Davutoğlu ve Gelecek
Bölenler bölünüyor
İlginç gelişmeler yaşanıyor. İktidarın bugün geldiği yere bir biçimde katkı vermiş neredeyse herkes, adım adım kendisini gelecek adına geçmişten ayrıştırmaya çalışıyor. Gül’ün, Babacan’ın, Davutoğlu’nun girişimlerini de bu çerçeveden okumak gerek öncelikle.
Bu bir yandan da iktidarın şahıs merkezli yeni rejiminin karşısındaki siyasal yelpazenin çeşitliliğini artırıyor. Muhalefet söylediğinde “sırf muhalefet olsun diye eleştiriyorlar” mazeretinin arkasına saklananların, şimdi işlerin kötüye gittiğini, bu partinin ilk cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, en uzun süre bakanlık yapan ismi Ali Babacan’ın ya da uzun süre akıl hocalığını yapmış, başbakanlık görevine getirilmiş Ahmet Davutoğlu’nun ağzından duymaya başlamaları da iyidir. Demek ki artık AKP olarak bildiğimiz partinin ana temeli, kurucu zemini çözülmektedir. “Herkes yanlış, bir kişi doğru” demeye devam edecekler için kabullenmesi zor elbette. İşleri daha da güçleşecektir.
Peki, muhalefet bu yeni duruma nasıl yaklaşmalı? Her sistemin dayanıklılığı halkın sofrasıyla, boğazımızdan geçen lokmanın çoğalıp çoğalmamasıyla ölçülür. Nitekim yeni sistem Türkiye’ye yaramadı; ekonomi düzelecekti, işler iyileşecekti. Olmadı, adaletsizlikler yayıldı. Öyle ki yeni sistem, artık kurucu kadroları arasında bile işe yararlığı açısından sorgulanıyor. Türkiye siyaseti, Saray merkezli bu yeni sisteme yandaşlık ve karşıtlık temelinde yeniden yapılanıyor. Bunlar, başkalarının stratejisinde dolgu malzemesi olmayacak her muhalif siyasetin taktik olarak değerlendirmesi gereken fırsatlar.
Mevcut sistemi değiştirmek, yeni bir anayasa yapımıyla Türkiye’yi şahıs devleti görüntüsünden kurtarmak çabasındaki her siyasal çevrenin, öncülüğü bu yıpranmış kadrolara kaptırmadan ama genişleyen karşıt cephenin birliğini de dağıtmadan taktiksel hareket etmesinde yarar var; özeti bu.
Bölenler bölünüyor
Gelelim bir başka çözümleme çerçevesine. Siyasi tarihimiz açısından ilginç bir tablo oluşmaya başladı. Bir dönem soldaki bölünmüşlüğü konuşurduk; önümüzdeki sürecin gündeminin ise Milli Görüş ya da siyasal İslam geleneği içinde yaşanan parçalanma olacağını ifade edebiliriz. Biliyoruz ki Milli Görüş’ün partisi Fazilet kapatılınca Erdoğan ve arkadaşları yeni partide yer almamış, “yenilikçi” Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kurmuşlardı. “Gelenekçiler” ise Saadet Partisi’nde yer almıştı. Şimdi Fatih Erbakan’ın kurduğu Yeniden Refah Partisi ve Ahmet Davutoğlu’nun kurduğu Gelecek Partisi’yle birlikte bu kökten bölünen parti sayısı dörde çıktı. Yakında Gül destekli Babacan’ın partisinin kuruluşuyla sayının beşe çıkacağı da açık. Demek ki siyasal İslam tarihsel olarak en parçalı dönemini, en güçlü olduğunu düşündüğü “iktidar”ı devrinde yaşıyor. Bölenler bölünüyor. Tarihin ironisidir.
Diğer bir ilginçlik ise Ahmet Davutoğlu’nun partisinin ismiyle ilgili. Muhafazakâr hareketler genellikle geçmişi vurgular; geçmişin ihtişamı karşısında “şimdi”nin nostaljik eleştirisini sunar. Davutoğlu da bu vurguyu yapanlar arasında öne çıkan isimlerden birisiydi. “Geçmişin ihyası”ndan, Osmanlı ihtişamının “restorasyon”undan söz ederdi. Şimdi “100 yıllık parantez”i kapatma, geçmişi ihya ve restore etme vurgusunun yerini gelecek vurgusunun alması ilginç. Hem muhafazakâr hareketlerin geleceğe odaklanması açısından, çünkü bu dönemsel/taktik bir zorunluluk gibi görünüyor ve değişen rüzgâra işaret ediyor hem de hedef kitle açısından ipuçları sunuyor. Hedef kitlenin açıkça gençler olduğunu söyleyebiliriz. Bütün araştırmalar, AKP’den en fazla kopmaya meyilli, beklentileri karşılanmamış kesimin genç seçmenler olduğunu gösteriyor. Yani asıl “gelecek kaygısı” çeken kesim. Bu açıdan tabeladaki “Gelecek” vurgusunun dönemin sosyal şartlarına göre akıllıca bir seçim olduğunu belirtmeliyim.
Partinin başarı şansına gelince. Yeni sistem, irili ufaklı tüm partilere ittifaklar yoluyla iki turlu Cumhurbaşkanlığı seçiminde anahtar parti haline gelme şansı veriyor. Bu nedenle de değerlendirmeler, geçmişteki parlamenter sisteme ve yüzde 10 barajına göre değil, artık yüzde 1’in bile Cumhurbaşkanlığı seçiminde dengeleri değiştirebileceği gerçeğine göre yapılmalı.
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1709388/davutoglu-ve-gelecek.html