Derin devlet ve kurbanları, bizde ve başka ülkelerde.. Dün ve bugün…

‘Devlet içerisinde farklı bir örgütlenme’ 

Derin devlet ve kurbanları, bizde ve başka ülkelerde.. Dün ve bugün…




Derin devlet ve kurbanları, bizde ve başka ülkelerde.. Dün ve bugün…

FEHMİ KORU YAZDI...

Önce bir hikaye aktaracağım.

Adamın biri maaşını aldığı gün evine gitmek üzere otobüs durağına gelmiş. Onun maaşını çektiğini gören bir hırsız da adamın peşine takılmış. Otobüse bindikleri anda hırsız adamın cüzdanını cebinden çekivermiş. Bilet almak için elini cebine götüren adam içindeki paralarla birlikte cüzdanın gittiğini fark etmiş. Çaresizlik içerisinde kalan adam, şoför tarafından bilet parası için sıkıştırılınca, ne yapacağını şaşırmış. Yüzü utançtan kıpkırmızı olmuş. Şoför ağır sözlerle adamı beleşçilikle suçlamaktaymış. Sonunda hırsız duruma el koymuş ve fedakarlıkta bulunduğunu etrafa da hissettirerek, adamın bilet parasını kendisi ödemiş.

Tabii adamın utancının sebebinin kendisi olduğunu kimselere çaktırmadan…

Parası çalınan adam parasını çalan kişi olduğunu bilmediği hırsıza kendisini utançtan kurtardığı için övgüler yağdırmaya başlamış. Yalnız o da değil, otobüsün diğer yolcuları da, hırsızın ne kadar âlicenap biri olduğunu, onurlu bir iş yaptığını öve öve bitirememişler…

Bu bir hikaye ve hikaye burada bitiyor.

Hikayeyi Kuveyt’te çıkan ve benim her gün göz attığım iki Arap gazetesinden biri olan ‘Arab Times’ın yayın yönetmeni de olan başyazarı Ahmad Jarallah’ın yazısından aktardım.

Yazının başlığı ‘Derin Devlet ve Otobüsteki Hırsız’.

Jarallah ülkesinde var olduğunu sezdiği ‘derin devlet’ ile anlattığı bu hikaye arasında ilişki kuruyor.

Dediği şu: “Ülkemizde mevcut ‘derin devlet’ işte o hırsız gibi, vatandaşlardan çalıyor, sonra ortaya bir kriz çıktığında, halka cömertlik yaparak o durumdan da çıkar sağlıyor.”

Kuveytli gazetecinin ‘derin devlet’ dediği, siyaset bilimine ülkemizin katkısı olan ‘derin devlet’ kavramından biraz farklı. O daha çok ‘güç odakları’ diye adlandırılabilecek bir kesim için kullanıyor o kavramı.

Yine de konuyu vurgulamak üzere kullandığı hikaye hoşuma gitti.

Biraz da aklım Sinan Ateş suikastı ardından ‘derin devlet’ kavramına takıldığı için olabilir…

İnternet ansiklopedisi Wikipedia’yı kaynak olarak kullananlar, ilk kez karşılaştıklarında anlamını öğrenmek için ona başvurduklarında, ‘derin devlet’ (İngilizcesi ‘deep state’) maddesinde, kavramın ilk kez Türkiye’de kullanıma girdiği bilgisiyle karşılaşıyorlar.

‘Devlet içerisinde farklı bir örgütlenme’ ya da başka bir ifadeyle ‘paralel devlet yapılanması’ anlamına geliyor ‘derin devlet’ kavramı…

Amacı, hizmetinde olduğu devleti ve çıkarlarını korumak olsa da, devleti devlet yapan anayasa ve yasalarla kendisini bağlı hissetmeyen bir anlayış hakim ‘derin devlet’ yapılanmasında.  

Gerektiğinde vurup kırabilen, hatta gerektiğinde öldürebilen bir anlayış…

‘Faili meçhul’ diye bilinen nice eylem bu sebeple ‘derin devlet’ ile irtibatlı kabul edilir.

Doğru veya yanlış, böyle bir kabul var.

Biraz önce gazetelere göz gezdirir ve önemsediğim yazarların yazdıklarını okurken, son zamanlarda yorumlarına en değer verdiğim yazarlar arasında yerini alan Figen Çalıkuşu’nun Karar’daki sütununda eski bir ‘derin devlet’ olayı örneğiyle karşılaştım.

Okuyalım:

“MTTB, Akıncılar ve MSP teşkilatlarında en çok sevilen ve sayılan isimlerden Sedat Yenigün, 5 Temmuz 1980’de Fatih’de bir berber dükkânında kimliği belirsiz kimseler tarafından öldürüldü. Olayın tek tanığı berber, ilk ifadesinden iki gün sonra kayıplara karıştı ve daha sonra yurt dışına çıkarıldığı öğrenildi. Sedat Yenigün’ün katilleri hala bulunamadı ve cinayet, tarihe faili meçhul olarak geçti.”


Ben ve Sedat Yenigün (sağdaki)..

Sedat Yenigün benim yakın arkadaşımdı. Örgütçü kişiliğinden çok bir fikir ve kültür adamı olarak öne çıkan bir MTTB’liydi. 12 Eylül’e (1980) doğru yol alınırken işlenen suikastlar dizisinden biri haline dönüştürüldü. Çok verimli olabilecekken ve onun birikimine ihtiyaç duyulacağı bir sırada katledildi.

Onun kaybı benim ve aynı dönemde birlikte olduğumuz pek çok arkadaşımın içinde hala acısı hissedilen bir kayıptır. [Yandaki 1970’lere ait gençlik fotoğrafında birlikte olduğum kişidir Sedat Yenigün.]

Figen Çalıkuşu yazısında Sedat’ın katlini ve katillerini hatırlattıktan sonra şu notu da düşmüş:

“Farklı ideolojilerden Ümit Kaftancıoğlu ile Sedat Yenigün’ü öldüren kurşunlar aynı tabancadan ateşlenmişti; 291554 nolu Lama marka tabanca…/ Tabanca belli, kurşunlar belli ama tabancanın asıl sahipleri 42 yıldır bulunmadı. / İtinayla himaye gören, iktidarlardan iktidarlara hayat bulan karanlık elin başı bir türlü ezilmedi, ezilemiyor…”  

‘Derin devlet’ kavramıyla kast edilen bu tür karanlık eylemler işte.

Öldürtüyor, öldüreni sonuna kadar saklıyor…

Cinayetler, suikastlar düzenlettirip ortalığı kana bulayarak istediği sonucu aldığı gibi, bu yaptığının ülke yararına olduğu iddiasını da sürdürebiliyor. 

Kuveytli yazar Jarallah’ın aktardığı hikayesindeki ‘hırsız’ örneği buraya da uyuyor.

[Bir ara not: Sedat Yenigün suikasta uğradığında arkasında acılı bir eş ile yetim çocuklar bırakmıştı; tıpkı Sinan Ateş gibi… Çocuklarından biri, Halil İ. Yenigün, İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde öğretim üyesiyken, barış akademisyenleri bildirisine imza koyduğu için kovuldu (2016), şimdi ABD’nin itibarlı Stanford Üniversitesi’nde hoca. Sedat Yenigün’ü öldüren silahın bir başka kurbanı olan Ümit Kaftancıoğlu’nun gelini Canan Kaftancıoğlu da, CHP’nin İstanbul il başkanıyken, bu dönemde, ‘siyasi yasaklı’ hale geldi.]

Neden Sedat Yenigün ve Ümit Kaftancıoğlu hatırlanıyor?

İkisini öldüren silahı onların üzerlerine boşaltan kişi veya kişiler sırra kadem bastığı ve aradan bunca yıl geçtiği halde cinayetleri ‘faili meçhul’ kaldığı için…

Ve tabii, failleri belli olduğu halde Sinan Ateş’i öldüren tetikçi de hala yakalanamadığı için…

Ülkeyi 22 yıldır yöneten AK Parti kadrosu içerisinde Sedat Yenigün’ün arkadaşları da var ve buna rağmen onun cinayetinin fail/leri hala meçhul.

Sinan Ateş’in Ülkü Ocakları başkanlığı ile MHP genel sekreterine danışmanlık görevleri sebebiyle uzun yıllar hizmetinde bulunduğu parti de iktidarın küçük ortağı…

Onun hayatına kast eden cinayette tetiği çeken kişi/ler bakalım adalet önüne çıkartılacak mı?

Cüzdanını çalan hırsız bilet parasını ödedi diye ona kendisini borçlu hisseden adamı bile anlayışla karşılıyorum.

https://fehmikoru.com/derin-devlet-ve-kurbanlari-bizde-ve-baska-ulkelerde-dun-ve-bugun/

FEHMİ KORU