Denktaş’ın danışmanı Hüseyin Macit Yusuf cevaplandırıyor
Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 49. yılı: Neredeyiz? (2)
Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 49. yılı: Neredeyiz? (2) Denktaş’ın danışmanı Hüseyin Macit Yusuf cevaplandırıyor
‘Rumlara ödül Türklere ceza!’
KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın danışmanı ve gezici büyükelçisi Hüseyin Macit Yusuf Kıbrıs’taki gelişmeleri en iyi tahlil edecek isimlerden. Mülâkatımızın ikinci bölümü:
-Harekâttan KKTC’nin kuruluşuna kadar geçen süreçte karşılaşılan zorluklar ve Rauf Denktaş’ın mücadelesi konusunda neler söylemek istersiniz?
H. Macit-1974 Barış Harekâtı sonrası hem Türkiye hem de Kıbrıs Türk halkı ağır bedeller ödemek zorunda kaldı. Türkiye’nin müdahalesine içerlenen ABD Türkiye’ye silah ambargosu koydu. Türkiye o yıllarda ekonomik olarak sıkıntılara girdi. Yetmişli yıllar Türkiye’sinde istikrarsız hükûmetler birbiri ardına görev yaptılar. Koalisyonlar Türkiye’nin meselelerine çözüm bulamadı. Terör yıllarıydı. Kardeş kardeşi öldürüyordu. Ülke bir sente muhtaçtı ve sonrasında 1980 darbesi oldu; askerler idareye el koydular. Kenan Evren Cumhurbaşkanı seçildi. 1983’ün 6 Kasım’ında Türkiye’de genel seçimler yapıldı ve demokrasiye geçildi.
Kıbrıs’ta harekât sonrasında Güney’den Kuzey’e geçenlerin yaraları sarılmaya başlandı. Güney’den gelenler Kuzey’de iskân edildiler. Birçok haksızlıklar oldu. 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu. Harekât sonrası Viyana ve Cenevre’de barış görüşmeleri başladı. BM Güvenlik Konseyi, Kıbrıs’a müdahale edip bizleri mutlak soykırımdan kurtardı diye, garantörümüz Türkiye’yi suçlayan kararlar aldı. Türk askerinin adadan çıkması istendi. 1977 ve 1979’da Denktaş-Makarios, Denktaş-Kipriyanu görüşmelerinde federasyon kararı alındı. 1983’e kadar bu görüşmeler BM iyi niyet misyonu çerçevesinde yürütüldü; ancak sonuç alınamadı. Rahmetli Denktaş 6 Kasım 1983’te Türkiye’de gerçekleşen seçimler sonrasındaki hükûmet kurulma aşamasında, 15 Kasım’da KKTC’yi ilan etti. Denktaş, KKTC’yi kurarken Türkiye’deki hükûmetin olası uluslararası tepkilerden etkilenmemesi için tedbirini almış, ara dönemde devletimizi kurmuştu. BM Güvenlik Konseyi birbiri ardına kararlar alarak KKTC’nin tanınmaması çağrısı yaptı. KKTC ilân edildiği gün Denktaş, Rum tarafına federasyon çağrısını yineledi. Adayı Yunan yapma hayali kuran Rumlar 1983 sonrasında başlayan müzakerelerde uzlaşmaz tutumlarını sürdürdüler. 2004 yılında federal çözüm için yapılan referandumu Rumlar reddettiler. Referandumda anlaşmaya hayır diyen Rumlar Avrupa Birliği’ne üye yapılıp mükâfatlandırılırken, biz Türkler ise ambargo ve izolasyonlarla hâlâ daha cezalandırılıyoruz.
-Bunca yıldır büyük fedakârlıklarla yürütülen millî Kıbrıs davasında gelinen nokta nedir?
H. Macit-Annan Planı sonrasında KKTC’nin tanınması için elimize geçen fırsatlar heba edildi. Denktaş tanınma için her adım attığında Türkiye’deki hükûmetler “Aman Denktaş Bey şimdi sırası değil, Biz Avrupa’yı, Amerika’yı karşımıza alamayız” diye ikna edildi. Sıra bir türlü KKTC’nin tanınmasına gelmedi. Bildiğiniz gibi Annan Planı referandumu sonrasında Türkiye’deki AKP iktidarıyla ters düşen Denktaş, aktif siyasetten çekildi. Türkiye sevdalısı Denktaş, anavatanımızdaki hükûmetlerle sırf Türkiye’ye zarar vermemek için mücadele etmedi. Ne var ki meydanı da boş bırakmadı. Rahmetli Denktaş, Annan Planı’nın tartışıldığı günlerde, 2002 yılında beni Gezici Büyükelçisi olarak atadı. Bana her zaman söylediği ve verdiği talimat, KKTC’nin tanınması için çalışmamız gerektiği idi. KKTC ve Türkiye düşmanı Cumhurbaşkanı Akıncı’nın beni görevden almasına kadar bu görevi yürüttüm. Tavizci/teslimiyetçi Akıncı’nın görevden gitmesi için Kıbrıs’ta sahibi olduğum Volkan gazetesinde büyük kampanyamız ve mücadelemiz oldu. Nihayet 2020 seçimlerinde Akıncı yerine, Anavatan’a bağlı, Millî davamıza bağlı Ersin Tatar Cumhurbaşkanı seçildi. Tatar kısa sürede Anavatan Türkiye’yi egemen eşitlik temelinde 2 devletli çözüme ikna etti. Türkiye, Annan Planı referandumu sonrasında, Rum tarafının uzlaşmaz tutumunu 2017’deki Crans Montana görüşmelerinde bir kez daha yaşadı. Federasyon olmayacağı dillendirilmeye başlanmıştı. Akıncı’nın Türkiye’deki iktidarla çatışması sonrasında göreve gelen Tatar’ın, Türkiye’deki iktidarı, iki devlete dayalı çözüme ikna etmesi zor olmadı. Türkiye’nin ve dünyanın değişen dengeleri de ada gerçeklerine göre bir çözümü olanaklı hâle getirdi.
-KKTC’nin tanınması yolunda atılması gereken adımlar nelerdir sizce?
H. Macit-Anavatan Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan bilindiği üzere 20 Eylül 2022’de BM 77. Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada KKTC’nin resmen tanınması çağrısı yaptı. 11 Kasım’da ise KKTC, Türk Devletleri Teşkilâtı’na gözlemci üye yapıldı. Bu iki tarihî gelişme, Rusya-Ukrayna arasında başlayan savaş, dünya konjonktüründeki süratli değişiklikler, iki kutuplu dünya düzeninden çok kutuplu dünya düzenine geçiş ve Türkiye’nin özellikle savunma sanayisinde attığı adımlar, bölgemizde söz sahibi olması ve dahası Afrika devletleri ve bazı İslâm ülkeleri ile gelişen ilişkiler KKTC’nin tanınması için uygun ortamı yarattı.
Yapılması gereken KKTC’nin tanınması çağrısının arkasında durmak ve fiilen KKTC’nin tanınması için düğmeye basmaktır. KKTC tarafı olarak da bizlerin yapmamız gerekenler vardır. Lefkoşa’da oturarak ve Türkiye bizi tanıtsın diye bekleyerek KKTC’nin tanınmasını sağlayamayız. Türkiye, KKTC’li diplomatlara yol açmalı ve meselemizi kapı kapı dolaşıp anlatmamıza imkân vermelidir. Benim, rahmetli Denktaş’ın talimatı ile yaptığım birçok girişimde gördüğüm, KKTC’yi tanıyacak birçok ülkenin var olduğudur. Kazan-kazan siyaseti ile KKTC’nin tanınması mümkündür. Türkiye bu bağlamda düğmeye basmalıdır. KKTC’nin tanınması için konjonktür hazırdır.
-Bu noktada Türkiye ve KKTC yönetimlerinin üzerinde ağırlıklı olarak durması, yapılması gerekenler konusunda ne düşünüyorsunuz?
H. Macit-Rum tarafının yeni seçilen Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis’in en büyük korkusu KKTC’nin tanınmasıdır. Bunu engellemek için bir an önce federasyon hedefli müzakerelerin başlamasını istemektedir. AB ve ABD ile BMGK Rumlara destek vermekte ve Kıbrıs Türk halkının iradesini, iki devletli çözüm için ortaya koyduğumuz irademizi yok sayarak, defalarca denenmiş, başarısız olmuş, tükenmiş, iki toplumlu, iki bölgeli federasyonun yeniden görüşülmesi için kararlar üretmektedir. Rum tarafı üyesi oldukları AB’ye Kıbrıs sorununa daha etkin müdahil olması için baskı yaparken, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği için de veto kartını kullanmaya hazırdır. Rum’un yaptığı hesaba göre ya Türkiye Kıbrıs’ta taviz verecek ya da AB üyeliğini unutacaktır. Bazı AB ülkeleri, kendi çıkarları için Rum tarafının taleplerini ileriye taşımadan, müzakere çağrısı yaparak dengelemeye çalışmaktadır. Rum’u, AB’yi ve ABD’yi durduracak tek silahımız KKTC’nin bir an önce tanınmasıdır. Federasyon savsatasını bir daha açılmamak üzere kapatmanın tek yolu devletimizin tanınmasıdır.
Yarın: ‘Egemen eşitliğe dayalı iki devletli çözüm gerekli’
YENİ ÇAĞ