Demirtaş’ın helikopteri, Akşener’in masası, Erdoğan’ın açılımları
Ahmet Kaya’nın kabrini Türkiye’ye getirme “açılımı”
Demirtaş’ın helikopteri, Akşener’in masası, Erdoğan’ın açılımları
AK Parti lideri Erdoğan’ın “yerli ve milli” dediği İYİ Parti’yi bir kere daha Cumhur İttifakına çağırmasının gerçek bir çağrı olduğunu zanneden pek yoktur herhalde. Tartışma götürmez siyasi yeteneği ve tecrübesi itibarıyla Erdoğan tabii ki biliyor Akşener’in masadan asla kalkmayacağını. Biliyor bilmesine de “Hadi kalk gel, sen yerli ve millisin” diyerek Masa’da varolduğu düşünülen anlaşmazlıkların karşılıklı kuşkuya ve güvensizliğe dönüşmesi hesabına yönelik maliyetsiz bir hamle yapıyor.
Ancak bu sıralarda birçok hamleyi bir arada yapıyor Erdoğan. Akşener’e “Altılı Masadan ayrıl, bize gel” dediği röportajda Ahmet Kaya’nın kabrini Türkiye’ye getirme “açılımı” da yaptı mesela. Bu da herhalde “Kürt seçmene jest” paketi içinde bir madde.
Türkiye artık seçim sathı mailinin içinde. Bu bakımdan siyaset sahnesindeki her hamle seçimle ilgili olarak değerlendirilmek durumunda. Sözgelimi AK Parti heyetinin HDP’ye ziyareti sandık hesaplarından bağımsız bir girişim olarak görülemezdi ve görülmedi. Kimi AK Parti yöneticileri ve milletvekilleri tarafından söz konusu süreçte dile getirilen “görüş ve temenniler” de zaten ortada belirli bir hedefe yönelik birtakım arayışlar olduğunu gösteriyordu.
Taksimdeki kanlı saldırının gerçekleşmesinden bir gün önce ise HDP’nin cezaevindeki liderinin hastanedeki yakınlarını ziyaret etmesi için özel uçak ve helikopter tahsis edilmesi dikkat çekti, doğal olarak. Bunun yasal bir hak ve rutin bir uygulama olduğu açıklandı gerçi ama mevcut hükümetin özelikle siyasi mahkumların yasal hakları konusunda çok duyarlı olduğu söylenemez herhalde.
Bu hususta şimdiye kadar pek gösterilmemiş olan titizliğin ve ihtimamın tam da seçim öncesi ittifak hesaplarının gündemde olduğu bir sırada sergilenmesi ister istemez birtakım siyasi yorumlara kapı araladı.
İktidar cephesinden gelen açıklamalar ve sinyaller bazen o kadar çelişkili bir görünüm alıyor ki HDP ile bir ittifak arayışı olup olmadığından emin olamıyoruz. Ancak Demirtaş’ın helikopter ve jet tahsis edilerek Edirne’den Diyarbakır’a götürülmesinin öncelikle HDP seçmenine yönelik bir jest anlamı taşıdığı muhakkak. Aynı ölçüde AK Partinin Kürt seçmenine verilmek istenen bir mesaj olarak da görülebilir elbette bu jest.
Zira son dönemde yapılan birçok ankete göre, “HDP seçmeni” diye anılan kesimin kahir ekseriyeti “Mevcut iktidara karşı aday olarak her kim çıkarsa onu desteklerim” şeklinde görüş açıklıyor. Hatta tavandaki keskin itiraza rağmen tabanda Mansur Yavaş gibi “milliyetçi” bir isme yönelik rezerv de epeyce düşük seviyede.
Dahası, HDP seçmeni içinde parti yönetiminin Cumhur İttifakı ile iş birliğine yönelmesi durumunda Millet İttifakına oy vereceğini söyleyenler az değil.
Buna karşılık, “HDP taraftarı bir kesim” son zamanlarda yoğun bir kampanya yürütüyor. İktidar partilerine karşı değil, muhalefete ve özellikle muhalefet partilerinden birine karşı.
İktidar kanadının ikide bir “Altılı Masa’yı bırak bize gel” diyerek yanlarına çağırıyormuş gibi yaptıkları Akşener aynı zamanda HDP adına konuşan bir kesimin de dilinden bir türlü düşmüyor.
Dediklerine göre Altılı Masa’da herkes HDP ile iş birliği yapmak istiyormuş ama Akşener bırakmıyormuş. İYİ Parti lideri sabah akşam HDP’lilere hakaret ediyormuş. Akşener’in geçtiğimiz günlerde AK Parti heyetinin referandum temalı ziyaretiyle ilgili tartışmalar üzerine söylediği sözler “Kürtlere hakaret” demekmiş. Bu tavır HDP seçmenini “Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasında fark yok” demeye yöneltiyormuş.
İYİ Parti liderinin “HDP vekilleri genel başkanlarını tutukladığı, belediyelerine kayyum atadığı için sabah akşam eleştirdikleri AK Parti ile aynı masaya oturmaktan zerre utanmadılar” şeklindeki sözlerini “Kürtlere hakaret” diye yorumlamak konuyu değiştirme gayreti olmasın?
Akşener’in eleştirilerinden ısrarla ve sürekli “Kürtlere hakaret” diye söz edilmesi sanki bir siyasi figürü kendi tabanları nezdinde şeytanlaştırma girişimi gibi görünüyor. Oysa “Yallah Kürdistan’a” diyen o değil. “Kürtler çoğalıyor” diyen o değil. HDP’nin geçen seçimde kazandığı bütün belediyelere kayyum atayan o değil… Bütün bunları yapan AK Parti ile HDP heyetinin görüşmesini eleştiriyor Akşener sadece. Beştepe mutfağında yeni bir açılım pişirildiğini iddia ediyor bir de.
İYİ Partililer, herhalde bu yüzden HDP içindeki söz konusu kesime “İktidar partisiyle pazarlık yürütüyorsanız buna bizi bahane etmeyin” diyerek itiraz ediyorlar.
İdeolojik takıntılar veya mahalleler arası husumet iki parti arasındaki gerilimin asıl sebebi olarak görülebilir tabii. Ancak, “HDP yönetiminin bir bölümünün” ve parti dışındaki bir kesimin ısrarla sürdürdüğü kampanyayı "siyasi konjonktür itibarıyla” anlamlandırabilmek zor.
Kaldı ki 2018 cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde HDP yönetimi “İkinci tura İnce kalırsa İnce'ye, Akşener kalırsa Akşener’e” oy vereceklerini açıklamıştı. O günden bu yana Akşener mi değişti, HDP mi?