplum kuruluşlarının, avukatların ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatlarının güçlendirilmesi şart'' ifadelerini kullanıyor.

NOT: Bu haber ilk olarak Temmuz 2021'de yayımlanmıştır.

EURO NEWS